Dünyanın kendi döngüsünde devinimini sağladığı şu evrende, var olmanın dayanılmaz hafifliği içerisinde sürdürüp gidiyoruz, bize biçilmiş ömür denen sürecimizi.
    Yeryüzünün Türkiye denen her yeri ve yanı, heyecan dolu olan canım ülkemizde, demokratik olduğunu varsaydığımız, ara ara sandık başına çağrılarak adam yerine konulmuş hissiyle buluşturulduğumuz ve nihayetinde kendi kendimizi yönetme oyunu içerisinde geçen güzelim bir seçim dönemini daha, eda ediyoruz.

    Genel bazda ülke, yerel bazda Niğde çerçevesinden bakmaya ve anlamlandırmaya çalıştığımız böylesine bir seçim dönemini, ilk defa yaşıyorum desem sizlere haksızlık etmiş olmam herhalde.

    Böylesine içinde siyasetin olmadığı, böylesine vatandaşların seçim atmosferinden uzak durduğu , böylesine yılgın yılgın izlenilen  seçim döneminin sosyolojisi üzerine, konuşulacak çok şey var aslında.

    Belki de şu an ki sessizlik ve ilgisizliğin arkasında, siyasete duyulan güvensizlik kadar, sözün bittiği yerde olmanın gerçekliğiyle yüzleşmenin handikaplarını  yaşıyor olmamızın sıkıntıları da bir etken.

    7 Haziran seçimlerinden çıkan sonuçlar ve onun karmaşık yapısının çözülememesi ya da çözülmek istenmemesi diyebileceğimiz maceraların, 1 Kasım seçimlerine nasıl yansıyacağını hep beraber göreceğiz.

    Son seçimlerde Ak Partiden  2, MHP 1 olmak üzere meclise yolladığımız vekillerimizde bir değişiklik olup olmayacağına dair fikir yürütme olanağı dahi çok güç, ülkenin geçtiği zorlu süreçte yerel düşünmeyi dahi aklına getirmek istemeyen seçmen psikolojisi içerisinde.

    Mecliste Niğde’mizi temsil etmesi en yüksek oranda görünen ve oturmuş bürokrat kimliğine geçmiş dönemde siyaseti de işleyen Sayın Alpaslan Kavaklıoğlu’nun Ankara’da ki yeri hazır gibi, bizleri temsil yönünde. Kendilerine eşlik eden ve Ak Partinin kuruluşu dahil her kademesinde görev yapan Sayın Erdoğan Özegen’in deneyim ve birikiminin tekrar ikiyi alacağı, hatta Sayın Yaşar Ataç’ın bu sefer şeytanı bacağını kırma noktasında, üçü Ak parti lehine zorlayacağı iddialar arasında.

    Lakin geçen seçim rüştünü ispat eden Sayın Vedat Bayram’ın MHP saflarını sıkı tutması ve örgütle çalışması, CHP’nin ise Sayın Ömer Fethi Gürer gibi tam bir Niğde sevdalısı olan bir kişilikle geçen seçimin yaralarını sarmaya çalışarak varlığını hissettirmesi, bu seçimde öne çıkan görüntüler.

    Bakalım 2-1 gibi geçen seçimin sonucumu, 3-0 gibi ak parti iddiası mı yoksa,  1-1-1 gibi tüm partileri kucaklayan bir eşitlik mi çıkacak, yaşayıp göreceğiz.

    Niğde için, ülke için o kadar çok yazılıp söylenecek şey varken kendi adıma, adaylarımızın hepsinin yöreye katkı sağlayabilecek özelliklere sahip olması, en azından içinde bulunduğumuz karmaşık ruh yapımızı biraz olsun rahatlatacak bir tablo oluşturuyor.

    Bombaların patladığı, her tür hesabın hesapsızca sergilendiği yaşadığımız coğrafyada, yavaş yavaş siyasetten bıkan ülke insanı profili değil, siyaseti çözüm alanı olarak gören, ona saygı duyan hissiyata sahip kitleleri yeniden oluşturabilmeliyiz.

    Ve bu durumun, siyaseti saygın hale getirmekten geçtiğini unutmadan…

    Diyeceğim amma velakin…

    Sahi seçim ne zamandı? . .

    En azından birileri bana. . .

    Sandığa gitmeyi hatırlatsın…