Yarıyıl tatiline çıkacak çocukların merakla bekledikleri konulardan biri de kuşkusuz karneleridir. Anne-babaların çocuklarının karne notlarına vereceği tepkilere göre karne aile içinde bir krize de dönüşebilir, çocuk için kendini geliştirme fırsatı da olabilir. Bu nedenle ebeveynlerin karne konusunda çocuklarına nasıl davranacaklarını bilmeleri büyük önem taşıyor.

 

İNDA Çözüm Odaklı Danışmanlık ve Eğitim Merkezi ekibinden Uzman Psikolog Ceyda Yılmazçetin Eke, anne-babaların ilk olarak yapmaları gerekenler hakkında şunları söyledi: “Anne-baba olarak sorumluluğumuz onların sorgulayan, düşünen, iş bilen ve sağlıklı bireyler olarak büyümesi ise kendimize şu soruları sormalıyız: Eğer işler yolunda değilse ne olmuş olabilir? Evde huzurlu bir ortam var mı? Çocuğuma ders ve ders dışında sınır koyma ile ilgili tutarlı davranıyor muyum? Kurallarım ve bunları takip eden bir sistemim var mı? Çocuk öncesinde anaokuluna gidebildi mi? Dikkat ile ilgili sıkıntı yaşıyor mu? Öğrenme güçlüğü çekiyor olabilir mi? Okulunda onu rahatsız eden, aşağılayan, kısaca zorbalık yapan birileri var mı? Okulun eğitim-öğretim sistemi sağlıklı mı? Destekleyici bir öğretmeni var mı? Bu liste uzayıp gidebilir... Eğer bir konuda aksilik varsa bunda öğrencinin herhangi bir sorumluluğu olmadığını söylemiyoruz; sadece tek sebebin öğrenci olmayabileceğini, çözümü doğru yerlerde aramak gerektiğini vurguluyoruz. Kaldı ki, bir öğrencinin karnedeki notları sadece onun bilgi düzeyini de göstermez; çünkü büyük resme baktığımızda, ülkedeki eğitim politikaları, okulun ve öğretmenlerin öğrenciye yaklaşımı, sadece ailenin değil toplumun sosyo-ekonomik düzeyi gibi onlarca değişken söz konusudur.”

 

“Cezalandırmak çocuğu motive etmez, onu daha da olumsuz etkiler”

 

Cezalandırmanın kişiyi motive etmeyeceğini aksine onu daha da olumsuz etkileyeceğini söyleyen İNDA Çözüm Odaklı Danışmanlık ve Eğitim Merkezi ekibinden Uzman Klinik Psikolog Özden Sevil; “Çünkü cezalar kimseye neyi ve nasıl yapması gerektiğini öğretmez, sadece kötü notları olduğu için korkmasını öğretir. Çocuk bir iç disiplin ve motivasyon geliştirme olanağı da bulamamış olur. Karnenin ara dönem olmasını bir fırsat olarak kullanıp bu sürecin bir öğrenme olarak ele alınması ve neler yapılırsa daha iyiye gider buna bakılması gerekir. Öncelikle yukarıda sorulan, Uzman Psikolog Ceyda Yılmazçetin Eke’nin belirttiği sorulara cevap verilmeli; anne-baba tutumunda, öğrencinin ders çalışma alışkanlıklarında, öğrenme süreçlerinde ya da okul ile ilgili bir sorun olup olmadığı araştırılmalıdır.” dedi.

 

“Çocuklar yarıyıl tatilinde dinlenmeli, enerji toplamalı”

 

Karnesi nasıl olursa olsun çocuğun ara tatilde dinlenmesinin, bir sonraki dönem için enerji toplamasının sağlanması gerektiğini vurgulayan Uzman Psikolog Ceyda Yılmazçetin Eke, şunları ekledi: “Ebeveynler “matematik dersini çalış” demek yerine okulun verdiği çalışmaları nasıl yapacağı konusunda çocukla birlikte plan yapmalıdırlar. Böylece çocuk da etkin öğrenmenin önemli bir parçası olan, program ve plan yapabilme alışkanlığı kazanır. On beş günlük tatil derslerdeki eksikliklerin kapatılacağı bir zaman olarak görülmemeli, yapılması gerekenler bu süreye sıkıştırılmamalıdır.”

 

Uzman Klinik Psikolog Özden Sevil, anne-babalara şu önerileri verdi: “Çocuklara düşük veya kırık notları nedeniyle olumsuz (tembel, yetersiz, dikkatsiz, akılsız vb.) mesajlar verildiğinde bu durumu kendi kişilik özellikleri ile özdeşleştirirler ve bu durum özgüvenlerinin düşmesine, olumsuz bir benlik algısı geliştirmelerine yol açar. Bu olumsuz inançları nedeniyle ikinci defa denemekten veya çabalamaktan vazgeçerler. Artık amaç yeni bir şeyler öğrenmek değil “akıllı”, “zeki” vb. etiketi korumaya çalışmak veya “tembel”, “akılsız” vb. etiketleri bir kez daha duymaktan kaçınmak olur. İleriki yaşlarda faturası çıkacak olan performans kaygısının temelleri de atılır. Böyle bir sonuçla karşılaşmamak için ebeveynler öncelikle kendilerinin karneye yükledikleri anlamın ne olduğunu fark etmelidir. “Çocuğun zekasını, akıllı olup olmadığını gösteren bir belge mi?”, yoksa “Öğrendiği bilgi düzeyi ve geliştirebileceği yönleri hakkında bilgi veren bir değerlendirme mi?”… Ebeveynlerin olumlu ve olumsuz geri bildirimleri çocuğun zekasına, kişiliğine değil her zaman davranışına, çalışma düzenine yönelik olmalıdır. İşte o zaman çocukların karneye atfettikleri anlam da sevilmenin, değerli olmanın, kabul görmenin ön koşulu değil; bir öğrenme ve gelişme sürecinin ara değerlendirmesi, yeni hedefler belirleme fırsatı olacaktır.”

 

 

 

İNDA hakkında:

İNDA Çözüm Odaklı Danışmanlık ve Eğitim Merkezi, 2009 yılının Ekim ayında 5 psikolog (Ayşegül Kalem Ertal, Ceyda Yılmazçetin Eke, Hakan Yüksek, İbrahim Eke, Serkan Özgün) ve 1 psikiyatrist (Tarık Yılmaz) tarafından kuruldu. İNDA ekibinde Uzman Klinik Psikolog Ayşegül Kalem Ertal, Uzman Psikolog Ceyda Yılmazçetin Eke, Uzman Psikolog Derya Özçelik, Uzman Klinik Psikolog Ersin Bayramkaya, Uzman Klinik Psikolog Hakan Yüksek, Uzman Psikolog İbrahim Eke, Yrd. Doç. Dr. Ozanser Uğurlu, Uzman Klinik Psikolog Özden Sevil, Psikolog Doktor Serkan Özgün, Psikiyatrist Tarık Yılmaz ve Psikiyatrist Yunus Emre Aydın görev yapıyor. İNDA’da “bireysel terapi”, “grup terapisi”, “çift ve evlilik terapisi”, “aile terapisi”, “çocuk ve ergen terapisi”, “performans geliştirme” başlıkları altında, uzman psikologlar tarafından birçok terapi hizmeti veriliyor. Performans Geliştirme programı kapsamında, kişilerin spor, sahne sanatları, okul, iş, sosyal ve kişisel ilişkiler alanlarında performanslarını en iyi şekilde sergilemelerine, öz güvenlerini ve kişisel gelişimlerini arttırmalarına yardımcı olacak yapılandırılmış bir program sunuluyor. İNDA, merkezde danışanlara sunduğu terapilerin yanı sıra, şirketlere de kurumsal hizmetler veriyor. İNDA çatısı altında yer alan uzman klinik psikologlar tarafından oluşturulmuş bir merkez olan İNDA-Psikolojik Travma Merkezi’nde (PTM) yer alan psikologlar ise, 1999 deprem felaketleri, 2000 Hatay sel felaketi, 10 Eylül 2001 Taksim bombalama olayı, 2002 Afyon depremi, 2003 Diyarbakır ve 2009 Amsterdam uçak kazaları ve 2011 Van depremi felaketi sonrasında yürütülen travmaya müdahale çalışmalarında aktif olarak görev yapmış kişilerden oluşuyor. Ayrıca, Mutluluk Enstitüsü de İNDA bünyesinde hizmet veriyor. İNDA ekibinden Yrd. Doç. Dr. Ozanser Uğurlu tarafından mutluluk üzerine çalışmalar yapmak amacıyla kurulan Mutluluk Enstitüsü’nün misyonu, bireylere ve kurumlara psikolojik sermayelerini güçlendirerek kendilerini gerçekleştirme yolculuğunda destek olmak. Mutluluk Enstitüsü’nün vizyonu ise bireyleri bilinçli yaşam alanına taşıyarak mutlu ve yaşam doyumu yüksek varoluşlar yaratılmasına katkı sağlamak.


Editör: TE Bilişim