Altın adı üzerinde Altın, duyulması, söylenmesi ve elde olması insanın istediği bir değer. Dünya da son dönemlerde rekor üzerine rekor kırarak değeri artan bu maden Niğde için son yıllarda adından sıkça söz edilir oldu. Niğde ilinde madenlerin varlığı biliniyor. Yapı olarakta tarihi doğası ile zengin Niğde yer altı kaynakları ile de önemli bir merkez. Kimi madenler yıllarca işletilmiş ve kapatılmış, kiminden yarar sağlamaya devam ediliyor. Madenlerin ihtiyaca göre değer bulması ve bir getiri sağlaması doğal, bu duruma karşı çıkılması esasen düşünülemez ama yapılan işin içeri özelliği ve sonucu da çok çok önemli çünkü Niğde, Hasan dağ, Erciyes, Göllüdağ, Melendiz, Toroslar arasında oluşmuş bir alanda kurulu. Bu bölgede yaşamın varlığı kimi dengelerin düzenli kalması ile olası. Kapalı bir alan sayılabilecek bölgede kullandığınız su, kestiğiniz ağaç, ektiğiniz toprak, önemli ve değerli. Farklı yörelere göre yapılacak hata, insanların bölgeden göçünü gerektirecek kadar vahim sonuç yaratır.
Niğde bu anlamda düşünülerek uygulamaya geçilecek alan. Akkaya Barajı durumu ortada, İnsan eli ile yapılan sulama amaçlı baraj insana zarar verir duruma yine insan eliyle taşındı. Demek ki insan kendi geleceğini yok edeceğini hesaplamadan kendi geliri için “her yol mubahtır” diyebiliyor. Bunun somut kanıtı Akkaya’dır. Akkaya’dan  akan su Bor içinden geçer, bağ bahçe sulanır, ürün yıkanır ve Bor ile baraj arasında kot farkı ile barajda biriken su yer altına süzüldüğünde ovadaki diğer yer altı sularına karışabilir. Bunları bile bile iş yerinde, alanda ne kadar zararlı atık varsa arıtmadan Akkaya göndere göndere barajı tükettik.
Konumuza dönersek   Bazı bölgelerde de taş ocağı vs yollarla doğayı önemli ölçüde tahrip ettik. Göllüdağ gibi tarihi değerden öte obsidiyen alanlarında ABD şirketine Perlit çıkarmasına izin verildi. Toroslarda farklı madenlere yol verildi. Son olarak Ulukışla’da Altın için izin çıktı. Halk tepki gösterdi. Siyanürle Altın bölge için risk idi. Gösteri yapıldı. Eylemelerde ciddi tepki oluştu ama şirket öyle etti böyle etti altın arama işinin devamı sağlandı. Umarım siyanür ile altın işinden bölge zarar görmez. Niğde kot farkı ve yer altı sularının Akdenize inmesinden öte bir gün Adana, Mersin illeri de bu siyanürün etki alanına girer mi? Zaman gösterecek. Yetkilililer bu konuda zarar oluşmayacağı söylüyorlar ama siyanürle altın aranan bölgelerde durum yetkilileri doğrulamıyor. Ulukışla bölgesinde altın aranan alandan daha riskli bir alan bu kere Bor Balcı Köyü. Bor Balcı köyü bulunduğu bölge ovaya bakan muhteşem bir doğa zenginliği, zamanında Balcı buradan ovaya inmeyi isterdi. O yıllarda da haberlerini yaptım. Sonra köy boşaldı. Kalanlar eski yerlerinde yaşamayı sürdürdü. Genelde büyük kentlere göç eden kuşak okudu. İş adamı oldu. Şimdilerde her yıl Balcı etkinlik düzenleyip köye gelerek özlem gideriyorlar. Av Mahmut Doğan Köyün sorunlarına eğilen isimlerden biri. Siyanürler Altın işi için bu bizim köyde doğayı ve yaşamı tahrip eder dediğinde köyün durumu aklıma geldi ve “eğer dedim Balcı altın arama işine yol verilir, siyanür kullanılırsa yalnız Balcı değil Bor ve Altunhisar’da risk altına girer”. Kısacası bölge yok olmaya gider. Balcı’da ve bölgede tarihi doku açığa çıkarılıp turizm geliştirilse altın kadar kıymetli yerlerimiz var ama ABD adamlar kalkıp gelip tarihi turizmi ile Niğde gelişsin demiyor demiyor da altın var mı ona bakıyor. Altın ile onlar zengin olacak biz derde kalacağız. O nedenle bir an önce bu duruma yetkililer eğilmelidir. Araştırılacak yer ve yapılacak yatırım doğa ve tarihin dününü silecek noktada olmamalıdır. Siyanür yerine çevreye zarar vermeyen ama daha pahalı uygulamalardan kaçınanlar yaşamı zora girmesine değil kendi geleceklerine baktıklarına göre bizde kendi geleceğimizin yok olmaması için yanlış gördüğümüze karşı olduğumuzu söylemek hakkımızdır.