Siyasetin iki yüzü var. Bir yüzünde topluma hizmeti amaçlayanların varlığı gerçektir.
Diğer yüzü ise siyaseti kendi çıkarları için kullananlar vardır. Oradan getirim sağladıkları da açıktır.
 İki öküzü güdemeyenlerin siyaset ile ekonomik anlamda yükseldiklerini görmemek için kör olmak gerekir.
 Her ne kadar varlık adamlığı getirmese de yinede işini görecek duruma taşıdığı da bilinendir..
 Siyasetin gerçekte amacı toplumun yaşamı ve geleceğini daha iyi olması için uğraştır.
Yani toplumsal yönü ağır basmaktadır.
 Siyaset her kesimi ve herkesi özünde direk ilgilendirmektedir.
 Bu nedenle “bana ne” denemeyecek bir durumdur.
 Siyasi uğraşların içinde yıllardır yer alırım. Kirlilik bir yerde değil çok yerde vardır.
Çünkü temelinde bilgi, birikim ve değerlerin olmadığı her alanda yozlaşma yaşanır.
 Siyasetin kapısını açan anahtar oy, oya ermek içinde her yol mubah sayılan bir döneme erdik.
Seçimlerden önce vaatler havada uçuşuyor. Vatandaşın önemli bölümü vaatlerle ilgili değil.
Bireysel verilecek sözleri önemsiyor ve onun ardına takılıyor.
Genelde ülkemizin en önemli sorunu işsizlik. Bu anlamda umutla siyasilerin kapısı çalınıyor.
  İş sağlayamasa da yalan söyleyen çok siyasetçi tipi tanıdım. Seçim dönemlerinde akıl verenlerin bazıları “işe alacağım de, söz ver. ne istiyorlarsa evet de  yoksa seçilemezsin.” Dediler.
 Birileri bin kişi, birileri her geleni işe alacağını vaat etti. Seçim bitti.  Vatandaş halen iş aramaya devam ediyor. Sözler boşlukta kaldı.
 Siyasetçi yapamayacağını söylememeli. Hele hele insan için önemli aş iş konusunda yalan söylemek her anlamda aşağılık bir durum. İnsanları sömürmek ne bayağılık bir durum.
 Keza vaatler arkası gelmiyor, Günümüzde artık projelerin hazırlanması kolay ama yapabileceğini söylemeli. Siyaset böyle olmalı.
 “Tıp Fakültesi Niğdemize hayırlı olsun” diye  afişleri yollara asanlar verdikleri sözü yapamadıkları için hiç mahçup değiller hatta haklı çıkmak için yeni laflar dahi üretebiliyorlar.Özür dahi dilemediler. Yalan havada asılı kaldı. Oysa Niğde için önemli bir ihtiyaçtı.
 Seçmenimiz verilen vaatleri sözleri bir kenara yazıp siyasetçiyi yakaladığı yerde ne zaman bu sözlerin olacak diye sormasını seçmen  becermelidir. Eğer söz verdi de yapamıyorsa nedenini siyasetçi açıkca izah etmesi gerekir. Söz verdi yapamadı ama  nedenini anlattı inandık o zaman  siyasetçi anlayışla karşılamalı ama yapamayacağını yine de yapacak gibi anlatanı da sorgulamalı.
 Seçimlerden önce vaat olarak sunulan projelerden hangisi oldu.? Bunun takibi vatandaşa düşer.
Her zaman aynı vaatleri dinleyip yapılmadığını göre göre aynı yolda gidenler için bir sözümüz yok. Ama  bu memlekette yaşayıp bu memlekette olan biteni değerlendirenler doğru çözüme yönelmelidir. Onunda yolu belli. Seçeceği insanları iyi irdelemelidir.
Siyaset ile ilgili olanların mutlaka içinde çok çok değerli kişiler var.
Yetenekleri, bilgileri ile önemli fayda sağlayacak insanlar ama öyle bir sistem var ki becerisi, bilgisi olan birkaç hamleden sonra kenarda duruyor.
Ne işin içine giriyor ne dışında oluyor. Toplumların değişimi ise düşüncesine inanan ve bu yolda mücadeleden geri kalmayanlarla olur.
 Siyasette kimin önde olacağına siyaset kurumu karar verdiği yönünde bir yaklaşım var ama siyaset kurumu da insanların varlığından oluşuyor.
 Memur değil ise her yurttaş parti üyesi olabilir. Her oy veren yurttaş yılda bir kez oy verdiği partiye uğrayıp ne olup bitiyor izleyebilir.
 Sonuçta siyaset birilerinin elinde  oyuncak olmamalı ve  genelde herkes onu izleyerek  kontrol eder noktaya ermelidir.. Böylece Demokrasinin olması gereken değerleri öne çıkar. Ve yurttaş siyaset kurumunun salt bireysel sorun giderme yeri değil üretme, düşünme yeri olduğunun farkına varır.
 Vatandaş için işe alan, sorununu çöze iyi siyasetçi oluyor. Oysa herkesin yaşamında kalıcı köklü anlamlı değişime yol açacak her alanda çağdaş, yaşanır, çevre, doga, tarih kültür turizm olanaklarını yukarı taşıyacak anlayışlar öne çıkmalı, çıkmalı ki siyaset halk için halkla birlikte yapılan bir duruma ermelidir.