Milletvekili Alpaslan Kavaklıoğlu geçtiğimiz hafta sonu TBMM 2012 yılı bütçe görüşmelerinde partisinin grubu adına 14. Madde üzerine bir konuşma yaptı.

Dış politikada değişimin, dönüşümün öncüsü olmak millete karşı bir borç olduğunu ifade ettiği konuşmasında Kavaklıoğlu, AK Parti döneminde Türkiye’nin dış politikada ve güvenlikte çağı yakalamak için önemli doktrin değişikliklerine gidildiğini ve bunda da oldukça başarılı olunduğunu vurguladı.

“21. yüzyıl yeni risk ve fırsat alanlarıyla geldi”

Alpaslan Kavaklıoğlu Meclis kürsüsündeki konuşmasında şu ifadeleri kullandı: “21. Yüzyıl, aslında 20. Yüzyılın son on yılında, yani 1990’larda başlamıştır. Üçüncü bin yıl, öncelikle uluslararası gelişmelerle kendini göstermiştir. Soğuk savaşın sona ermesi, hem dünya hem de, ülkemiz için, önemli bir sonuç olmasının yanında yeni başlangıçların da kapısını açmıştır. Bu durum, özellikle Türkiye gibi, Afro-Avrasya ana kıtasının merkezinde yer alan, çok-boyutlu coğrafi özelliklere sahip ülkeler için yeni risk alanları ve aynı zamanda olağanüstü fırsat alanları da açmıştır. Bu fırsatların etkin ve yönlendirici stratejilerle değerlendirilebilmesi, ülkemizin bölgesel ve küresel etkinliğini artıracağı gibi, muhtemel güvenlik risklerinin kontrol altına alınmasını da sağlayacaktır”.

“Girdiğimiz yeni dönemin ruhuna uygun olarak dış politikamızın kapsayıcı bir bakış açısıyla ülke güvenliği ve savunma stratejilerini de dikkate alarak çevremizdeki gelişmelere anında cevap verebilecek kabiliyette inşa edilmesi önem arz etmektedir. Ayrıca her bir güvenlik tehdidine münferiden ve birbirinden kopuk tepkisel politikalarla cevap vermek yerine, topyekûn bir güvenlik anlayışı içerisinde, ülkemizi çevre bölgelerde ve küresel alanda etkin kılmaya dönük olmalıdır”.

“Cumhuriyetin 100. yılına yakışır bir dış politika”

“Politikamız; ülkemizin mücavir bölgelerde belirleyici ve düzen kurucu, küresel alanda etkin ve yönlendirici bir stratejik aktör haline gelmesini; vatandaşlarımızın fert olarak, milletimizin ise bir bütün halinde güvenlik, özgürlük ve refahının çağdaş standartları aşan bir düzeye getirilmesini;  cumhuriyetimizin, kuruluşunun 100. Yılında siyasi, ekonomik, sosyal ve kültürel kriterler bağlamında dünyanın rekabet kapasitesi en yüksek, ülkeleri arasına girmesini hedeflemektedir. Ülkemizin belirlenen stratejik hedeflere ulaşabilmesi için, tehdit tanımlarına dayalı tepkisel güvenlik anlayışından düzen kurucu bir anlayışa geçilmektedir.

Öte yandan ülkemizin maruz kaldığı tehditleri de değerlendiren önalıcı ve vizyoner bir güvenlik anlayışına göre savunma anlayışımızı yeniden gözden geçirmemiz gerekmektedir. Böylece bir taraftan dış güvenlik ile ilgili tehdit unsurları daha ortaya çıkma aşamasında engellenirken, diğer taraftan ülkemizin bölgesel ve küresel gelişmeleri yönlendirici ve belirleyici bir konum kazanması mümkün olacaktır. Bu vizyoner güvenlik anlayışı çerçevesinde ülkemizin tarihi ve kültürel imkânlarını ihtiva eden diplomatik, ekonomik, kültürel ve sosyal etkinlik araçları, konvansiyonel güvenlik araçlarına dayalı caydırıcı unsurlar ile birlikte, sistematik bir bütünlük içinde kullanılmalıdır”.

“Bölgesel liderlik, küresel belirleyicilik”

“Türkiye’yi bölgesel alanda lider yapacak, küresel alanda ise belirleyici bir ülke konumuna ulaştıracak geleneksel yöntemlerin yanında, yumuşak güç denilen tarihi ve kültürel zenginliğimizden doğan ince güç unsurlarının da seferber edilmesi ülkemizin güvenliği ve geleceği açısından hayati öneme haizdir.  Ülkemizin sahip olduğu yumuşak güç unsurlarına örnek olarak, çevremizdeki ülkelerle oluşturulan ekonomik ve teknik işbirliğini, dış yardımları, toplumlararası ve diplomatik ilişkilerinin genişletilmesi ve derinleştirilmesi gibi uluslararası faaliyetleri sayabiliriz.

Türkiye dış politikasını artık, korkular değil, ümitler yönlendirmektedir. Artık ülkemiz imkân ve yeteneklerinin farkındadır. Şanlı mazimizi muhteşem bir istikbale bağlayabilmek için sadece iç politikada değil dış politikada da değişimin, dönüşümün öncüsü olmak milletimize karşı bir borçtur. Millete hizmet, uluslararası sahada da milletin menfaatlerini korumak, ümitlerine ve hayallerine inanmak ve onların gerçekleşmesi için gayret etmekle mümkündür. Unutmayalım ki dış politika, ideallerle imkânların birleştiği noktada cereyan eder. İmkânları dikkate alarak ideallerden vazgeçmeyerek yapılır”.

Kavaklıoğlu bu konuşmasıyla AK Parti Grubu adına ikinci kere olmak üzere son 1 ayda 3 kez Meclis kürsüsünden konuşmuş oldu.


Editör: TE Bilişim