Prof. Dr. Kemal ÜÇÜNCÜ yazdı...

Kaynak: http://kulturbilimleriakademisi.biz.tr/



MHP 659 delegenin katılımıyla yılan hikayesine dönen tüzük kurultayını nihayet tamamladı. 10 Temmuz'da lider ve yönetici kadroların, kurulların seçimi için toplanmak üzere kongre kapatıldı. Kongrenin yegane galibi delegenin iradesiydi. kongrede büyük bir olgunlukla Türkiye'ye bir demokrasi dersi verildi. Salondaki irade soğuk savaş döneminin vesayetini yıktı. Parti içinde de her kesime dersler verdi. Bazı acemilikler yaşandı tabi. İyi organize olunamadı. Bazı delegeler seçime katılmak için prosedürü anladığım kadarıyla tamamlamaya fırsat bulamadı . Lakin MHP taban hareketi olarak Bahçeli'nin seçildiği Kongre'den sonra bunu ilk defa deniyor müessese olarak. Delege bütün kesimlere ciddi bir mesaj verdi. Bunun muhataplarınca doğru algılanması en büyük temennimizidir. Delegasyon çok büyük bir özveri ile üzerine düşeni yaptı ve "birlik ve bütünlük içerisinde" iktidara karşı alternatif bir siyasal dil, kadro ve blok oluşturma mesajını verdi.

659 imzanın iradesi ile Türkiye'de soğuk savaş döneminin ezberlerinden müdevver sığ kifayetsiz, dünya ve yakın kara ve deniz havzamızın dinamiklerini ve değişkenlerini kavrayamayan kerameti kendinden menkul mahfel dedikodusu ile ülke yönetmeye talip müesses nizam tarihsel bir yenilgiye uğradı. Esas olarak o yapı tasfiye olacak. MHP kongresinin ilk planda görünmeyen sonuçları bunlar... Evet ilan ediyorum soğuk savaş Türkiye için bugün bitmiştir. Önemli olan yerine ne koyacağınızdır. Yepyeni bir inşa süreci için kapı aralanmıştır. MHP bilgiyi, ortak aklı, kapsayıcılığı müzakereci, demokratik bir perspektifi eksene aldığı takdirde Türkiye için muazzam bir dönüştürücü enerjiyi üretme potansiyeli yakalar.

Milli düşünce ilmi temeller üzerinde yükseldiği tarihsel kesitlerde siyasal olarak kurucu ve tayin edici irade olmuştur. Tarihsel olarak ilmi Türkçülük perspektifine bağlı olan bu misyon Türk dünyasını biçimlendiren bir hareketti.

DOMİNO ETKİSİ YARATACAK BİR BÜYÜK DEĞİŞİMİ TETİKLEYEBİLİR
MHP muhalifleri açısından eğer ciddi bir sonuç alınması arzu ediliyorsa ilkeler bazında bir mutabakat zaruridir. Aslolan ilkeler ve perspektiftir. MHP'nin siyasal Türk milliyetçiliğininmevcut içe kapalı bilgi evreni bir bütün olarak sorunludur. Bununla yürünemeyeceği açıktır. Bu engel aşılamayacaksa yapılacak değişimler biçimde kalır. Çok fazla bir anlam ifade etmez. Bütün Türkiye'nin gözü Türk milliyetçilerinde. Eğer hamleler doğru yapılır, doğru bir strateji takip edilirse Türk siyasetinde domino etkisi yaratacak bir büyük değişimi tetikleyebilecektir. Bütün büyük kanalların kongreyi canlı olarak yayınlaması bu ilgi ve beklentinin en büyük işaretidir.

Türkiye için milli, şahsiyete, hürriyete , hukukun üstünlüğüne dayanan, demokratik bir iktidar alternatifi ancak ve ancak bu siyasi mecradan çıkabilir. O açıdan bu fırsat basit hırslarla harcanırsa tarih sorumluları affetmez.

Aydınları ile entegre olmuş sivil demokratik şahsiyetçi yepyeni bir siyasal irade için fırsat ve imkan doğdu.
Eleştiri "hangi konuda olursa olsun" kuramsal bir temeli yoksa şadırvan sohbetidir, ciddiye alınmamalı, ben almam şahsen. Böyle eleştiriler yeni bilgi ve görüşler getirmez .

Bu süreçte ortaya konulacak görüş ve önerilerde buna azami derecede dikkat edilmeli mümkünse heyecanlı garip fikirleri olan arkadaşlar daha önce bir cemiyette, akıllı insanların yanında söylenmemiş hezeyanları çıkıp televizyonlarda söylememeleri icap eder. Milliyetçi taban bu TV tartışmalarının düzeyi, üslubu ve içeriğinden çok rahatsız arkadaşlar. Lütfen geriye dönüp videolarınızı bir izleyin. Kedi kaçtı , köpek kovaladı dışında bir şey yok, çoğu kere farkında olmadan geniş toplum kesimlerine yanlış mesaj veriliyor.

Kurculuğunu ve editörlüğünü yaptığım Tüş ve Düşünce Dergisi çevresindeki bilim insanları bahsettiğim eleştirileri çok önceden yaparak organik/ geleneksel milli fikir çevresinden epistemolojik bir kopuşu temsil ettiler. İki yıl önce 3 Mayıs'ta Trabzon'da yaptığımız"Uluslararası Türk Milliyetçiliği Çalıştayı" müthiş bir dip dalgası yarattı.* Emeği geçenleri şükranla yâd ediyorum. Eksiktir, ama ciddi bir derinliği ve perspektifi vardır. Ne kadar önemli bir başlangıç olduğu bugün ortaya çıkmıştır. Burada derinleşmek ve duruşu tahkim etmek lazım gelir. Zira ortada ciddi bir teorik zaaf ve eleştiri eksikliği var.

Bu süreçte milli cephedeki aydınlar, akademi ödevini tam olarak yapamadı [kendilerince makul sebepleri olabilir ama bu tabloyu değiştirmez], buna değinmeden geçemem. Bütün kesimlere mesafeli bağımsız bir çağrı bile yapamadılar, bir yol haritası ortaya koyamadılar. Bu dağınıklık ve keşmekeşlikte biraz da yetişmiş kadroların edilgen tutumunun payı var. "Demek ki zaten yokmuşlar". Onlar rejimin ve işlerin devamlılığını sağlayan organik aydınlarmış. Organik aydınlar kurucu devrimci, yenileştirici bir süreçte bir işe yaramazlar.

ORGANIK AYDIN
Gramsci'ye göre: Var olan sistemin propagandasını yapan, doğruluğunu kabul eden ve bir şekilde egemen sınıfın, ideolojisinin yayılımını yeniden üretimini sağlayan aydınlardır. bu davranışlarıyla devletin ideolojik aygıtlarından biri olurlar. Türkiye'de milli aydınların çok önemli bir bölümünün misyonu bu maalesef.

Çok kritik bir aşamadan geçtiğimiz bu süreçte aydınlar ve akademi vicdani olarak bütün rezerv ve kaygılarını saklı tutarak "olması gereken" doğrultuyu siyasete işaret etmek, bilgi ve düşünceleri ile aydınlatmakla sorumludur.
Siyaset uzun soluklu bir iştir, kalıcı başarılar ancak sabır, sebat, birlik ve mutabakatla hareket edildiğinde kazanılır. Fevri ve hissi savrulmalar kısa vadede nefsinizi okşayabilir fakat kaybettirir. Bugünkü konjonktürde ideal olanı inşa etmenin şartları mevcut değildir, makul ve rasyonel olanı arayıp bulmak sorumluluğu vardır.

Toplumsal algı ve beklentiye hiçe sayamayız.


* http://kulturbilimleriakademisi.biz.tr/icerik-duyuru-18-Uluslararasi_Karadeniz_Havzasi_Halk_Bilimi_Arastirmalari_Dergisi
Editör: TE Bilişim