Türkiye Kamu-Sen Niğde İl Temsilciliği Toplu Sözleşme Kanunu Tasarısı Taslağında yer almasını istedikleri konuları dosya halinde MHP ve CHP Niğde İl Başkanlıklarına iletti.
 
Türkiye Kamu-Sen Niğde İl Temsilcili “Toplu Sözleşme Kanunu Tasarısı Taslağı” ve “666 Sayılı KHK” ilgili olarak CHP ve MHP  Niğde İl Başkanlıklarını ziyaret ederek bu konuda ki görüş ve önerilerini dosya halinde İl Başkanlarına iletti.
 
Kamu-Sen Heyeti, İl Temsilcisi Osman Sert Başkanlığında önce CHP Niğde İl Başkanı Mehmet Özkan ile görüştü ve taslak dosyayı iletti. Daha sonra MHP Niğde İl Başkanı Şakir Sevdi ile görüşen heyet İl Başkanı Özkan’a da tekliflerini içeren dosyayı iletti.
 
Karşılıklı görüş alışverişinde bulunan heyet her iki partiden de destek istedi.
 
 
 
 
TÜRKİYE KAMU-SEN’İN 4688 SAYILI KAMU GÖREVLİLERİ SENDİKALARI KANUNU İLE BAZI KANUN VE KANUN HÜKMÜNDE KARARNAMELERDE DEĞİŞİKLİK YAPILMASINA İLİŞKİN KANUN TASARISI TASLAĞI’NDA YER ALMASINI İSTEDİĞİ KONULAR
 
 
 
TALEP 1 : 4688 sayılı Kanunun 15 inci maddesi, uluslararası hukuk standartlarına uygun hale getirilmeli, sendika üyesi olabilecek kamu görevlilerinin kapsamı kamu kurum ve kuruluşlarında çalışan tüm sivil memurlar ile ceza infaz kurumlarında çalışan kamu görevlileri ve Emniyet teşkilatında çalışan diğer hizmet sınıflarına dâhil personeli de kapsayacak şekilde genişletilmeli, sayılan personelin de sendikalara üye olabilmeleri sağlanmalıdır.
 
AÇIKLAMA: Taslağın 12. Maddesi, 4688 sayılı Kanunun 15. Maddesinde yer alan “100 ve daha fazla kamu görevlisinin çalıştığı işyerlerinin en üst amirleri ile yardımcıları” ile kamu kurum ve kuruluşlarının özel güvenlik personeli” ne getirilen sendikaya üye olma yasağını kaldırmakta ancak birçok kamu görevlisi ile TSK, Milli Savunma Bakanlığı ve Emniyet teşkilatında çalışan sivil memurların örgütlenmelerini engellemektedir.
 
Sendika hakkının dar tutulması, ILO’nun 87 sayılı örgütlenme özgürlüğüne ilişkin sözleşmesine aykırı bir durum oluşturmaktadır. ILO standartlarına göre, kamu gücünü kullanan kamu görevlilerinin dışında sendika üyeliğine yasak getirilmesi, sendika özgürlüğünün sınırlandırılması olarak kabul edilmektedir. Dolayısıyla asker kişiler, istihbarat ve yargı görevlileri ile kamu gücünü kullanan kamu görevlileri dışında sendika üyeliğine yasak getirilmesi, sendika özgürlüğünün, 87 sayılı sözleşmenin ihlali olacaktır. Kaldı ki, birçok ülkede artık asker ve polis gibi kamu gücünü kullanan kamu görevlileri de sendika üyesi olabilmektedir.
 
Sendikalaşma açısından çalışanlar arasında hiçbir biçimde ayrım gözetmeme ilkesine yer veren uluslararası belgelerde bu hakkın özneleri olarak herkes ya da çalışanlar ifadesi kullanılmaktadır. İnsan Hakları Evrensel Bildirgesinin 23. maddesinin son fıkrasında “Herkesin çıkarlarını savunmak için başkaları ile sendika kurma ve sendikalara üye olma hakkı vardır.” diyerek en geniş anlamı ile hakkın öznesini “ herkes” olarak belirtmiştir. Yine İnsan Hakları Avrupa Sözleşmesinin 11. maddede bu hak sahiplerini herkes olarak ifade etmiştir. 87 sayılı ILO Sözleşmesinde ise; sendika kurma ve sendikalara üye olma hakkı hiçbir ayrım gözetmeksizin tüm çalışanlara tanınmıştır. Böylece örgütlenme özgürlüğünün kişi yönünden kapsamına işçi, memur, hizmetli ya da sözleşmeli personel gibi ulusal hukukta değişik niteliklerde çalışan belli kesimler olarak sınırlandırılma yapılmamıştır. Sendika kurma ve üye olma hakkı yönünden hiçbir ayrım gözetmeme ilkesi, çalışanların hukuksal nitelikleri, herhangi bir özel ya da kamusal işverene tabi çalışıp çalışmamaları çalıştıkları etnik kesimi ya da siyasal görüş, soy uyrukluk ve cinsiyet gibi akla gelebilecek başka türden sınırlamalara yer vermeyecek ölçüde genel ve mutlak bir anlam içermektedir. 98 sayılı sözleşme ise bu bakımdan 87 no’lu sözleşmeyi tamamlayıcı bir niteliktedir.
 
87 Sayılı sözleşmenin 9. maddesinde; kısıtlamaların ulusal mevzuata göre; silahlı kuvvetler mensupları ve polis mensuplarına yapılabileceği vurgulanmıştır. Anılan madde hükmüne göre; silahlı kuvvetlerde ve emniyet hizmetlerinde çalışan sivil memurlara örgütlenme özgürlüğü bakımından bir sınırlama getirilmemiştir.
 
Tasarının 12. Maddesi, 4688 sayılı Kanunun 15. Maddesinde yer alan “100 ve daha fazla kamu görevlisinin çalıştığı işyerlerinin en üst amirleri ile yardımcıları” ile kamu kurum ve kuruluşlarının özel güvenlik personeli” ne getirilen sendikaya üye olma yasağını kaldırmaktadır.
 
Bu nedenle, Taslağın 12. maddesinin,
-Milli Savunma Bakanlığı ile Türk Silahlı Kuvvetlerinde çalışan sivil memurlar, ceza infaz kurumlarında çalışan kamu görevlileri ve
-           Emniyet teşkilatında çalışan diğer hizmet sınıflarına dahil personeli kapsayacak şekilde genişletilerek, sayılan personelin de sendikalara üye olabilmelerinin sağlanması, Mevzuatımızın uluslararası standartlara uygunluğu açısından gerekli görülmektedir.
Bu nedenle, Taslağın 12. maddesinin,
- Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Sekreterliği, Cumhurbaşkanlığı Genel Sekreterliği ve Milli Güvenlik Kurulu Genel Sekreterliğinde çalışan kamu görevlileri,
-           Milli Savunma Bakanlığı ile Türk Silahlı Kuvvetlerinde çalışan sivil memurlar,
-           Ceza infaz kurumlarında çalışan kamu görevlileri ve
-           Emniyet teşkilatında çalışan diğer hizmet sınıflarına dahil personeli kapsayacak şekilde genişletilerek, sayılan personelin de sendikalara üye olabilmelerinin sağlanması, mevzuatımızın uluslararası standartlara uygun hale getirilmesi açısından gereklidir.
 
Değişiklik Teklif Metni
4688 sayılı Kamu Görevlileri Sendikaları Kanunu İle Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Tasarısının 12 nci maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
 
“MADDE 12: 4688 sayılı Kanunun 15 nci maddesinin birinci fıkrasının (a), (g) ve (k) bentleri, (c) bendinde yer alan “100 ve daha fazla kamu görevlisinin çalıştığı işyerlerinin en üst amirleri ile yardımcıları” ve (j) bendinde yer alan “ve emniyet teşkilatında çalışan diğer hizmet sınıflarına dahil personel ile kamu kurum ve kuruluşlarının özel güvenlik personeli” madde metninden çıkarılmıştır.”
 
GEREKÇE: Madde ile Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Sekreterliği, Cumhurbaşkanlığı Genel Sekreterliği ve Milli Güvenlik Kurulu Genel Sekreterliğinde çalışan kamu görevlileri, Milli Savunma Bakanlığı ile Türk Silahlı Kuvvetlerinde çalışan sivil memurlar, ceza infaz kurumlarında çalışan kamu görevlileri ve Emniyet teşkilatında çalışan diğer hizmet sınıflarına dahil personelin sendika kurabilmeleri ve kurulmuş sendikalara üye olabilmeleri sağlanmaktadır.
 
 
 
TÜRKİYE KAMU-SEN KONFEDERASYONUNUN EK ÖDEMEDE ADALET İÇİN BAŞBAKAN’A MEKTUP GÖNDERDİĞİ MEKTUP.
 
Türkiye Kamu-Sen Genel Başkanı İsmail Koncuk, 666 sayılı KHK ile getirilen ek ödemeden kaynaklanan sorunların çözülmesi amacıyla Başbakan’a mektup yazdı.
 
  
Özellikle KHK’nın getirdiği ek ödeme kapsamı dışında tutulan öğretmen, öğretim görevlisi, din hizmetleri sınıfında görevli personel, hekim dışı sağlık personeli, Maliye Bakanlığı, Sosyal Güvenlik Kurumu, TSK personeli, Emniyet personeli gibi kamu görevlileri ile fazla mesai, döner sermaye, ikramiye ve tazminatları kesilerek ücretleri düşürülen personelin sorunları üzerinde duran Koncuk, ek ödemeden kamu görevlilerinin yalnızca %40’ının faydalanacağını, kamu görevlilerinin %60’ının ise mağdur edildiğini beyan etti.
 
 
“Adalet, devletin temeli olarak ancak varlığı da yokluğu da paylaşmakla tecelli edecektir. Bir kesimin ihya edilip bir başka kesimin ihmal edildiği bir sistemin adalet getirmesi mümkün değildir.” diyen Koncuk, aksaklıkların giderilmesi için bir an önce sendikalarla çalışmalar yapılması gerektiğini belirtti.
 
 
Genel Başkan İsmail Koncuk’un Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’a gönderdiği mektup şu şekilde:
 
 
Sayın Başbakanım,
 
 
Türkiye Kamu-Sen olarak yıllardır kamuda ücret adaletinin sağlanması için mücadele etmekteyiz. Bugüne kadarki mücadelemizde yatay ve dikey anlamda ücret adaletinin sağlanmasını, kamu görevlilerimizin maaşlarıyla ilgili faaliyetlerimizin temeline aldık. Yatay ücret adaletinin, unvan ve nitelik itibarı ile birbirine yakın olan kamu görevlileri arasındaki maaş farkının kapatılması; dikey ücret adaletinin ise hiyerarşik sıralamada herkesin makul ölçülerde bir ücret alması ve en çok ücret alanla en düşük ücret alan arasındaki farkın kabul edilebilir seviyeye getirilmesi ile sağlanacağını belirttik.
 
 
Adalet, yalnızca eşitler arasında sağlanan bir denge değil, eşit olmayanların pastadan adil pay almasıyla ulaşılabilecek bir olgudur. Buradan hareketle Türkiye Kamu-Sen’in yıllardır mücadelesini verdiği ücret adaleti; görevleri, sorumlulukları ve nitelikleri aynı olan fakat farklı kurumlarda bulunmaları nedeniyle ücretleri farklı olan kamu görevlilerinin maaşlarının eşitlenmesi, bunun yanında hiyerarşik anlamda maaşlar arasındaki makasın makul bir seviyeye çekilerek, herkesin kabul edebileceği normlar çerçevesinde düzenlenmesiyle mümkün olacaktır. Ancak eşit işe eşit ücret getirmesi ve kamuda ücret adaleti sağlanması amacıyla hayata geçirildiği belirtilen 666 sayılı Kanun Hükmünde Kararname ile ne yatay ücret adaleti ne de dikey ücret adaleti tam olarak sağlanabilmiştir. Ücret adaleti, çok yönlü bir unsurdur ancak ilgili kanun hükmünde kararname ile farklı kurumlarda emsali bulunan unvanlarda çalışan kamu görevlilerinin maaşları ek ödeme yoluyla eşitlenmiş, kamu görevlilerinin büyük çoğunluğunu oluşturan öğretmen, din görevlisi, hekim dışı sağlık personeli, polis, subay, ast subay, profesör, doçent, yardımcı doçent, araştırma görevlisi, Maliye Bakanlığı, Sosyal Güvenlik Kurumu çalışanları gibi birçok kamu görevlisi görmezden gelinerek bu personele herhangi bir artış yapılmamıştır. Ayrıca 399 sayılı Kanun Hükmünde Kararname eki II sayılı cetvele tabi olarak çalışan personelin de ek ödeme oranları aynı kalmıştır. Bu yolla, kamuda istihdam edilen personelin yaklaşık %60’ına hiçbir artış yapılmayarak bir mağduriyet doğurulduğu gibi öğretmen, öğretim görevlisi, profesör, din görevlileri, sağlık görevlileri gibi son derece önemli ve kutsal görevler ifa eden kamu çalışanları, en düşük maaş alan kesim haline getirilmiştir.
 
 
Öyle ki bir müsteşarın ek ödeme miktarında 759 TL, genel müdür yardımcısının ek ödeme miktarında 722 TL artış yapılmıştır. Ayrıca üst düzey kamu personelinin maaş ve tazminat sistemi değiştirilerek, ücretlerinde başkaca artışlara da gidilmiştir. Diğer bazı personele de sınırlı da olsa getirilen artışlar memnuniyet verici olsa da Eğitim Öğretim hizmetleri Sınıfında ve aynı derecedeki öğretmen, öğretim görevlisi, profesör, Din Hizmetleri Sınıfındaki din görevlisi, Sağlık Hizmetleri Sınıfından hekim dışı sağlık personelinin, Maliye Bakanlığı, Sosyal Güvenlik Bakanlığı gibi kurumlarda çalışan personelin ücretlerinde hiçbir artış olmamıştır. Böylelikle ek ders ücreti almayan bir öğretmenin maaşı 1600 TL dolayında bırakılarak, kamudaki en düşük maaş seviyelerine düşürülmüştür.  
 
 
Ayrıca en yüksek artışlar, daire başkanı ve üstü unvanlara yapılmış; bu kesimde görev yapanların ücretlendirme sistemi değiştirilerek, düşük maaş alan memurlarla yüksek maaş alanlar arasındaki makas daha da açılmıştır. Toplu görüşmelerin başladığı 2002 yılında en yüksek maaşla en düşük maaş arasındaki fark (ek ödemeler hariç) 8,5 kat iken; mücadelemiz sonucunda, 2011 yılına gelindiğinde bu makas 4,2 kata kadar düşürülmüştü. 666 sayılı Kanun Hükmünde Kararname ile getirilen ücretlendirme ve ek ödeme sistemi sonucunda bu makas yeniden 5,8 kata çıkarılmıştır. Avrupa’da ortalama 2 ile 4 kat arasında değişen bu makasın ısrarla açılmak istenmesindeki niyetin adilane olmadığı inancını taşımaktayız. Oysa ücret adaletinin temel özelliklerinden bir tanesi de sistemin kendi içerisinde dengeli olması ve dikey adaletin sağlanmasıdır.
 
 
Kurumların teşkilat kanunlarında ve diğer farklı mevzuatlarda öngörülen ikramiye, maktu fazla çalışma ücreti gibi ödemeler, 666 sayılı Kanun Hükmünde Kararname uyarınca 15.01.2012 tarihi itibarıyla sona erdirilmektedir. Bu açıdan bakıldığında bazı unvanların ek ödeme oranlarında yüksek artışlar yapılmış gibi görülürken, aslında kesilen fazla mesai, ikramiye, tazminat gibi ödemeler nedeniyle hak kaybı yaşanacak, ücret artışı ya hiç olmayacak ya da sınırlı kalacaktır. Bir tarafta ücretlerinde hiç artış yapılmayan hatta ücretleri azaltılan kamu görevlileri bulunurken, diğer tarafta ücretleri yüksek oranlarda artacak kamu görevlilerinin varlığı, çalışma barışının bozulmasına yol açabilecek bir olumsuzluk oluşturmuştur.
 
 
Bununla birlikte Türkiye Kamu-Sen Konfederasyonu olarak ısrarla üzerinde durduğumuz, kamu görevlilerine yapılan tüm ödemelerin emekliliğe sayılması ve bu şekilde emekli maaşlarının düşük kalmasının önüne geçilmesi konusunda bir çalışma yapılmamıştır. Bu noktada ek ödemelerden damga vergisi hariç hiçbir kesinti yapılmayacak olması, bu ödemelerin emekliliğe yansımayacağı ve kamu görevlilerimizin emekliliklerinde mağduriyet yaşayacağı anlamı taşımaktadır. Kaldı ki, bu uygulama ile bir daire başkanının ücretinin yaklaşık %45’i, en düşük dereceli bir memurun ise maaşının yaklaşık %30’u emekli keseneği dışında bırakılmakta ve kamu görevlilerimiz emekliliklerinde büyük bir gelir kaybına uğratılmaktadır. Böyle bir durumda, kamu görevlileri asla emekli olmak istemeyecekler; idare de rotasyona tabi tutmak, geçici görevlendirme yapmak gibi farklı dayatma ve baskılarla kamu görevlilerimizi emekliliğe zorlayacaktır. Siyasetçiler tarafından tüm kamu görevlileri için iller arası rotasyon getirileceğine dair yapılan açıklamalar, bu düşüncenin en açık göstergesidir.
 
 
Bütün bunların ötesinde TBMM açıkken, milletin tercihi ile yasama görevini ifa etmek üzere seçilmiş milletvekilleri görevleri başındayken, kamu kurumlarının teşkilat kanunları, kamu görevlilerinin maaş sistemleri, kamu istihdam mantığı gibi kamu yönetiminin en temel esaslarının, kanun hükmünde kararnameler yoluyla, ferman çıkartılır gibi, millet iradesini yok sayarak, sendikaları görmezden gelip sosyal diyalogu baltalayarak, meclisin yasama işlevini ortadan kaldırarak değiştirmek, demokrasiye vurulan büyük bir darbe olmuştur. 
 
 
Görüldüğü üzere kamuda ücret adaletini sağlamak için hazırlandığı iddia edilen 666 sayılı Kanun Hükmünde Kararname ile getirilen sistem, başta öğretmen, öğretim görevlileri, sağlık personeli, askerler ve Din Hizmetleri Sınıfında çalışanlar olmak üzere, kamuda çalışanlar açısından yeni adaletsizlikler ve mağduriyetler doğurmuştur.
 
 
Adalet, devletin temeli olarak ancak varlığı da yokluğu da paylaşmakla tecelli edecektir. Bir kesimin ihya edilip bir başka kesimin ihmal edildiği bir sistemin adalet getirmesi mümkün değildir. Yapılan düzenlemenin eşit işe eşit ücret getirmesi, en düşük ortak paydada değil; ancak kimseyi hak kaybına uğratmadan gerçekleşmesi ile sağlanacaktır. Bunun için de yapılacak düzenlemelerin muhataplarından kaçırılmadan, yasama, denetleme ve yargı sistemi işletilerek, ortak çalışmalar yapılarak hayata geçirilmesi gerekmektedir.
 
 
Gecikmiş adaletin, adalet olmadığı gerçeğinden yola çıkarak, bir an önce 666 sayılı Kanun Hükmünde Kararname ile ilgili aksaklıkların, sendikalarla yapılacak ortak çalışmaların sonucuna göre giderilmesi ve kamuda gerçek anlamda adaletin sağlanarak, kamu görevlilerinin beklentilerine cevap verilmesi, siz Sayın Başbakanımızdan en büyük isteğimiz haline gelmiş bulunmaktadır.
 
 
Editör: TE Bilişim