Patates (Solanum  tuberosum L.) orijini ülkemizde olmayan nadir bitkilerden biri olarak canım orta Anadolumuzun Niğde ve Nevşehir illerindeki üretimiyle ülkemiz patates piyasasını belirleyecek denli rekoltesi çok olan, şehrimin tüm edip, münevver ve siyasi zevatının para etmediğinde kafa yorduğu, üreticisinin bir türlü birlik kuramadığı “sarı elmasımız” dea dediğimiz patatesimiz.

     Güney Amerika kıtası bitkisi olan patates, Avrupa’ya ilk defa süs bitkisi olarak kıta Amerika’sının güneyindeki And Dağlarından gelmiştir. Ülkemize ise 150 yıl kadar önce Rusya ve Kafkaslar üzerinden doğu bölgelerimize, bir asır kadar önce de Avrupa üzerinden batı yörelerimize girmiştir. İlimiz Niğde’ye nasıl girdiği hala tartışma konusu olup, para etmediğinde “icat edenin tohumu kurusun”, “bizi bu işe bulaştıranın boynu altında kalsın” yollu hayır dualarıyla anılan ürünümüz para ettiğinde ise ilimiz ve çevre illerin “eğlence” sektörüne oluk, oluk kaynak akıtacak denli üreticisini tuhaflaştıran bir bitkimizdir.

      Patates, tahıllardan sonra insan beslenmesinde önemli bir paya sahip olduğunu gıda mühendislerimizin titiz çalışmaları sonucu artık biliyoruz. Ucuzluğu, birim alandan fazla verim sağlanması, besin değerinin yüksek oluşu, sindirim kolaylığı, çeşitli şekillerde kullanılması ve her çeşit iklimde yetiştiği için bugün hemen, hemen bütün dünya milletleri tarafından da yetiştirilmekte ve tüketilmektedir.(Tüketilmesi çok iyide her yerde üretildiği için bizim “sarı elmas” biraz değer yitiyor sanırım.)

      Gelelim Patates yumrularının içerisinde ne ihtiva ettiğine. İçinde ne olduğunu bilelim ki pazarlamasında sözümüz olsun. Yoksa  “pazarcı çığırtkanlığıyla” yapılacak satıştan bir hayır gelmediğini üreticilerimiz yaşayarak öğrendiler ümit ederim. Evet, yumrularımızın içerisinde %20–30 civarında nişasta, %2 civarında protein, B1, B2 ve C vitaminleriyle bazı mineral maddeleri içerdiği artık bilimsel olarak ispatlanmıştır. Salt bu özellikleriyle bile göğsümüzü gere, gere insan beslenmesinde önemli bir gıda kaynağı olduğunu söyleye biliriz.

      Sevgi değer patates üreticisi yurttaşlarımızın fiyat dalgalanmalarından etkilenmemesi ve patates bitkisinin ülkemiz tarımında hak ettiği noktaya gelebilmesi için kapitalist üretim mantığını biran evvel terk etmeli, “memur patates yesin”, “kışladaki asker karavana sında daha çok patates bulunsun” söyleminden koşarak uzaklaşılmalıdır. Ha! Kapitalist üretim anlayışından vaz geçilmeyecek ise “oyunu kuralına göre oynamak için” gerekli önlemler alınmalıdır.

      Patates fiyatlarındaki dalgalanma pazara arz edilen patates miktarına bağlı olduğu kadar, patatesin üreticiden tüketiciye ulaşıncaya kadar izlediği pazarlama kanalına da bağlı olarak örselenmektedir. Pazarlama kanalının uzunluğu veya ürün  çeşitlendirme faaliyetleri, pazarlamada üretici birliklerinin devrede olamaması, güçlü alıcıların (Migros vb.) ürünü yeşilken alma yönüne gitmesi, emekçi köylülüğün hızla tasfiye süreci yaşaması, günlük ihtiyaçları üzerinden patatese müdahale ederek genetiğini bozmak da  dâhil kalite seviyesini düşürmesi bir yana bilinçsiz bir şekilde pazarda belli dönemlerde yığılarak ürünlerini değersizleştirmeye yaptıkları katkılarıyla meydana getirdikleri arz dalgalanmalarında canı yanan üretici sayısı maalesef gittikçe artacak gibi görünüyor.

     Patatesimizi bildik yöntemler(haşlama, yemeklik, kızartmalık) dışında katma değer yaratan bir ürün olarak pazarlamanın yol ve yöntemleri bulunmalı İskoç ve İrlandalı üreticilerin patatesten malt alkol elde etme deneyimleri mutlaka incelenmelidir. Farklı tüketim şekilleri tüketicilere en yaygın şekilde duyurulmalı, patates tüketimini artırıcı “cilt bakım, anti toksidan, kuvvet artırıcı vb.” özelliklerinin öne çıktığı yayınlar genel medyada çok izlenen dizi saatlerinde ülkem insanına ulaştırılmalıdır.

      Sözün özü özeti, patatesle ilgili yazınca (elbette ki yerel basında) birinci sayfadan direk yer alıyorsunuz. Bu gün patates yazayım belki beni de resimli olarak ilk sayfadan gösterirler ümidiyle iş bu yazıyı kaleme aldım. Beylik çözüm önermeleriyle çorbada tuzum olmayacağını bile, bile pazarlama problemlerin ne patateste ne de başka bir ürünümüzde yaşanmaması için önce eğitim  faaliyetlerine gereken önem verilmeli, üretim mutlaka planlı yapılmalı, çiftçi nerede ne kadar ürün yetiştireceğini bilmeli, üretim Türkiye’nin ihtiyaçlarına göre planlanmalı, patateste pazarlama sorunlarının çözülebilmesi için, Patates Üretici Birliği acilen kurulmalıdır.

      Unutmadan üretici patates köylüsü patates üretiminde ustalaştıkları kadar dostu düşmandan ayırmada da ustalaştıkları zaman, sorunlarına ve çözüm yollarına bütünlükçü yaklaşanları tanıdıkları zaman, sorunlarının çözümünün kendi ellerinde olduğunu bilince çıkarttıkları ölçüde rahat ve mutlu yaşayacaklarını son söz olarak söylemek isterim.