İnsan Hakları Savunucusu Avukat ve Diyarbakır Barosu Başkanı Tahir Elçi'nin, kültürel mirası koruma hassasiyetiyle yaptığı basın açıklaması esnasında cambaza bak miza seninde sahneye konan suikast sonucu katledilmesini şiddetle kınıyor, lanetliyor ve sevenlerine acılı ailesine başsağlığı dileklerimi iletiyorum.

     Tahir Elçi, Özel Harekât Timlerinin, Sur ilçesinde halka yönelik saldırıyı yapanların tahrip ettikleri 1500 yılında yapılmış olan 4 Ayaklı Minare’nin bir insanlık mirası olduğunu anlatırken katledildi. Diyarbakır ve Türkiye halkları bir akil insanı, bir hukuk insanını, adalet ve barış için, eşitlik ve özgürlük için yılmadan mücadele eden çok değerli bir insanı yitirdi.

      Yaşadığımız bu politik cinayet ne ilk ve korkarım ki sonuncuda olmayacaktır. Bu politik cinayetle Tahir Elçi’nin şahsında hukuk ve adalet mücadelesi verenler hedef alınmıştır. Amma velâkin hukuk ve adalet mücadelesini Tahir Elçi’nin bıraktığı yerden sürdürecek binlerce Tahir Elçi bugünden tezi yok, çalışmalarına devam edecektir. Eşitlik, adalet, demokrasi, barış ve özgürlük mücadelesi verenler tarih boyunca tutuklanmış, vurdurulmuş, katlettirilmiş lakin çoğalarak artmaları engellenememiştir.
       Günümüz Türkiye’sinde ortaya konulan politikaların adı açık faşizmimdir. Bu politikaları devreye sokanlar geniş emekçi yığınlar üzerinde güçsüzlük ve yalnızlık duygusu yaratmak arzusundadır. Bu arzuya uygun olarak yılgınlık vaaz etmenin diğer bir sinsi biçimi, militan olanı hedefe çakarak faşizmin saldırılarından bile neredeyse onu sorumlu tutmak biçiminde kendini gösteriyor. AK partisinin kirli savaşı tırmandırmasını hendeklere ve özyönetim ilanlarına bağlayan yaklaşımlar bunun bir örneğidir. 
      Özellikle 1 Kasım sonrası defaatle kaleme aldığım gibi, önemli olan ceberuttun ne yaptığı ve daha neler yapabileceği değildir, baskı ve şiddet politikalarına karşı duran güçler olarak bizlerin neleri ne kadar göze alıp nasıl bir mücadele hattı izleyeceğimizdir.

      Evet, cambaza bak mizanseni ile perdelenen oyunda Tahir Elçi katledildi. Günlerdir polis, özel harekât ve asker ablukasında olan Sur ilçesinde politik bir cinayet işlenebilmesi bile en hafif deyimle devletin ihmalinden kaynaklıdır. Aynı devlet Hrant Dink cinayetinde olduğu gibi aylar öncesinden geliyorum diyen bu cinayette bizzat devlet tarafından göz yumulan bir cinayettir.

      Daha bir kaç hafta önce Tahir Elçi’yi apar topar İstanbul’a getirip ifadesini alıp yargılamaya kalkarak hedef haline getiren bu tekçi devlet anlayışının yarattığı iklim her türlü siyasal cinayetin zeminini oluşturmaktadır. Hrant Dink katledildikten sonra tetikçiler ile boy boy fotoğrafları çıkan yine bu tekçi devlet zihniyetinin görevlileri değil miydi? Suruç’ta, Ankara’da günlerdir takip edilmelerine rağmen bombalar ile yüzlercemizi katleden tetikçilerin arkasında yine bu kolluk güçleri yokmuydu? IŞİD denen çete başta olmak üzere Suriyede birçok gerici ve selefi çeteyi besleyenler, Jitem, Kontrgerilla gibi faaliyetleri açıktan yapanlar, beyaz toroslar ile tüm Kürt halkını tehdit edenler Tahir Elçi cinayetinin asıl failidir.

      Şimdi Cumhurbaşkanı ve Başbakan çıkıp üzüldüklerini belirtiyorlar. Oysa Tahir Elçi ile ilgili yargılanması ve tutuklanması konusunda yaptıkları açıklamalar bile bu üzüntünün sahteliğini anlamaya yeter. Dün Ankara’da daha önce Suruç’ta, Roboski’de, Diyarbakır’da, Soma’da her katliamın ardında olanları iyi tanıyoruz.

     Egemenlerin katliamcı yüzünü yaşadığımız onlarca yüzlerce olaydan çok iyi biliyoruz. Hesabı sorulup failler ve arkasındaki güçler adalet önüne çıkartılana kadar mücadelemiz hız kesmeden devam edecektir. Bizler bu katliamlar ve cinayetler karşısında susarsak biliyoruz ki daha da pervasızlaşacaklar. Bizler bu katliam ve cinayetlerin açığa çıkarılması için mücadele etmezsek üzerini örtecekler. Bir kez daha hep birlikte çok güçlü olarak haykıralım; Em te jibir nakın Tahir Elçi! Seni unutmayacağız Tahir Elçi!