AK Partisi iktidarının son gelişmeler üzerinden yıpranması ve gelinen yerde bu sürecin hız kazanması, ülkemiz egemenlerinin hiçbir dönem vaz geçemediği CHP’ye günümüz siyasi konjektüründe daha ileri görevler yüklemiş görünüyor. 
 
     CHP, cumhuriyetimizin kurulmasından bu yana her dönem egemenlerin siyasetinde kurtarıcı roller üslenmiştir. Yeri geldiğinde ülkemiz siyasetinin dizaynında aktif bir rol oynamış, yeri geldiğinde emekçilerin öfkesini dizginleyen bir dalgakıran olmuştur. Ayrıca iç ve dış politika alanında büyük sermaye çevreleri ve onların uluslararası bağlantılarının çıkarlarını zedeleyen gelişmeler söz konusu olduğunda düzen içi siyaseti dengeleme unsuru olarak emirlere amade bir rol üstlenmiştir.
 
     Yakın tarihimize baktığımızda bile bu gerçekliği görebiliriz. 1970’li yıllarda, sınıf ve kitle hareketinin yükseldiği günlerde CHP bu hareketi düzen içine çekme görevi ile görevlendirilmiştir. Ecevit ( Bülent Ecevit 70’li yılların başından 1980 askeri cuntasına kadar CHP Genel Başkanlığı- iki kez başbakanlık ve ana muhalefet liderliği görevlerinde bulunmuştur.) hükümetinin sosyal içerikli söylemleri böyle bir ihtiyacın ürünü olarak emperyalist güçler ve ülkemiz sermayesi tarafından desteklenmiştir. ‘80’li ve ‘90’lı yıllarda iktidar ortağı olan, dönem dönem ise düzen içi ana muhalefet partisi olan CHP işçi ve emekçilere yönelik sistemli saldırıları meşrulaştırmak için kadife bir kılıf olarak kullanılmıştır.
 
      CHP ve aynı geleneğin temsilcisi olan partiler her dönem ülkemiz  egemenlerine ve onların uluslararası ilişkilerine hizmette kusur etmemişlerdir. Bu hizmetlerinin ödülü olarak dönem dönem tek başına iktidara veya koalisyon ortağı olarak daha aktif görevlere getirilmişlerdir. Şimdi de böyle bir hazırlığın olduğu günlük siyaset sahnesindeki gelişmelerden anlaşılmaktadır. 
 
     CHP ülkemiz siyasetinin yeniden parlatılan statükocu yüzüdür. Dün sosyal söylemlerle CHP’yi parlatan sermaye güçleri bugün için böyle bir ihtiyaç duymuyorlar. Misyonu her dönem ülkemiz egemenlerine hizmet olan CHP’nin bugünkü vizyonu ise, cemaat ve çeşitli dini çevrelerin desteğini alacak şekilde son 11 yılda misli misli katlanarak büyüyen yeni sermaye gruplarının ihtiyacını karşılayacak şekilde dizayn edilmekte.
 
     Ülkemiz gündemine AK Partisi-cemaat kapışması gibi servis edilen ve gelinen yerde mevcut siyasal iktidara “ayar çekme” operasyonuna dönen süreç, CHP ve cemaat güçlerini yan yana getirmiş gibi görünüyor. Bu tablo esasta ülkemiz egemenlerinin güncel ihtiyaçlarının bir yansımasıdır.
 
      Gerçekleştirilen operasyonun cemaat her ne kadar kabul etmese de. Cemaatle direk bağlantılı olduğu kanaati toplumumuzda oluşturulmuştur.  Cemaatin AK Partisi hükümeti ile kurduğu koalisyonda “maarifte-adliyede-emniyette ” elde ettiği mevziler üzerinden AK parti iktidarına indirdiği söylenen öldürücü darbeler cemaatle mevcut siyasal iktidarın koalisyonunun bittiğinin ilanıdır.
 
      Uluslararası emperyalist aktörlerin AK Partisi hükümetinin uygulamaları karşısındaki temkinli yaklaşımı, cemaatin AK Partisini uyaran söylemleri ve CHP’nin her iki güçle “paralel”  bir dil kullanması hizmet - hükümet koalisyonunun dağılmasından sonra göreve hazır olduğunun ilamından başkaca bir şey değildir.
 
     Sayın Kılıçdaroğlu’nun ABD gezisi 2000’li yılların başında Tayyip Erdoğan’ın ABD gezisine benzetilerek burada gerçekleştirilen çeşitli emperyalist kuruluşlarla görüşmeler şaşa ile basına servis edilerek CHP’nin ve kurmaylarının nereye koştuğunu gören gözlere iyiden iyiye resmetmiş durumda.
 
     CHP Genel Başkanlığı koltuğuna ışık hızıyla getirildiğinde “Kılıçdaroğlu’nun solcu, CHP’yi sola çekecek kişi” ve hatta “devrimci” olduğunu söyleyenlerin hezimeti ortadadır. Bu güçlerin başında gelen siyasi çevreler CHP’nin “sağın karşısına sağcı adaylar” çıkarmasından yakınıyorlar. Halen CHP’nin sol bir parti olmadığını kabullenmek istemiyorlar. Hatta sağın karşısına sağcı adaylarla çıkılan yerlerde (CHP’nin adaylarını kastediyorlar) solcu aday çıkarma çağrısı yapıyorlar.(TKP-ÖDP-Halkevleri Ankara üzerinden bu söylemi daha bir hızlandırmış durumda) CHP’nin dünde bu günde gelecekte de egemenlerin sadık bir hizmetkarı olduğu gerçeğini inatla görmek istemiyorlar.
 
      Emekçilerin kafasını bulandıran başta CHP olmak üzere tüm sistem partilerinin iç yüzünü başta işçi ve emekçiler olmak üzere tüm ezilenlere, yok ve hor görülenlere anlatmak, teşhir etmek devrimciyim, sosyalistim, demokratım diyen her duyarlı yüreğin öncelikli görevleri arasında yer almalıdır. Yer almalıdır ki CHP’nin nereye koştuğu geniş yığınlara net bir biçimde anlatılabilsin.