HDK-HDP İl Yürütme Kurulları Adına bir yazılı basın açıklaması yapan Göksel Rıza Özkan açıklamasında şu görüşlere yer verdi.     
 
Otuz beş yıl önce Maraş’ta başlayan olaylarda yüzün üzerinde Alevi yurttaşımız hayatını kaybetmiş, binden fazlası yaralanmış, yüzlerce ev ve iş yeri tahrip edilmişti. Ceberut, katliamcı devlet yönetme geleneği ile yüzleş ilemediğinden ve sorumlularından hesap sorulmadığından ülkemiz coğrafyasında katliamlar bu güne değin yaşanıla gelmiştir.  
       
      Maraş’ta, Çorum'da, Sivas’ta, Uludere de ki bu gün 730. Günüdür ve sorumluları yargı önüne çıkartılmamıştır. AKP kendi iktidarının sözüm ona ustalık döneminde yaşanan Roboski Katliamının Hesabından Kaçamaz… 34 Kürt Köylüsünün Hesabı Verilmelidir Başbakan Erdoğan, hükümeti döneminde yapılan katliamları ve insanlık dışı uygulamaları yok saymak, unutturmak ya da üstünü kapatmak için elinden geleni ardına koymadığını son yaşanan hırsızlık ve rüşvet skandalında gayet net bir biçimde gördük. Son 11 yılda yapılanları aktaran hükümet sözcüleri ve yandaşları, ülkeyi toz pembe göstermeye çabalıyor.
 
      Ne son on bir yılda askerde intihar süsü verilmiş, çoğunluğunu Alevi, Kürt, Ermeni ve sol görüşlü 934 askerin ölümü; ne iş cinayetlerinde hayatını kaybeden 10 723 işçi; ne de günde en az 4 kadın cinayeti ve bazı bilgilere göre son yedi yılda öldürülen 1400 kadın AKP icraatları arasında sayılıyor.
 
     AKP Hükümeti, emrindeki TSK’nin iki yıl önce bu gün, F-16 askeri uçaklarıyla sınır boyunda bombaladığı 17’si çocuk 34 Kürt köylüsünün hesabını da unutturarak kapatmanın peşindedir. Emri verenin, savaş uçaklarını kullanan ve operasyona katılanların açığa çıkarılması beklenirken, sorumluların terfi ettiğini ve koruma altına alındığını gözlemliyoruz. Sırası geldiğinde rakip partilere Türkiye’de yaşanan katliamları, acıları, işkenceleri, idamları, “faili meçhulleri” hatırlatan, bunu kendi dönemini aklamak için vesile eden Başbakan Erdoğan, Roboski katliamının açıklığa kavuşturulması ve bu katliamda sorumluluğu bulunanların yargılanması ve cezaya çarptırılması için adım atmıyor.
 
      Roboski köylülerine ve halklarımıza hesap vermesi gereken, katliamın sorumlularını cezalandırması beklenen AKP Hükümeti’nin, bunun yerine başta Roboski köylüleri olmak üzere tüm bölge halkını  ve emekçi halklarımızı hedefine koyarak sömürü ve baskının en katmerlisini kendi soyguncularını beslemek adına pratiğe döküyor.
 
      Roboski Katliamı’nın 2. yıldönümünde ülkenin dört bir yanında bunun için haykırıyoruz: Katliamları da yolsuzlukları da unutmayacağız, unutturulmasına müsaade etmeyeceğiz. Her il, ilçe, mahalle ve köyde açıklamalarla, etkinliklerle ısrarımızı göstereceğiz. Roboski den başlayarak ülkemizin her yerinde bendinden taşan ırmaklar gibi alanlarda olacağız.
 
     Artık yeter! İki yıl boyunca bir arpa boyu yol alınmayan katliam soruşturması sonuçlanmalı ve sorumluları hemen tutuklanmalıdır. Kürt sorunun barışçı demokratik çözümü için derhal müzakereler başlatılmalı tutuklu bulunan vekiller başta olmak üzere zindanlar boşatılmalıdır.  
 
      11 yıldır tek başına iktidar olan AKP`nin yıllardır adım adım inşa ettiği yolsuzluk ve rant düzeni, 17 Aralık`ta başlatılan, yolsuzluk, rüşvet ve kara para aklama gibi iddialarla sürdürülen operasyonlar sonrasında daha net görülmeye başlanmıştır. Yıllardır en temel ekonomik, demokratik talepleri yok sayılmış, bütçeden pay isteyen kamu emekçilerinin; talepleri "kaynak yok" denilerek reddedilmiştir. Asgari Ücret tespit toplantılarında aynı söylemlerle işçi kardeşlerimize kırıntı artışlar layık görülmüş kendileri ve yandaşları için ise servetlerine servet katma yol ve yöntemleri geliştirilmiştir.    
 
       2014 bütçesinin görüşülmesi sırasında Sayıştay raporları ile tespit edilen usulsüz harcamaların AKP`nin çabalarıyla gündeme alınmadığı bir dönemde, bir ucu siyasi iktidara kadar uzanan yolsuzluk ve rüşvet operasyonun başlamış olması anlamlıdır.   
 
      11 yıldır hemen her konuda ittifak halinde olan, muhaliflerine-emekçilere-yok ve hor görülenlere karşı ortak siyasi operasyonlar yapan AKP-Cemaat birlikteliğinin, ekonomik ve siyasal rant paylaşımı üzerinden çatışma içine girmesi sonucunda en çok mağduriyet yaşayanlar geniş halk kesimleri ve siyasi operasyonlar sonucunda tutuklanarak cezaevlerine doldurulanlardır. 
 
     Yıllardır halktan, emekçilerden esirgenen kaynaklar, birtakım çevreler tarafından siyasi nüfuz kullanılarak yolsuzluk ve rüşvetin kaynağı haline getirilmiştir. Operasyonların merkezinde bakan çocuklarının, bazı iş adamlarının ve adı kara para aklama suçuna karışmış birtakım kişilerin de olması Türkiye tarihinin en büyük, en kapsamlı ve en organize yolsuzluk operasyonu ile karşı karşıya olduğumuzu göstermektedir.
  
      Operasyonun başlamasının hemen ardından soruşturmayı yürüten polislerin görevden alınması, Adli kolluk yönetmeliğinin değiştirilmesi ve savcıların görevden el çektirilmek istenmesi, operasyonun ucunun siyasi iktidara dayandığını ve siyasi müdahaleler üzerinden gerçeklerin üzerinin örtülmek istendiğini göstermektedir. 
 
      Henüz yolsuzluk ve rüşvet operasyonu ile ilgili olarak bütün gerçekler ortaya çıkarılmamış olmasına karşın, Başbakan başta olmak üzere hükümet çizgisinde yayın yapan televizyonlar, gazeteler ve yandaş sendikalar, yolsuzluk ve rüşvet operasyonları karşısında "tek ses, tek yürek" olmuş, yolsuzluk yapanların açığa çıkarılmasını isteyenleri suçlayan açıklamalar yapmış olmaları kabul edilemez. Yıllardır "adalet" ve "hukukun üstün­lüğü" gibi kavramlarla her türlü yolsuzluğun, adaletsizliğin ve hırsızlığın üzerini örtme girişimlerine izin vermeyeceğiz. 
 
       Siyasi iktidar ve AKP hükümeti temsilcilerinin, yapılan operasyonu "küresel bir komplo" olarak değerlendirmesi, Türkiye`nin "büyümesini istemeyenlerin", "ekonomik istikrarı" ve "huzur ortamını" bozmak isteyenlerin yapmaya çalıştığını iddia etmesi, içine düştükleri acizliğin ve yolsuzluk soruşturmasının hedefinde olduklarının somut bir yansımasıdır. 
 
      Yapılan bütün siyasi müdahalelere rağmen her geçen gün derinleşmesi kaçınılmaz olan yolsuzluk ve rüşvet operasyonların yıllardır üzeri örtülen çok sayıda yolsuzluğun, hırsızlığın, yağma ve talanın gelinen aşamadan sonra halktan gizlenmesi mümkün değildir.  
 
      İktidarın olanaklarını kullanarak yolsuzluk yapan, kendi çıkarları için rüşvet çarkı kuran ve işletenler, yolsuzluklar üzerinden sağladıkları kaynaklarla küfeleri dolduran ve her türlü kirli ilişkiye girenler ortaya çıkarılmalı, başta siyasiler olmak üzere bu işte sorumluluğu olanlar hesap vermelidir. 
 
     Ve en önemlisi adı katliamlarla, yolsuzluklarla anılan taksim Gezi parkı direnişinden bu yana yönetememe krizini devlet krizine dönüştürecek denli derinleştiren AKP hükümeti bir an evvel istifa etmeli, yurttaşlarımızın önüne sandığı koyarak erken genel seçime gidilmelidir.
 
 
Editör: TE Bilişim