Yerel seçim kampanyası için “son viraj dönülüp, son düzlüğe çıkılmıştır.” Yani finişe şunun şurasında 9-10 gün kaldı. Düzen partileri eteklerindeki tüm cephaneleri bir biri ardına sahaya sürmekte. Bu cephanelerin en kendilerince vurucusu 35 saniyelik TV reklamları.
     İktidar partisi olan AK Partisinin “altın vuruş” olarak ilan ettiği ülkemiz bayraklı ve İstiklal marşlı buram buram provakatifizm kokan seçim reklamı filminin yayını, Türk Bayrağı ve İstiklal Marşının seçim propagandası amacıyla kullanılmasını yasaklayan seçim yasaları nedeniyle YSK tarafından durduruldu.
     YSK tarafından durdurulmasına rağmen film sosyal medyada dönmeye ve milyonlar tarafından izlenmeye devam ediyor. Seçim sonuna değinde dönmeye devam edecek gibi görülüyor.
      Film, “alçak bir seviyedir çukursun, çukur” özdeyişine uygun bir provokatif şovenist prodüksiyon olan reklam filmi ile amaçlanan ne ise gerçekten çok düşündürücü. Filmde, siyah pardesülü karanlık bir şahsiyet olarak resmedilen biri, devasa ülkemiz  bayrak direklerinden birinin mekanizmasına çomak sokup bayrağımızı düşürüyor. Derken bayrağın indirildiğini hisseden, herkes, okullardan, evlerden, parklardan, işyerlerinden, tarlalardan -bir Kürt köylüsü dâhil- koşup, Boğaz Köprüsünü koşarak geçerek, denize atlayıp yüzerek karşıya geçerek filan bayrak direğine birbirinin sırtına basarak çıkıp bayrağı yeniden göndere çekiyor.
       Fonda resmi devlet müsameresi dokunaklı lığıyla Erdoğan’ın kendisi, İstiklal Marşının şiirini okuyor. Finalde tabii AK Partinin  klasik seçim ilanı, algı mühendisliğinin en ince teknikleri kullanılarak hazırlanan “titiz” bir çalışma.
       Filmde mega bütçeli Hollywood prodüksiyonu “World War Z”den de esintiler ve Sony Playstation 2 reklamından kopyalama var. Ama asıl çalıntı Gezi’den. Evet, evet yanlış okumadınız gezi direnişimizden. Özellikle, insanların birbirinden habersiz yığınlar halinde sokağa dökülmesi ve Boğaz Köprüsünü yığınlar halinde yürüyerek geçmeleri, vb. Film, Gezi imgelemini de tersine çevirmeye çalışarak, “Türk devletinin devleti ve milleti ile bölünmez bütünlüğü”, “tek devlet, tek millet, tek bayrak, tek dil” tarzı küflü söylemleri en gerici içgüdüleri kaşıyarak zerk etmeye çalışıyor. Bir nevi bir anti-Gezi seferberliğine çağırıyor, ırkçı-şovenist linç histerilerini kaşıyor.(Aksaray-Fethiye hattına gönderme yapıyor.)
       Filmin, hemen Newroz arifesinde devreye sokulması rastlantı olmasa gerek. Urla’da, Fethiye’de, Aksaray da ve sayısız yerde Kürt halkına ve onların ağırlıklı olarak yer aldığı siyasi partilere karşı  saldırı ve linç histerilerinin körüklendiği, Kürt halkına “ne yerinden yönetimi ulan, kitlemizi zor tutuyoruz” mesajlarının iletildiği bir dönem de, bu seçim reklam filmi tüm muhalif kesimlere olduğu gibi başta Kürt yurttaşlarımıza karşı saldırıları artırmaya dönük çok aleni işaret olduğu gerçekliliğiyle yüzleşmemizi sağladı.
       Ülkemiz bayrağı üzerinden en ilkel, gerici, ırkçı-şovenist içgüdülerle oynanmaya başlanması, Türkiye’de her rejim krizi sürecinin bir klasiğidir. Yani ne zaman “yönetememe krizi” batağına saplansalar can havliyle dört elle sarıldıkları “vatan-millet-Sakarya” edebiyatı ve onun görselleridir.
       Nitekim filmdeki gibi, 40 metrelik bayrak direkleri ve 96 metrekarelik ülkemiz bayrakları, 2005 Newrozunda Mersin’deki bayrak provokasyonuyla birlikte Kürt yurttaşlarımıza ve devrimcilere karşı linç histerileri eşliğinde her yere dikilmeye başladığını unutmayalım.
       Hatırlayın! Mersin’deki bayrak provokasyonunda, ülkemiz bayrağı bir kaç çocuk tarafından çiğnenip yakılması işini tezgâhlayanın kontrgerilla olduğu daha sonra açığa çıkmış, Vatansever Kuvvetler Güç Birliği’nden Ali Mutlu adlı şahıs, bu nedenle Ergenekon davasından tutuklanmıştı. AK Partinin bugün anlaşarak tahliye ettiği Korkut Eken gibi faşist kontra şeflerinin yanında 2005-2006 dönemindeki bayrak provokasyonları ve linç histerisini körükleyen bu gibi şahıslar da var mı bilinmez, ama filmin AK Parti-Ergenekon ittifakını da pek güzel yansıttığı gözlemliyoruz.
     Filmin sosyal medyada paylaşımı ve aldığı yorumlardan, açılan tartışma platformlarından çıkarımım şudur; çoğu CHP’li veya ulusalcısı filmi kendi partileri tarafından yapılmamış olmasına  “hayıflanma”, AK Partisinin yapmış olmasına rağmen “çok etkilendiklerini, hüngür hüngür ağladıklarını” itiraf eden epey bir AK Parti muhalifi ulusalcı kesim var. İktidar partisi “milliyetçilik” hamlesiyle bu kesimleri son on günde ne kadar etkileyip kendi seçmen kitlesine katacak 30 Mart akşamı hep birlikte göreceğiz. Lakin bu yarışta yalnız değil! CHP lideri de “bozkurt selamı” vererek seçim otobüsüyle vatandaş selamlamakta.