Geçtiğimiz yıl yaşanan don olayının ardından aynı bölgedeki çiftçilerin bir kısmına zarar ödenirken bir diğer kısmı mahrum bırakılmıştı. Meclis kürsüsünden dillendiren Doğan Şafak Kemerhisar’ın turizme kazandırılması için çalışma başlatılmasını istedi.

CHP Niğde Milletvekili Doğan Şafak Bütçe görüşmeleri sırasında TBMM Genel Kurulunda  Yaptığı konuşmada;
"2013 Yılı Merkezi Yönetim Kesin hesap Kanun Tasarısının Yürürlük 6. Maddesi hakkında söz almış bulunuyorum.
Öncelikle Geçtiğimiz bahar ayında elma üreticilerinin yaşadığı don felaketinde aynı koşullarda mağdur olan çiftçilerimizin bir bölümüne ödeme yapılıp bir bölümüne yapılmaması Niğde bölgesinde özellikle Dündarlı, Hacıbeyli, Sazala kasabalarında çok büyük soruna yol açmıştır.
Bu mağduriyetin eşitçe giderilmesini kürsüden talep ediyorum.
Sayın milletvekilleri
Bir ekonomide, yurtiçi tasarruf ve döviz sermaye yetersizliği istikrarlı ve hızlı bir büyüme sürecinin önündeki temel engellerdir.
Bunları sağlamadan sağlıklı ve istikrarlı bir büyüme hızını yakalamak mümkün değildir.
Ülkemizde istikrarlı bir büyüme sürecinden çok oldukça büyük dalgalanmalar gösteren bir süreç içinde büyümekte, dönem dönem söz konusu olan olumlu büyüme hızlarına ise kısa süreli dış kaynaklarla hızlanan iç tüketim talep ve ithalat artışı nedeniyle ulaşılmaktadır.
Ülkemizin temel bazı sorunları hala çözülmemiştir.
Bunlara örnek olarak ekonominin hızlı ve istikrarlı bir kalkınmayı finanse edecek kaynakları kendi yapısı içinde yaratmaması, yaratılan kaynakların etkin bir biçimde kullanılmaması ve bu kaynakların sanayi yatırımlarına ve beşeri sermaye gelişimine aktarılmaması gösterilebilinir.
Politik ekonomik analizlerdeki kimi tartışmalar bütçe açıklarının zararlı politik sonuçları ile ilgilidir.
Kamu açıklarının borçlanma yolu ile finansman olanağının bulunması, hükümetin toplumsal refahı artırmak konusunda daha az etkin olmalarına neden olmaktadır.
Politikanın kendisi bir çeşit kurumsallaşmamış bir seçmen miyopluğundan kaynaklanan sıkıntılar yaşamaktadır.
Bu miyopluk, büyük kamu harcamalarının faydalarının seçmenler için açık, görünür ve cebe hitap etmesidir.
Buna karşın kamu açıkları yüzünden büyüyen borçları ödemek için ileride yapılacak vergi artışlarının maliyetleri uzak ve belirsiz olduğundan çok daha küçük görünmesidir.
Bununda ötesinde, henüz doğmamış ya da yaşı küçük kimseler oy kullanmamaktadır.  İleride ulusal borçlardan kaynaklanan faizlerin ödenmesi için vergi vermek zorunda kalacak bu kişiler bugün oy kullanamamaktadırlar.
‘Temsil olmadan vergileme olmaz’ ilkesi uzun dönemli ulusal borcun alınmaması ya da daha iyisi ulusal borcun büyüklüğünün devletin sermaye stokunu aşmaması gerekmektedir. 
Ülkemiz ekonomisi bugün sıcak paranın kıskacındadır.
Sıcak para, spekülatif, kısa dönemci ve aşırı dalgalanma ve akışkanlık gibi unsurlar içeren, ulusal piyasalarda faiz ve döviz kuru arasındaki dengesizliklerden kaynaklanan, arbitraj öğesine dayanan, yüksek risk- yüksek getiri özelliklerini haiz varlıklara yatırım yapan kısa vadeli sermaye akımlarıdır.
Sıcak para, genelde spekülatif karların olduğu ülkelere gider. Sıcak para, uzun vadeli yatırım yapmak, fabrika kurmak, üretim yapmak için değil, faizden, kurdan ve hazine bonusu, mevduat sertifikaları, finansman bonoları gibi finansal araçlardan getiri elde etmek için ülkeler arasında kısa süreli olarak yer değiştiren paradır..
Girdiği ülke ile ilgili en ufak olumsuz bir hareket olduğunda kaçar gider.
Sıcak para gittiği ülkeye rahatlık getirir; fakat ülkeyi terk ettiğinde ise bu rahatlık yerini paniğe hatta krize bile bırakır.
Ülkemizde meydana gelen 1994 ve 2001 krizleri, sıcak para akımlarının yarattığı olumsuz etkilerden dolayı kaynaklanmıştır.
Sıcak para bugün ülkemizde Borsa –Döviz-Faiz üçgeninde geyik muhabbeti yapmaktadır.
Merkez bankasının 2012 yılı sonu itibarıyla yayınladığı verilerde:
Yabancılar son 25 yılda borsa ve kamu borçlanma senetlerine yatırım için toplam 102.8 milyar dolar sermaye getirirken, bu araçlardan elde ettikleri yaklaşık 42.8 milyar liralık kârı ülkelerine transfer etmişlerdir.
Bu kar transferlerinin rekor bölümü Akp hükümeti döneminde olmuştur.
1986-2002 yılları arasında kar transferleri toplam 12 milyar 189 milyon olur iken,
2003-2012 Nisan itibarı ile 30 milyar 641 milyon dolar olmuştur.
Görülüyor ki; çingene sermayesi de denen bu düzen Türkiye halkının cebinden çok şeyler alıp götürüyor.  Bunun cazibesine daha fazla kapılmamak gerekmektedir.
Değerli Milletvekilleri
Tarım sektöründe tablo çok vahimdir. Türkiye gıda alanında kendi kendine yeten bir ülke olma özelliğini kaybederek çoğu tarım ürününü ithal eden bir ülke konumuna düştü. 
İşlenen tarım alanları 27 milyon hektardan 25 milyon hektara düşmüştür. Karşı karşıya olduğumuz en büyük problem tarımlık arazilerin tüketilmesi, hasta edilmesi ihmal edilmesidir..
Aile çiftçiliği yok edildi köyler üretimden koptu. Köy bakkallarında artık ekmek, yumurta, süt satılmakta haftada bir sebze kamyonları uğramaktadır.
Büyükşehir yasasıyla 16.577 köy mahalleye dönüştü,  buralarda tarım ve hayvancılık sınırlandırılarak vergi harç katılım payları artırıldı.
Büyükşehir yasasıyla bir gecede kırsalda yaşayan nüfus 10 milyon 500 binden 6 milyon 600 bin kişiye düştü. Dünyanın hiçbir yerinde, bir gecede kırsal nüfustan 4. Milyon kentli yaratan bir hükümet yoktur.   
Ayrıca Türkiye GDO lu ürünler konusunda tam bir kargaşa içinde. ABD’nin GDO Lobisinin Türkiye de ki bilinçlendirme çalışmaları Wikileaks begelerine yansımıştır.
Türkiye yabancı ithal tohumlara ve çoğunlukla GDO’lu gıdalara bağımlı hale gelmiştir.
Sayın Başkan,
Değerli milletvekilleri
Turizm sektöründe yapısal sorunlar devam etmektedir. Giderek çevre ve deniz kirliliği Akdeniz ve Ege kıyılarını tehdit etmektedir. Yabancıların hızla yağmaladığı kıyılarımız hızla betonlaşmakta ve doğal özelliğini kaybetmektedir.
Türkiye’nin fiyat odaklı turizm politikasından, kalite odaklı turizm politikasına geçmesi gerekir.
Ülkemize gelen Turistlerin %68 i orta gelir seviyesine sahip iken Türkiye de ki yatak kapasitesinin  %30’una yakın bir kısmı beş yıldızlı tesisler oluşturmaktadır.
Dolayısıyla İspanyada gördüğümüz kapasite ile ziyaretçi gelir düzeyi arasında tesis edilen orantılı ilişki, Türkiye de hali hazırda tesis edilmemiştir.
Üst gelir gurubuna mensup ziyaretçilere yönelik tesis düzenlemesi yapan Yatırımcılar hedef guruptan beklenen ziyaretçi sayısını yakalayamadıkları için çareyi fiyatları mecburen aşağı çekmekte bulmakta,  bunun sonucun da sunulan hizmet kalitesi ile talep edilen ücret arasında uyuşmazlıklar meydana gelerek gelir azalmasına yol açmaktadır.
Dolayısıyla Türkiye de yatırım türü ürün ve kompozisyonunun müşteri profili ile doğrudan orantılı olmasına çalışılmalıdır.
Üniversiteler de İngilizce dışında, çeşitli dilleri kapsayacak 4 yıllık rehberlik bölümleri açılmalı ve Turizm Bakanlığı bu konuda YÖK ile iletişime geçmelidir.
Turizm firmalarının geçersiz olan ve yasal dayanağı bulunmayan sigorta mevzuatı yeniden düzenlenmelidir.
Aladağlar baraj göl orman projesi, Bolkar Dağları Kış turizmi kayak projesi derhal hayata geçirilmelidir. 
Kemerhisar Tyana hazinesi kazı çalışmaları yapılarak gün yüzüne çıkarılmalıdır.
Yüce meclisi saygıyla selamlıyorum"dedi.


Editör: TE Bilişim