Eğitim Emekçisi Göksel Rıza Özkan 8 Mart Dünya Kadınlar Günü için  yazdı...
 
         Cemreler bir biri ardına düşerken,havaya suya toprağa yep yeni bir canlılık geliyor.Örgütlü toplum mücadelesinin bahar muştusu (cemresi) 8 Mart yaklaşmakta.Şimdi daha net biliyoruz nüfusun yarısını oluşturan kadınlar dünyanın her yerinde çalışıyor, üretiyor ve maddi-manevi değerlerin yaratılmasında yer alıyorlar. Yeryüzündeki işlerin büyük bölümünü onlar yapıyor ama emekleri görünmüyor; zenginliklerin çok azına kadınlar sahip. Aile içinde harcadıkları emek ve yaptıkları işler, cinsiyetlerinin doğal uzantısı olarak görülüyor; değer görmüyor. Aile içinde görülmeyen ve değer verilmeyen bu emekleri, çalışma yaşamına hep bir sıfır yenilgili başlamalarına neden oluyor: Kadınlar köyde kaşık düşmanı, evde saçı uzun aklı kısa, fabrikada vasıfsız işçi. Kadınların ezilmesinde ve sömürülmesinde ataerkillik ile kapitalist sömürü işbirliği halindedir. Birisinin güçsüzleştirdiği ve değersizleştirdiğini öteki daha çok sömürüyor.
         Kadınlar küresel kapitalizmin yedek sanayi ordusunu oluşturuyor. En çok onlar işsiz kalıyor. Daha örgütsüz ve daha kötü koşullardaki işlerde, daha düşük ücretlerle çalışıyorlar. İşten en kolay onlar çıkarılıyor. Sendikalar en az onlara ulaşabiliyor.
        Dünya halkları ve emekçiler yoksullaşıyor; yoksulluk kadınlaşıyor. Ekonomiler büyüyor ama istihdam daralıyor; eğitim ve sağlık birer hak olmaktan çıkartılıyor, istihdam güvencesizleştiriliyor, esnekleştiriliyor; kamu harcamaları kesiliyor; emekçi sınıfların asırlar süren mücadelelerle elde ettikleri kazanımlar aşındırılıyor. Eğitim, sağlık, insanca yaşama, geleceğe güvenle bakma, çalışma ve refah hakkını bütün yoksullar ve emekçiler yitiriyorlar ama onların içinde de en çok kadınlar yitiriyor.
         Dünya genelinde dinsel tutuculuk, milliyetçilik ve savaşlar bütün toplumsal kesimlerle verdiği zararın yanı sıra kadınların yaşamını ayrıca çekilmez hale getiriyor. Türkiye'nin gündemini kilitleyen türban tartışmasında olduğu gibi, siyasal çatışmalar kadınların bedenleri üzerinden yürütülüyor. Milliyetçilik kadınların bedenlerini savaş alanına çeviriyor. Ve savaşlar kadınların her dilden yaktıkları ağıtları çoğaltıyor.
        Ülkemizde kadınlar eğitim hakkından daha az yararlanıyor. Çalışanların büyük bölümü hala tarım alanında ve ücretsiz aile işçisi statüsündedir. Kadınlar çalışmak isteseler dahi iş bulamıyorlar; işe girerken ve iş yerinde ayrımcılığa uğruyorlar. Kayıt dışı sektör kadın emeğinin sömürüsü üzerinde yükseliyor. Kadın istihdamının en yüksek olduğu kamuda çalışanların büyük bölümü alt kademelerde, düşük statülü işlerde yığılmışlardır. Kamudaki her yüz yöneticiden sadece birisi kadındır. Kamunun tasfiyesini ve istihdamı esnekleştirmeyi getiren olan Sosyal Güvenlik ve Genel Sağlık Sigortası ve Torba Yasa "icraatları" bu tablonun daha da bozulmasına yol açacaktır.
        Türkiye'de artan muhafazakarlık, kadınların hak ve özgürlüklerini tehdit ediyor. Siyasal çatışmaların sembolüne dönüştürülen türban/başörtüsü konusu, ülkemizi "bildik" bir kutuplaşma ve gerilimin eşiğine getirmiştir. Gelişen milliyetçilik, ataerkil nefret kültürü ile birlikte şiddeti gündelik hayat içinde de yaygınlaştırıyor.
       Kadına yönelik şiddetin her türlüsünü yaşadığımız, gördüğümüz hatta açıkça izlediğimiz ülkemizde 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü'nü işsizlik ve geleceksizlik tehditleri ve saldırıları ile karşılıyoruz. Bugünlerde “torba yasa” adıyla düzenlenen kölelik yasaları alelacele tamamlanmaya çalışılırken, işçi ve emekçileri daha fazla sömürebilmenin yolları aranmakta ve emekçi kadınlarımız bu sömürüye iki kat daha fazla maruz kalmaktadır. Fakat egemenler ve "yandaşları" bilmelidir ki anti demokratik rejimlerinden emperyalist odaklara kadar tüm dünyada alanlar emekçilerin yoğun öfkesi ve mücadeleleri ile doldurulacaktır. Bu da görüldüğü gibi ancak kadın ve erkeğin birlikte örgütlü mücadelesi ile olacaktır.

 Yaşasın 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü!                                                                                                                          
Editör: TE Bilişim