HDP Niğde İl Eş Başkanı Göksel Rıza Özkan, yaptığı basın açıklaması ile  HDP'nin Niğde'deki durumunu yorumladı. 

HDP Niğde İl Eş Başkanı Göksel Rıza Özkan açıklamasında; HDP’nin Niğde’mizde il örgütü olarak kurulması sürecinde (2013 Eylül) “bu parti en çok İç Anadolu partisi olmalıdır, en çok İç Anadolu illerine lazımdır diye yola koyulduk. Bu en çokluk hali elbette sadece 30 yılı aşkındır süren çatışmalı ortamda en çok evladını yitiren bölge olmasından değil, daha da çok sosyal ve ekonomik olarak yaşadığı çözülme, bir tarım bölgesi olmaktan çıkması, kentlerin yoğun işsizlikle karşı karşıya kalması, bağlı olarak da şovenizm zehriyle sarmalanması. Ve elbette düzen partilerinin oy ambarı olarak görülen iç Anadolulu geniş emekçi yığınların alternatif ve özgür siyasetle temas etmesini iradi olarak istememizdi.

 

       HDP, toplumsal barışın kurucusu ve teminatı olarak İç Anadolu halkına büyük insanlık projesini taşırken, halkımızın iğdiş edilen kültürel ve siyasal zenginliğini yeniden ayağa kaldırma, aslında kendiyle barıştırma mücadelesi yürüttü.

 

       HDK’nin kuruluş sürecinden itibaren bölgemizde yürütülen çalışmaların yetersizliğinden kaynaklı ve 30 Mart yerel seçimlerine parti olarak katıla bilmenin ön koşulu olan en az 42 İlde, ilçelerinde ve beldelerinde belirli oranlarda örgütlenme zorunluluğu ile birleşerek bölge illerinden Niğde’miz HDK meclisine Niğde HDP il örgütünü kurma zorunluluk oldu.

 

       Bu seçim sürecinde olsun 30 Mart yerel seçimlerinde olsun Merkezi seçim çalışma stratejisine de bağlı olarak,  hâkim çalışma tarzı olan propagandif tarzın ötesine geçerek, yaygın birebir ilişkilenme, adayların seçilemeyeceği gerçekliğine rağmen oy oranını yükseltme, HDP’yi, büyük insanlık bildirgesini kitlelere tanıtma amaçlı olarak maddi ve insan kaynaklarımız çok kısıtlı olmasına rağmen emek yoğun bir çalışma tarzı yürüttük.

 

       Niğde’mizdeki çalışma bu açıdan özel bir öneme sahip. Kitlelerle birlikte siyaset yapma, yüzünü kitlelere dönme, gözünü olanaklara dikme ve her açıdan sınırları zorlama. Kitlelere güven üzerinden kazanmaya odaklanma, dar kadro çalışmasını kitle çalışması düzeyine çıkartmak için verilen gayret ve çabalar…. Tüm bu açılardan Niğde seçim çalışmaları özel bir deneyim niteliğindedir.

 

       Evet, çatışmasızlık ortamı bölgemizde de önemli oranda rahatlama yarattı. Milliyetçi histeriye kapılarak 4-5 kez taşlı saldırıya da maruz kalsak da Niğde koşullarına göre seçim süreçlerini en az badireyle atlattık. Ancak buna karşın doğrudan devletin, hükümetin örgütlediği, çatışmalı sürecin yarattığı travmalardan da beslenen milliyetçi provokasyonların ağırlığını sürdürdüğünü bilmemiz gerekir.(2015 1 Mayıs kitlesel basın açıklamasında olsun, milletvekili aday tanıtımı kitlesel basın açıklamamızda olsun sivil faşist güruhların en iğrenç küfürlerini duymazdan gelip “siz dağılın biz gereğini yapacağız”  yollu açıklamalarını unutmamız mümkün mü?) Bir bütün olarak HDP yi halkla buluşturmama politikası Niğde içinde geçerli politika olarak uygulanmıştır.

 

       Belediye sosyal salonları dâhil tüm kapalı salonlar ve dahi düğün salonları HDP ye kapılarını kapatmış, mülk sahipleri seçim bürosu olarak mülklerini kiraya çıkardıkları halde kiracı HDP olunca mülklerini kiraya dahi vermemişlerdir. Bunun karşısında bizler de çalışmayı kitlelerin içine yayarak bu basıncı etkisiz hale getirmek için çoğu zaman tabanvay ya da parti üyelerimizin sağladığı araç olanaklarıyla kampanya yürütmeye çabaladık.

 

 

       Niğde şehir merkezi açısından özellikle bildiri dağıtımı dışında girilmeyen mahallelerde, beldelerde, çat kapı ev ziyaretleriyle çalışma yürüttük. Onlarca (her mahalle için) eve girildi, yüzlerce insanla birebir temas kuruldu, oy istendi, HDP anlatıldı, önyargılar kırılmaya çalışıldı. Bire bir “kanaat önderi” “ileri geleni” diye takdim edilen onlarca kişiyle saatleri aşan özel toplantılar yapıldı.

 

      Onlarca köy gezildi, buralarda kahvehane toplantıları yapıldı. Kula ve Kömürcü köylerinde kahvane sahibi insanlar gönüllü olarak mekânlarını seçim bürosuna dönüştürdü. Bileşenlerimizden kadro düzeyinde dahi destek alamamamıza rağmen onları sürece katmak için olağan üstü gayret gösterildi.

 

      Her biçimde tüm aksaklık ve engellere rağmen birkaç kadro ve adaylarımızın özverili çalışmasının sonucu olarak 30 Mart yerel seçimlerindeki oy miktarını Niğde Merkez ilçe bazında dört katına 1623 (Merkez İlçe Belediye başkanlığında aldığımız oy ceza evi dâhil 402 idi) İl genel meclisi bazıda ise 3 katına çıkardık.(İl Genel Meclisi 721 oy) 25, Dönem Milletvekilliği Seçimi; mali, ev, gezi, araç, basın, günlük program gibi çalışmaların nüvesi olacak birçok deneyim kazandırdı.

 

      Bölgemizde gerçekleşen üç mitingden ikisine katılım sağlandı. İlkinde konvoyumuzdaki araçlardan bir taşlanmasına rağmen ikincisine daha kitlesel katılım olması sevindiriciydi. Gençlerimizin tüm olanaksızlıklara ve baskılara rağmen seçim propaganda gezilerimize katılması, direklere tırmanarak bayrak ve poster asmaları semt pazarlarında bildiri dağıtmaları görülmeye değerdi.

 

      Seçim sonuçları açısından ise, oy oranı tüm İç Anadolu da cumhurbaşkanlığı düzeyini biraz aştı. Arttığı alanlar oldu, azaldığı alanlar oldu. (Niğde’miz gibi.) Ancak burada değerlendirmeye konu olması gereken şey, HDP örgütlülüğünün dünden daha ileri bir düzeye çıkması zorunluluğudur. Tüm İç Anadolu da yakalanan bu düzey üzerinden yeni örgütlerin kurulabilmesi, olanların da niteliğinin yükseltilerek güçlendirilmesi belirleyici öneme sahiptir.

 

      İç Anadolu halkımız ve elbette Niğde’miz partimiz HDP’yi dinlemiş, anlamaya çalışmış, barış umudu olarak görmüştür. Başta eşbaşkanlar olmak üzere büyük bir hayranlık kitlesinin oluştuğa tanıklık ettik. Lakin tüm bu veriler, ırkçı faşizmin arka bahçesi ve düzen partilerinin oy deposu olma gerçeğini tersine çevirmekten uzaktır. Barajın geçildiği, demokratik halk muhalefetinin HDP’ de iradeleştiği, parlamentodaki 80 vekilimizle ve Çiftlik dâhil tüm ilçe merkezlerinde kuracağımız ilçe örgütlülüklerimizle yeni dönemde İç Anadolu da ve Niğde’miz de halkımızın teveccühü bizden yana olacaktır.

 

      Seçim kampanya dönemini “korkaklık, pısırıklık, şaşırmışlık” gibi ucuz kavramlarla değil, ola bildiğince bilimsel yöntemlerle çözümlemek gerekir"dedi. 

 

Editör: TE Bilişim