«İnsanlar, dünyada çabuk yükselen
şeylere değer verirler.
Ama hiçbir şey toz ve tüy kadar çabuk yükselmez.»
Horace Mann
 
Ben birisi hafız yanımdaki iki kişiyle 1988 yılında Hac görevini ifa ettim. Hiç bir guruba dahil olmadan şirketlerin, ya da Hac organizasyonlarının yardımına başvurmadan bu görevimizi aksatmadan yaptık. Yola çıkmadan bir gün önce üçümüzden sadece benim pasaportuma vize damgasının vurulmadığı gördük. Eğer ben gidemeseydim yanımdaki iki kişinin vizeleri olduğu halde gitmeleri söz konusu olamayacaktı.  Akşam üzeri bir Tunus’lu arkadaşımla Suudi Arabistan Başkonsolosu’nun evine giderek bu aksaklığı giderdim.
Aynı akşam iki genç arkadaşımız beni ziyarete geldiler. Bana «Üzeyir Ağabey hakkını helâl et, biz şu an seni kalben tanıyoruz. Ama önce hata yaparak senin aleyhinde bir kaç kez konuşmuştuk. Çok günahkârız. Hakkını helâl et!» dediler. Ben onlarla kucaklaşarak uğurladım.
 
Rahmetli Psikiyatri Profesörü Dr. Ayhan Songar’dan ders alan kişilerden biriyim. O  bize  şunları söylemişti : «Üç iş var, herkes yapar... Tabâbet (hekimlik), diyanet, siyaset... Herkes birbirine doktormuş gibi hiç bilmedikleri halde ilaç tavsiye eder... Herkes din ya da ilim adamıymış gibi fetva verir, ahkâm keser... Herkes Peygamberlerin, Şeyh ül İslam’ların, âlimlerin (ilim adamlarının), vaizlerin (dinlerini bilenlerin) siyasetlerini bilmeden siyaset yapar, şu iyidir, şu kötüdür diye (kırarak, dökerek, zarar vererek) ahkâm keser.»
 
Yazdığım yazıların içeriğini bilmeden, sindire sindire okumadan, anlattıklarımın temelini dayanağını araştırmadan iki kelimeyi bir araya getiremeyenler bana kendilerine göre tavsiyelerde bulunuyorlar... İçinde bulundukları günahları bir kenara bırakarak, dört dörtlük bir kişiliktelermiş gibi Kuran’dan, âyetlerden bahsediyorlar. ALLAH’ı (C.C.) tanımayanlar kullarını da tanıyamazlar!
 
Bazı kardeşlerimiz unutmasınlar ki gerçekleri ya da  halleri okuyabilmek için uzaklıklar hiç önemli değildir. Mekanı, zamanı daraltıp genişleten, uzaklıkları yakınlaştırıp sınırsızlaştıran ALLAH (C.C.) çok sabırlıdır, cömerttir, Müntekımü’dür!
 
Bir kardeşimiz bir yazım için yaptığı yorumda Münafikûn Sûresi 4. Âyet’ten bahsediyor. Bu kardeşimizin ne yazık ki Münafikûn Sûresi’nin ne içerdiğini bilmediği anlaşılıyor. Bu sadece 4. Âyet’ten ibaret değildir. Bu Sûre’ye sadece bakmak da yetmez, içeriğini de görmek gerekir!
Beni bugünkü halimle  tanımadan, yazılarımı okumadan, ya da anlamadan cevap vermek, zanda bulunmak, Kuran’ı ileri sürerek suçlamak
Müslümanlıkla hiç bağdaşıyor mu?
 
Münafikûn Sûresi Medine’de inmiştir. 11 âyettir. Münafıkların davranışlarından söz ettiği için bu ad verilmiştir.
¤ Münafikûn Sûresi, 1. Âyet  : Münafıklar sana geldiklerinde « Şahitlik ederiz ki sen Allah’ın Peygamberisin» derler. Allah da bilir ki sen elbette, kendisinin Peygamberisin. Allah hiç şüphesiz münafıkların yalancı olduklarına şahitlik ederler.
¤ Münafikûn Sûresi, 2. Âyet  : Çünkü, onlar yeminlerini kalkan yapıp insanları Allah’ın yolundan saptırdılar. Gerçekten onların yaptıkları ne kötüdür!
¤ Münafikûn Sûresi, 3. Âyet  : Bunun sebebi, onların önce iman edip sonra inkâr etmeleridir. Bu yüzden kalpleri mühürlenmiştir. Artık onlar hiç anlamazlar.
¤ Münafikûn Sûresi, 4. Âyet  : Onları gördüğün zaman  kalpleri hoşuna gider, konuşurlarsa sözlerini dinersin. Onlar sanki elbise giydirilmiş kütüklerdir. Her gürültüyü kendi aleyhlerine sanarlar. Onlar düşmandır, onlardan sakın. Allah onları kahretsin! Nasıl olup da döndürülüyorlar?
 
Tasdik ettiklerini dilleriyle söyledikleri halde kalpleriyle inkâr eden, böylece söyledikleri inançlarının aksi olan münafıkların cüsseli, iri yarı ve yakışıklı kişiler olduğu  belirtilmekle, münafıkların reisi, Abdullah bin Ubey, Muğis bin Kays ve Cedb  bin Kays’a işaret edilmiştir. Gerçekten bunlar gösterişli vücutlarıyla Hz. Peygamber’in meclisine gelir, duvara dayanır, fasih ve tesirli konuşmalar yaparlardı. Bunlar bu tutum ve davranışlarıyla elbise giydirilmiş kütüklere veya duvara dayatılmış kerestelere benzetilmişlerdir. Kalıpları var fakat kâlp ve idrakleri yoktur, iki yüzlülüklerinden dolayı çok korkaktırlar. Buna rağmen en tehlikeli düşman bilinmelidirler.
 
Aksine ben daha önce de bu konuda bahislerde bulunmuştum. Bu Âyet tümüyle benim anlattıklarıma ışık olmakta ve sözlerimi doğrulamaktadır.
Bu konuyla ilgili bir başka yazım şu an yayındadır!
 
Size soruyorum : İmamlara bu äyeti hutbede okumayacaksınız, diye imamları susturmak için emir vermek Müslümanlık alameti mi? Bunu gidin imamlarımıza sorun!
Irak’ta 1,5 milyon Müslüman’ı katledenlere dua etmek Müslümanlık alameti midir?
Türkiye’yi de içine alan Ortadoğu’yu bölüp parçalama projesi olan BOP’a yani emperyalistlere eşbaşkanlık yapmak Müslümanlık alameti mi?
Bu şekilde binlerce tahribat, yozlaştırma, tahrip var...
Bırakın MHP ve CHP ile uğraşmayı da kendi kendinize sorun «Bu gün Allah için ne yaptın?» diye.
 
Ben 62 yaşındayım, bir çok konuda ayrı ayrı ALLAH (C.C.) rızası için yazılar yazarak bütün dünyaya sesimi duyurmaya çalışıyorum. Çıkar peşinde değilim, beklentim de yok... hiçbir kimseden emir ve talimat almadan faaliyetlerimi sürdürüyorum.
Yüzlerce insanla ilgilenen, eğiten, hayata kazandıran bir kişi olarak insanî görevimi yerine getiriyorum.
Bir kaç gün sonra «Sebeplere takılanlar» başlıklı bir yazımla da tekrar aranızda olacağım.
 
Önümüzdeki günlerde bugüne kadar olduğu gibi Türkiye’de veya dünya ülkelerinde bulunan bir çok gazete, dergi ve sitelerde sürekli bir şekilde «ayrı ayrı yazılarımla» görüşlerimi aktarmayı sürdüreceğim.
Bor Haber.Net sitesi beni sizlerle buluşturmaktadır. Başta Bor Haber.Net sitesi yöneticileri olmak üzere hepinize ayrı ayrı teşekkür ediyorum.
Size gerçeklerin değişmezliğini içeren «Ayna»  başlıklı şiirimi sunacağım :
 
AYNA
 
Kişi kendini görür
Aynada...
 
Düşünce ötelerinde kalır
Zaman zaman...
Eğri görür
Ters görür...
 
Suçlu arar daima
Yırtık pırtık
Bez görür...
 
Suçlanacak
İnsanın kendisi
Bilmeden suçlayamaz
İnsanın efendisi...
 
İnsan ister
Paris’te yaşasın
İster Konya’da
Değişmez gerçekler
Dünyada...
 
Kişi kendini görür
Aynada...
 
Üzeyir Lokman ÇAYCI
Mantes la Ville, 21.11.1995
Not : Bu şiirimin Fransızca’sı şarkı sözü olarak müzisyen Raphaël MIRAOUI  tarafından Fransa’da bestelenmiştir.
 Paris, 12.04.2011  

Selam ve sevgilerimle.
 
Üzeyir Lokman ÇAYCI
İç Mimar – Endüstri Tasarımcısı
55, rue Louise Michel
78711 Mantes la Ville
FRANCE