Hemen her gün ya iktidar sözcülerinden ya da “ana muhalefet partisi” sözcülerinden partimiz HDP’ye yönelik 2015 Haziran genel seçimlerine yönelik spekülatif açıklamalar gelmekte. “seçimlere parti olarak girmemeli” den tutunda “AK Partiyle anlaştı”, “CHP ile ittifak arayışı”, “Kadir İnanır HDP den milletvekili adayı”, “baraj altında kalırsa kaos yaratır” gibi onlarca aslı astarı olmayan demeçler en inandırıcı ses tonu takılarak Bülent Arnıç, Gürsel Tekin gibi deneyimli politikacılar tarafından dillendirilip algı yönetimi yaratılmak isteniyor. Bu koroya son olarak BHH (Birleşik Haziran Hareketi) de Alper taş üzerinden katıldı.
 
      Emekçi halklarımız nezdinde siyaseten tükenmişliklerini örtmek Halkların Demokratik Partisinin yükselişini engellemek için ellerinden geleni artlarına koymuyorlar. Bir siyasal partinin seçimlere girmek kadar doğal kararı üzerinden koparılan fırtınanın altında Kürt illerinde AK partisinin 20-25 vekil sayısının eksilmesiyle kıyı bandında tutunmaya çalışan CHP den eksilecek 15-20 vekilin hesabı var. Tüm kamuoyu araştırma şirketlerince %14 bandına oturduğu doğrulanan ve ilgililerin önünde duran anket sonuçlarına göre 78-85 vekili parlamento ya taşıyacak olan HDP AP partisinin ve CHP nin korkulu rüyası olmuş durumda.
 
       AK parti zorlanarak ta olsa 276 üzerinde bir sandalye ile iktidarını korusa da güçlenmiş bir iki sandalye farkla Ana muhalefet olmuş bir HDP yi istemediği majestelerinin muhalefeti CHP yerine güçlenmiş iktidara aday bir ana muhalefet oluşumunu haz etmediği anlaşıla bilir. Lakin Şu anki ana muhalefet partisi sözcülerinin iktidarı hedeflemeyi bırakıp ana muhalefet statüsünü korumak için diğer bir muhalefet partisiyle uğraşması pek anlaşılır bir durum olmasa gerek diye düşünüyorum.
 
       Bu satırların yazarı “emekçi sol bileşenlerin güç itibar, imkân kaybı hepimizin kaybıdır”, diye düşünenlerdendir. Emekçi solun geniş kitlelerden teveccüh görmemesi halinden memnuniyet duyma çiğliği bu satırların yazarından uzaktır. O cephedeki her zayıflığı, her güç kaybını kendi zayıflığım sayarım. Ve fakat nesnel olanın olmakta olanın ne olduğunu kavramak için cesaretle gerçekçi bakarım.
 
       CHP Genel Başkanı, genel başkan yardımcıları, merkez yöneticileri, çeşitli radyo, tv ve gazetelerdeki CHP’li yazarlar, akademisyenler günlerdir HDP hakkındaki derin kaygılarını buğulu gözlerle dile getiriyorlar. Bir kısmı, “aman HDP parti olarak seçime girer ve baraj altı kalırsa, çok yazık olur” tadında görüş açıklıyor. Bir kısmı ise “HDP ile AKP anlaştı” yalan rüzgârını estirerek bu koroya katılıyor.
 
        Çok üzücü bir durum. Bu “yalan rüzgârı” yerel seçimlerden bu yana estiriliyor. Önce İstanbul’da Mustafa Sarıgül kazansın diye HDP’ye bu çamuru atanlar, ortaya seçim sonuçları çıkınca, “yanılmışız, özür dileriz” deme erdemini bile göstermedi. O günlerde “tatava yapmayın, Sarıgül’e verin” diyenler, bugün Şişli Belediyesi’nde yaşananları, kendi belediye başkanları ile Sarıgül ailesinin kapışmasını görünce sadece susuyor.
 
        Bu türden söylemleri yerel seçimler öncesinde duyduk ta Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde duymadık mı?  “HDP zayıf aday çıkaracak” yalanından başlayıp, HDP’nin kendi adayını desteklemeyeceği yalanına kadar işi vardırdılar. Ama ortaya çıkan sonuç gösterdi ki, Sayın Demirtaş aldığı oylarla, sağladığı yükselişle bugünkü Cumhurbaşkanı’nın açık ara seçilmemesini sağlayan kişi oldu. Gerçekte HDP ye çamur atanlar ise Tayyip Erdoğan’ın Cumhurbaşkanı seçilmesini sağlamak için olmadık bir adayla seçime girdiler ve işin ilk turda sonuçlanmasını sağladılar. Ama yine toplumdan özür dilemediler, yanlış yaptık demediler.
 
         Peki şimdiki dertleri ne? HDP’nin her alanda bir ana muhalefet partisi gibi davrandığını görüyorlar. Meclis’te bütçe görüşmelerinde vekillerimizin kürsü kullanımı, yaptıkları konuşmalar ve Türkiye’nin her sorununa dair somut önerileriyle nasıl hazırlıklı davrandıklarını izliyorlar. Sokakta, toplumsal muhalefet alanında HDP’nin halkın taleplerini ve ihtiyaçlarını karşılamak üzere nasıl hareketli olduğunu gözlüyorlar. Daha önemlisi, toplumda gittikçe gelişen güven çemberini fark ediyorlar. AK Partisi karşısında gerçek ve başarılı bir muhalefetin, bir halk hareketinin bu kulvardan büyümekte olduğuna dair yayılan duygu ve düşünceleri gözlüyor anket sonuçlarına bakıyor ve bildik söylem ve taktiklerle kafa karışıklığı yaratmak için taktikler geliştiriyor.
 
      CHP’nin partimize yönelik taktiklerinden biride BHH oluşumu üzerinden geliştirdiği kafa karışıklığıdır. ÖDP’nin eksenini oluşturduğu BHH Kürt sorununa yaklaşımından tutunda “milli hassasiyetler” den ötürü soykırıma soykırım diyemeyen tarzıyla CHP’nin çoktan düşmüş dökülmüş yaldızını parlatmaktan öte bir işlev göremez.
 
     2015 genel seçimleri yaklaştıkça bu türden spekülasyonların sıklaşacağını gören yerden her türlü dedikoduyu tıkayacak şekilde şeffaflık ilkemize uygun tarzda siyaset yaptığımız sürece güneşin balçıkla sıvanamayacağı gibi HDP halklarımızın gönlündeki yükselişi de engellenemeyecektir.