Anadolu Gençlik Derneği Niğde ŞUbesin tarafınca Basın açıklamasında bulundu.

Anadolu Gençlik Derneği Niğde Şubesi Başkanı Ramazan Öztürk hükümet meydanında yaptığı basın açıklamasında, Ayasofyanın ibadete açılmasını istedi.  

Haber : Dursun Suna

Ramazan Özürk açıklamasında ; " Beş asır İslam medeniyetine payitahtlık yapmış İstanbul’umuz hem geçmişten gelen misyonuyla hem de tarihi dokusuyla dünyanın en önemli şehridir. 1204 yılındaki Latin istilasında yağmalanan, talana ve tahribata uğrayan İstanbul, sonraki yıllarda yeniden Bizans’ın eline geçse de 29 Mayıs 1453 yılında İslam ordusu tarafından fethedilinceye kadar harabe bir şehir görünümünden çıkamamıştır. Şehrin sembolü bir mabet olan Ayasofya da, bu Latin istilasından nasibini almış ve metruk bir bina haline dönüşmüştür.


Efendimiz (sas)’in “İstanbul’u fetheden kumandan ne güzel kumandandır; asker ne güzel askerdir” müjdesine nail olabilmek için Fatih Sultan Mehmetkomutasındaki İslam ordusu İstanbul’u fethettiğinde Bizans’ın elindeyken azametine yakışır bir ilgiyi göremeyen Ayasofya, fetihten hemen sonra Müslüman mimarlar tarafından onarılarak mamur bir mabet haline getirilip camiye dönüştürülmüştür. İstanbul’un ilk Cuma namazı burada kılınmıştır. İlk Cuma namazının hutbesini Fatih Sultan Muhammed okumuş namazı da Akşemseddin kıldırdığını söyledi.

Niğde ADG Niğde Şübesi Başkanı Ramazan Öztürk,Fatih Sultan Mehmet, İstanbul’un sembolü olan bu mabedin ‘’ilahi bilgelik’’ ya da ‘’kutsal bilgelik’’ anlamına gelen Ayasofya adını değiştirmemiştir. Onarılıp bir mabede yakışır duruma getirilen Ayasofya, İstanbul’un fethi uğruna verilen şehitler adına, Peygamber müjdesine nail olan o güzel ordu adına, Peygamber müjdesine nail olan o güzel kumandan adına Müslümanların secdegâhına dönüştürülmüştür.  Fetihle birlikte Ayasofya cihetini Beytullah’a çevirmiştir.


AYASOFYA FETHİN SEMBOLÜDÜR

Fetihle birlikte İstanbul, hakkı üstün tutan anlayışın sembolü olan bir şehir haline gelmiştir. Yeryüzünde hakkı hâkim kılmak ve adaleti tesis etmek için mücahede eden bir medeniyetin başkenti olmuştur. İstanbul fethedildiğinde Fatih Sultan Mehmet Han tarafından camiye dönüştürülen Ayasofya ise hem bu fethin sembolü, hem de adaletin zulme karşı üstünlüğünün bir timsali olarak minaresinden ezanların yükseldiği bir mabet haline gelmiştir.

Fatih Sultan Mehmet, fethin sembolü olan Ayasofya’nın üzerine titremiş, bu mabedi kendi parasıyla satın alıp vakfetmiş ve bu mabet için şöyle vasiyet etmiştir: ‘’Ayasofya, kıyamete kadar cami olarak vakfedilmiştir. Bunu, Allah’a, ahirete, O’nun heybetine inanan hiçbir mahlûk; sultan olsun, hâkim olsun, bir mütegallibe olsun, değiştiremez. Kim vakfiyeyi değiştirirse Allah’ın meleklerin, bütün insanların laneti onların üzerine olsun. Yüzlerine bakan ve onlara şefaat eden hiçbir kimse bulunmasın.’’

İstanbul’un fethinin nişanesi ve Fatih Sultan Mehmed’in bir vakfı olarak 482 yıl boyunca kıyamlara, rükûlara ve secdelere ev sahipliği yapan Ayasofya Cami, hukuksuz bir şekilde 24 Kasım 1934’te bir oldubittiyle müze haline getirilmiştir. Bu dönüşüm milli irade hiçe sayılarak Bakanlar Kurulu kararı ile gerçekleştirilmiştir. Bu kararı içeren vesikanın doğruluğu bile şüphe götürmektedir.



Cumhurbaşkanının imzasının taklit edildiği ve kararname numarasının da geriye dönük olduğu konuşulmaktadır. Velev ki imzalar ve belgeler gerçek dahi olsa alınan bu karar yanlış bir karardır. 24 Kasım 1934’te yapılan bir işleme gerekçe olarak 5 Haziran 1935 tarihli, 2762 sayılı Vakıflar Kanunu’nun 17. maddesinin gösterilmesi hukuksuzluğun resmidir, diye konuşmalarını devam ettiren Öztürk,

"Ayasofya Cami’nin açılması talebi karşısında birilerinin ‘’Ayasofya’nın aslı kilisedir, öyle de kalmalıdır’’ demeleri ise oldukça manidardır. Çünkü bu yaklaşımın ‘’Eskiden İstanbul Bizans’ındı, şimdi İstanbul’u onlara geri vermeliyiz’’ demekten ya da ‘’Malazgirt’ten önce Anadolu Bizans’ındı, şimdi yine öyle olmalıdır’’  demekten bir farkı yoktur. Bu çıkışları yapanlar mevcut duruma milletimizi razı etmek gayesini gütmektedirler.

Avrupa’nın içlerinde İslam varlığına tahammül edemeyen ve kendinden olmayanı imha etmek için tüm gücünü kullanan Batı, 781 yıl İber Yarımadası’nı Müslümanlardan arındırmak için büyük katliamlara girişmiş ve Endülüs Medeniyetinden kalan İslam adına ne varsa neredeyse hepsini silip atmıştır. Avrupa’nın Batısı İslamı hatırlatan tarihi dokudan temizlenince bu sefer hedef Avrupa’nın doğusu olmuştur. Önce Doğu Avrupa’dan, akabinde Balkanlardan çıkarılan İslam Anadolu’dan da sürülmek istenmiştir. Ancak milletimizin direnişi bu düşüncenin gerçekleşmesine izin vermemiştir.  
 

MÜZE YAPILMASI BATI'YA KARŞI BOYUN EĞMEKTİR

Silahlı mücadeleyle bu topraklardan İslam’ı silme düşüncesinde başarılı olamayacağını anlayan Batı dünyası bu sefer kültürel bir savaş başlatmış ve İslam’ın sembolü olan her şeyi hedef almıştır. İngiliz Dışişleri Bakanı Lord Curzon’un 2 Ocak 1918’de söylediği, ‘’İstanbul özellikle doğu dünyasının kozmopolit ve uluslararası bir şehridir. Ayasofya ki, 9 yüzyıl önce bir Hıristiyan Kilisesiydi, elbette eski durumuna getirilecektir’’”sözleri bu savaşın anahtarı olan bir cümledir. Ayasofya’nın cami oluşuna müdahale bu ülkenin bağımsızlığına müdahaleden farksızdır. 1931’de, Amerika’daki Bizans Enstitüsü Ayasofya’nın Müze yapılması konusunda talepte bulunmuştur. Bulgaristan’da toplanan, Bizans Asarını İhya Kongresi”Ayasofya’nın müze yapılması talebinde bulunmuştur. Netice itibariyle bu taleplerin toprak talebinden bir farkı yoktur. Ayasofya Cami nasıl ki fethin bir sembolüdür, ne acıdır ki Ayasofya Müzesi de Batı’ya karşı bir boyun eğişin göstergesidir diyerek basın açıklamasını şöyle tamalladı.

Anadolu Gençlik Derneği mensupları olarak hem Müslüman halkımız hem de tüm dünya Müslüman halkları adına fethin sembolü Ayasofya’nın bir an evvel camiye dönüşmesi için bir imza kampanyası başlatmış bulunuyoruz. Biz biliyoruz ve inanıyoruz ki yeryüzündeki tüm Müslümanlar İstanbul’a bakmaktadırlar. Ayasofya’nın yeniden cami oluşunu beklemektedirler. Bu muştulu haber hakkı üstün tutan anlayışa Yeni Bir dünya’nın kurulmasına giden yolda önemli bir merhale olacaktır.

 İMZANLA ZİNCİRLERİ KIR

‘’İmzanla zincirleri kır’’ kampanyamız ülkemizle sınırlı bir kampanya olarak kalmayacaktır. Tüm dünya müslümanları için nasıl ki İstanbul ülkemiz sınırlarını aşan bir tarihi bir misyona sahiptir aynı şekilde Ayasofya da İslam ümmeti için önemli bir semboldür. Kudüs davasına, Mescid-i Aksa davasına sahip çıkan müslümanlar elbette Ayasofya’nın şimdiki konumundan da muzdariptirler. Ayasofya Camii’nin minarlerinden okunacak ezanların şehadetleri tüm müslümanların yüreklerinde bir sürur oluşturacaktır. Biz Anadolu Gençlik Derneği mensupları olarak bu anlayışla İhvan-ı Müslimin’den Cemaat-i İslami’ye birçok İslami kuruluşla; Bosna-Hersek’ten Malezya’ya birçok İslam ülkesi ile Ayasofyamız için irtibata gececeğiz. Ayasofya’nın misyonuna uygun hale getirilmesinin İslam dünyasının yeniden yükselişinde bir merhale olacağına inanıyoruz. Tüm dünya nüslümanlarını da bu konuda duyarlı olmaya çağrıyoruz.

Kendini bu coğrafyaya, bu coğrafyayı da kadim bir medeniyetin fütuhat anlayışına bağlayan herkes Ayasofya’nın yeniden camiye dönüştürülmesini arzu etmektedir. Yine biz inanıyoruz ki ‘’İmzanla Zincirleri Kır’’ kampanyamıza yaşam tarzı nasıl olursa olsun toplumumuzun her kesimi destek verecektir. Çünkü milletimiz Ayasofya Cami’nin bir bayrak gibi özgürlük temsili olduğunun farkındadır. Hedefimiz on milyon imzaya ulaşmaktır.

Ayasofya mutlaka camiye dönüşecek ve bu mahzun halinden kurtulacaktır. Ayasofya’mızın cami oluşu öncelikle Fatih Sultan Mehmet’in vakfiyesinin bir gereğidir, ikinci olarak İstanbul’un fethinin bir gereğidir, üçüncü olarak milli iradenin tezahürünün bir gereğidir,  dördüncü olarak bu ülkenin bağımsızlığının bir gereğidir.


İSTANBUL İSLAM'IN BAŞŞEHRİDİR

İstanbul İslam’ın baş şehridir. Sembol şehridir. Ayasofya Camii de İstanbul’un sembolüdür. Fethin sembolüdür. Bir kez cihetini Beytullah’a dönmüş bir yapıdır.  Ayasofya Camii’nin minarelerinde ezan sesini yeniden duymak, Ayasofya Camii’nde Âlemlerin Rabbinin huzuruna yeniden durmak tüm Müslümanların arzusudur.

Ayasofya Camii’nin açılışı her daim haktan yana bir duruşun yeniden İstanbul tarafından kuşanılmasının ilk adımı olacaktır. İstanbul’un Fethinin 560.Yıldönümüne yakışan budur.Basın açıklamasından sonra meydanda imza toplanmasına başlandı.

Biz tüm yüreğimizle inanıyoruz ki Ayasofya Camii ibadete açılacaktır." dedi.





Editör: TE Bilişim