Sekizincisi düzenlenen Şehir Konferanslarının konukları, Gazeteci Yazar ve Akademisyen Prof. Dr. Mümtaz’er Türköne ve Gazeteci - Yazar Faruk Mercan’dı. 
Yoğun ilginin olduğu Şehir Konferanslarının sekizincisi Niğde Üniversitesi Derbent Kültür Merkezinde gerçekleştirildi. Açılış konuşmasını yapan Niğde Belediye Başkanı Faruk Akdoğan kültürel belediyecilik alanında yapılan çalışmaların önemine değindi. 
Başkan Akdoğan; “Niğde Belediyesi olarak düzenlediğimiz sekizinci şehir konferansını düzenledik. Niğde’miz de konferanslar açısından ele aldığımız zaman bir boşluğu doldurduğumuzu düşünüyorum. Ülkemizde ve ulusalararası boyutta ismini duyurmuş, yazarlarımızın Niğde’ye davet edilerek insanlarımızın aydınlatılmasına katkı sağladığımızı düşünüyorum. Belediyeler elbette şehrin alt yapı üst yapısıyla ilgilendiği gibi, kültürel ve sanat alanında da halka hizmet etmeli. Bu konferanslarla insanlarımızın bakış açılarına faydalı olabilmişsek kendimizi mutlu sayıyoruz” dedi. 
Niğde Belediye Başkanımız Faruk Akdoğan’a teşekkür eden Gazeteci - Yazar Faruk Mercan; “Tabii ki belediyelerin bir çok görevleri vardır. Ancak kültür belediyeciliği de önemli bir uygulamadır. Böyle bir perspektifle bu programı düzenledikleri için kendilerine teşekkür ediyoruz. Ben Niğde’ye geldiğim için çok mutluyum. Çok güzel bir şehrimize ilk defa gelmiş oldum. Sorumlu vatandaşların sorumlu bireylerin hakikaten kendi bulundukları konum itibariyle ve elinde bulunduğu imkanlar çerçevesinde bu ülkeye hizmet etmektedir. Merhum Hacı Ömer Sabancı’nın dediği gibi “Bu topraktan aldığını bu toprağa vermelidir”, bir siyasetçiyse Faruk Başkan örneğinde olduğu gibi hakikaten Belediyeciliğin her yönüyle ilgilenmek” ifadelerini kullandı. 
“Türkiye’nin Ufku”   
Türkiye nereye gidiyor, Türkiye’nin istikameti neresidir? Sorularının cevaplarını yanıtlayan Mercan; “12 Eylül’de çok önemli bir referandum yaşadı Türkiye. Önümüze baktığımız zaman ciddi riskleri de olan, ciddi fırsatları da olan bir ülkeyiz. Geçmişten bugüne baktığımız da arada geçen zaman sürecinde Türkiye henüz terör meselesini halletmiş değil. Önümüzde kat etmemiz gereken mesafeler var. 1990-1991-1992 senesinde yaşanan kanlı olaylar artık çok fazla yaşanmıyor ama yer yer nüks eden ve hala Türkiye’nin çözmesi gereken bir mesele olarak hala karşımızda. Toplumda 5 olaya baktığımız zaman Türkiye’nin nereye gittiğini kestirebiliriz. Bir tanesi toplumda ki gelişmeler, Bir tanesi medyada ki gelişmeler, Devlet hayatında ki gelişmeler, siyasetteki gelişmeler, bir tanesi de üniversitelerde ki gelişmeler. Görebiliyoruz ki Türkiye’de yeni bir siyasetçi sınıfı ortaya çıkmış, bunun partisi önemli değil, bugün Ak Partidir, yarın başka bir partidir. Önemli olan Türkiye de yeni bir siyasetçi sınıfının ortaya çıkmış olmasıdır. Ben toplumumuzun ön gördüğümüzün de ötesinde ileri bir noktaya geldiğini düşünüyorum. Şu anda önemli analistler diyorlar ki; Dünyanın geleceğinde 7 tane ülke var. Onların içerisinde 2 tane İslam ülkesi var. Bir tanesi  Endonezya, bir tanesi Türkiye. Ama Türkiye ile ilgili şunu da söylüyorlar, kürt meselesi, alevi meselesi veya iç barışını bozan problemleri aşsın” şeklinde konuştu.  
“Niğdeli olarak sizde ne varsa 10 yıl sonra ki Niğde de o olacak” 
Niğdeli olmaktan durur duyardım diyerek Niğde hakkında ki gözlemlerini dile getiren Gazeteci Yazar ve Akademisyen Prof. Dr. Mümtaz’er Türköne; “Niğde’nin dışarıdan algılanışı ile, Niğde’nin kendisi arasında çok ciddi bir fark var. Mesela ben Niğdeli olsaydım, Niğdeli olmaktan gurur duyardım. Niğde’yi tanıdıktan sonra anladım bunu. 11 yıl önce gördüğüm Niğde şimdi çok farklı muhtemeldir ki 10 yıl sonra ki Niğde de çok farklı olacak. Nasıl bir Niğde olacak? diye sorarsanız. Bu sorunun cevabı şu: “Sizde ne varsa o olacak. Niğdeli olarak sizde ne varsa 10 yıl sonra ki Niğde de o olacak. Yani dışarıdan başkaları gelip Niğde’nin kaderini değiştirmeyecek, Niğde’ye bir şey ilave etmeyecek. Yapacak olan, karar verecek olan ve değiştirecek olan da sizsiniz. Türkiye’ni geleceğinde ne var sorusunun cevabı da böyle. Bu toplumda ne varsa o olacak. Bunu bu kadar güvenle söylememizin bir tek şartı var. O da demokrasi. Demokrasi zaten toplumun nasıl yönetileceğine, toplumun bugününde yarınında ne olacağına, o toplumun kendisinin karar vermesi demektir” dedi.  
Geleceğimizin iyi olmasının başlıca şartının insanların kendisine bağlı olduğunu belirten Prof. Dr. Türköne; “Kendi aramızda ki kavgayı gürültüyü bırakıp kısır çekişmelere son verirsek gelecek nesillerin hayatlarını düşünür tasarlarsak geleceğimiz iyi olacak. Demokrasi varsa endişe edeceğimiz korkacağımız şüpheye düşeceğimiz hiçbir şey yok. Bizim Türkiye olarak kendimize koyduğumuz hedef var. Türkiye bugün dünyanın 20 ekonomisi içerisinde 17. büyük ekonomi. 2023 yılında Türkiye’nin 13. ekonomik olmak gibi bir hedefi var. gerçekleşip gerçekleşmeyeceği bize bağlı. Tabii dünya şartlarına da bağlı. Sorunlarınızı çözeceksiniz, bölgeye yayılacaksınız. Bölgede sizin için bekleyen fırsatlara elinizi uzatacaksınız. Onları yan yana getireceksiniz. Kendi gücünüz ve kendi potansiyelinizle ayaklarınızı yere sağlam basıp, özgüveniniz yüksek bir şekilde çevrenize bakacaksınız. Zaten ülke olarak sizde bir cazibe var. Çevresinde pırıl pırıl parlıyor Türkiye. Bütün gözler size çevriliyor. Herkes derdinin, sıkıntısının çözümünü burada arıyor. Ortada ekonomik anlamda bir sınır kalmadığı zaman Türkiye ile entegre oluyor. Başbakanımızın Lübnan’a yaptığı ziyareti gözlemleyen bir arkadaşımdan dinledim. Gayet iyi bir karşılama. Lübnan’da inanılmaz bir karşılama. Sadece geçeceği ana caddeler değil, ara sokaklar bile doluydu diyor. Bu teveccüh niye? Çünkü o insanların ihtiyacı var. o insanlar kendi bulundukları alanda dar dairenin içinde sıkışmışlar. O ülkelerin kendi başları var olması, varlık göstermesi, kendi güvenliklerini, huzurlarını sağlamaları imkansız. O yüzden geçmişte bu kadar kavga çıktı, savaş çıktı. Şimdi bunların hepsinin çözümü için bölge ile entegre olunuyor, bütünleşiliyor. Bu bütünleşmenin de tek adresi var. O da Türkiye. Türkiye’nin himayesinde, Türkiye’nin şemsiyesi altında, bizim eskiden  Osmanlı dediğimiz coğrafya, daha önce Selçuklu, daha önce Abbasi, ondan önce Roma coğrafyası. Aynı coğrafya. Bu coğrafya tek bir bütün tek bir parça. Ve siz sınırları açtığınız zaman, oralara ulaştığınız zaman, iletişim kurduğunuz zaman tıpkı o eski coğraflara gibi bütünleşiyor coğrafya. Bütünleştiği zaman da siz haritada gördüğünüz Türkiye Cumhuriyetinin sınırlarının ötesinde bir güç haline, bir aktör haline geliyorsunuz. Kararları üreten, politikaları geliştiren güç nedir diye sorarsanız; “Türkiye’de ilk defa bu güç halkın kendisidir” bunlar birilerinin kafasından birilerinin tercihi ile çıkmıyor. Başka şekilde bu ülkeyi yönetmeye halkın iktidar hakkını kendi tekeline alarak kullanmaya kalkan, bu halkı gaslederek kullanmaya kalkanların yerine halkın iradesi geçiyor, halkın tercihleri geçiyor. Bu güç öyle anlaşılıyor ki kendi mecrasına girmiş ve ilerliyor. İlerlediği takdirde de Türkiye’nin geleceğinde çok güzel şeyler, iyi şeyler görülüyor. İnanın 10 yıl sonra ki Niğde bugünkü Niğde olmayacağı gibi, 10 yıl sonra ki Türkiye’de bugünkü Türkiye gibi olmayacak. Neden olmayacak diye sorduğunuz zaman bu sorunun cevabını da çevrenize bakarak, devlete veya hükümete bakarak vermeyin, kendi yüreğinize sorun. Güveneceğiniz dayanacağınız şey, ülkenin de güvendiği dayandığı şey sizsiniz. Çünkü demokrasi var. demokrasi işliyor, bunları da demokrasi üretiyor” şeklinde konuştu.  
Konferansın ardından Belediye Başkanı Faruk Akdoğan ve Niğde Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Adnan Görür tarafından Prof. Dr. Mümtaz’er Türköne ve Faruk Mercan’a şehir konferanslarına katılımlarından dolayı plaket verildi. 
Gazeteci Yazar ve Akademisyen Prof. Dr. Mümtaz’er Türköne daha sonra kitaplarını okurları için imzaladı.
 
 
Editör: TE Bilişim