Türkiye`de herkesten hesap sorulur, sorulmayan sadece siyasetçilerdir. Hukuk işlemez onlar için!. Ne diyorlar siyasetçiyi halk sandıkta cezalandırır. Tabi böyle diyince bu mantıkla siyasetçi dokunulmazlık zırhı arkasından her türlü kirli işlerin unsuru olabiliyor.

 

Türkiye örneği, dünyada yok. Her gün hukuk, demokrasi, milli irade lafları eden papağanlar; hukuk devleti, hukuk önünde herkes eşittir, ayrıcalıklı kişi, sınıf ve zümre olamaz genel hukuk ilkesini gözardı ederler. Hele bazı kendini hukukçu zanneden iktidardan nemalanan asalaklar var ki, hukukçu mu palyaço mu belirsizdir. Akıl verir, ahkam keserler.

 

Oysa bakın; Siyasetçiye saygıyı kim ya da kimler duyar?

Veya şöyle soralım: Dokunulmaz milletvekillerine saygı duymak mı gerekir?

 

Anayasa paketi ile yargı konusunda yapılan tartışmaları nasıl yorumlamalıyız?

 

Tabi herkesi kendine göre yorumluyor. Ama biz üzerinde hiç bir güç tanımayız denilen meclise, partilere ve siyasetçilere bir bakalım. Ne yapıyorlar halkın yaşamı için varlıklarının önemi ya da önemsizliği ne?

 

Kimse sorgulamıyor ama biz sorgulayalım.

Ülkenin o kadar sorunu var, ama gündem de değil. Peki, gündemde ne var, hayali andıçlar mektuplar ve demokratik açılım. Halkın karnı doyuracak konular bunlar mı?

 

Diğer ülkelerin gündeminde bunlar mı var? Hayır. Ya ne var? Ekonomi, kalkınma, yatırım, istihdam ve hukuk kurallarının işletilmesi.

 

Türkiye`de neyle uğraşılıyor?

 

Meclis görüşmelerini Meclis TV`den seyredin ve utanç verici tabloyu görün. Gece geç vakitlere kadar sürdürülen toplantı uyuklayan dolgu milletvekilleri! Sözcülerin açıklamaları o kadar. Kimsenin ruhu bile duymadan kabul edilen kanunlar, değiştirilen maddeler.

 

Milletvekilleri ve bulundukları yer de meclis. Demokrasinin vazgeçilmez unsurları diye herkesin ifade ettiği partiler. Doğru, partiler olmalı. Yani her görüş serbestçe özgürce düşüncelerini açıklayabilmeli, savunabilmeli, örgütlenebilmeli. Ve öyle de oluyor zaten.

 

Partilerin, milletvekillerinin millete maliyeti nedir? Milyonlarca insan, toplumun seçkinlerine çalışıyor. Millet sadece milletvekiline değil sülalesine de çalışıyor.

 

Fakirin, çığırtgan olmayanın girme şansı olmadığı meclisteki partiler çoğu zengin, parasal güç sahibi kişilerden oluşuyor. Bunlar partiye bağış yapıyorlar, sonra adaylık ücreti yatırıyorlar. Seçilmeleri ile 2 yılı doldurdu mu emeklilik hakkı kazanıyor. Ölünceye kadar emekli maaş alıyorlar. Vatandaş 25 yılını doldurmadan emeklilik hakkı kazanamıyor. Emekli milletvekili maaşı. Sadece kendileri mi hayır yakınları da aynı haklardan yararlanıyorlar. Çoğu kıyak emekli, yani hem memurluktan ya da sigortadan emekli maaşı alıyor hem de milletvekili maaşı.

 

Sadece bunlar mı hayır birde hazineden yardım alıyorlar. Ne kadar oy o kadar para.

 

Partilere hazine para akıtıyor. Bu kanunu kim çıkardı yine meclis. Yani kendi kendilerine kıyak olunca akan sular duruyor. Vatandaş ta zannediyor bunlar benim vekilim benim haklarımı koruyacak, benim yararıma kanun çıkartacak düzenleme yapacak!

 

Tabloya iyi bakın. Ve demokrasi, meclis, parti, milletvekili, özgürlük, ideoloji, din, iman, hak kavramlarını bir kez daha düşünün. Karşılaştırmalı olarak değerlendirin!

 

Meclis ve o mecliste çoğunluk partisi ve hükümeti ne yapıyor? Ayrıştırma, ötekileştirme ile kendilerini kanıtlama güç elde etme çabaları. Açılım, saçılım.

 

Yine; bazı merkezlere kulaklar kabartılmış oradan hazırlanan program uyguluyorlar. Şu kanunu çıkar diyorlar meclis çıkarıyor, şu kanunda değişiklik yap diyorlar peki efendim diyorlar. Böylesine bir meclisin öylesine milletvekillerine ne diyeceğiz?

 

Hangi kanunu okuyorlar da el kaldırıp ülke yararına olduğunu düşünüyorlar, dersiniz?

 

Tek merci dedikleri onun üzerinde kimseyi tanımayız dedikleri meclis bu! Dokunulmazlık zırhıyla donanan kişilerin yeri yani!

 

İyi görün. Görün de bu siyasetçilere sevgiden ve saygıdan bahsedin.

 

Günün Sözü: Karşıdakinin kalbini ve beynini görmek istersen, gözlerdeki ışıltıya dikkat et.