ÖSYM kitap basım matbaasına sorunları devrederek kurtulacağını sanmayı bırakıp, acilen konunun uzmanları ile sendika temsilcilerinin de gözlemci olarak bulunacağı bir komisyonla "şifre" iddialarını araştırıp kamuoyunu bilgilendirmelidir.
 
         Yaklaşık 1 milyon 700 bin adayın katıldığı Yükseköğretime Geçiş Sınavı (YGS) 30 Mart Pazar günü yapılmıştı. KPSS’de yaşanan kopya skandalının ardından, üniversiteye girmek isteyen adayların yoğun güvenlik önlemleriyle adeta cezalandırıldığı sınavda, soruların pratik bir şifre aracılığıyla yüksek net oranlarında çözülebildiği haberleri ise YGS’ye dair ciddi şüpheleri beraberinde getirdi.
 
         KPSS’deki kopya skandalında halen bir sonuca ulaşılamamış olması, İstanbul’da sisteme müdahale edilerek sadece kız öğrencilerin belirli okullarda sınava alınmış olması ve geçmişte yaşanan kopya skandalları YGS üzerinde artan şüpheleri pekiştirmektedir. KPSS’de yaşananlar ile toplumun güvenini yitiren ÖSYM bu konuya dair acilen bir açıklama getirmelidir. ÖSYM tarafından gerçekleştirilen basın duyurusu akıllardaki soru işaretlerini artırmak dışında bir şeye hizmet etmemiştir.
 
          Geçmişte yapılan hataların tekrarlanmaması ve kamuoyunun doğru bir şekilde bilgilendirilmesi için akıllarda soru işareti bırakmayacak şekilde yanıtların alınabileceği ve basının geniş katılımıyla oluşturulacak bir basın toplantısı acilen gerçekleştirmelidir. Bu nedenle; · Yeri ve zamanı önceden duyurulmuş ve kamuoyunun bilgisine açık şekilde konuya ilişkin uzmanların, eğitim alanında faaliyet gösteren sendika temsilcilerinin katılarak sorularını sorabilecekleri biçimde düzenlenmiş bir basın toplantısı gerçekleştirilmelidir.

          Söz konusu “şifre yöntemi” birilerine servis edilmişse, adayların tek tek kendi kitapçıklarını görmesinin hiçbir anlamı olmayacak ve bu iddiaları ortadan kaldırmayacaktır. Dolayısıyla ÖSYM, tüm kitapçıkları adayların T.C. numaraları gizli tutularak kamuoyuyla paylaşılmalıdır. Adaylara dağıtılan diğer kitapçıklarda da “şifreleme” yöntemiyle doğru sonuç alınıp alınamadığı açısından net bilgiler verilmelidir.
 
        Bir eğitim emekçisi olarak bu iddiaların titizlikle araştırılması ve kamuoyunun bilgilendirilmesi için yukarıda ifade ettiğim adımların acilen atılmasını gerekmektedir.  Bilinmelidir ki bu konu kitapçık basım şirketi görevlilerini basının önüne çıkartarak geçiştirilecek bir durum değildir. Bir milyon yedi yüz bin genci ve ailelerini derinden etkileyen kadar hassas bir konudur.
 
           Eğitim sendika ve dernekleri demokratik baskı grubu olarak başta ÖSYM yetkilileri olmak üzere tüm sorumluların sorumluluklarını yerine getirmeleri için her türlü girişimde bulunmaya biran evvel başlamalı ve gençlerimizin yanında saf tutmalıdır.