Her insanın içinde bir saat vardır. Bu saat kaderin kıldan ince kılıçtan keskin köprüsünde bir sırat gibi uzanır. Renklerin kütlelerin ve hacimlerin ötesinde bir yerde zamansızlığın zamanına kurulmuştur alarmı. Doğmanın ve ölmenin ötesinde bir yerde değişmeyen iklimlerin rüzgârıyla savrulur. Bu saat var oluş sırrının aşikâr bir işareti olarak bizi bize durmadan hatırlatır. Kendi kendimizin çöllerinde kaybolmamıza engel olur.

 

Zaman herkes için aynı hızda geçmez. Kimisinin saati henüz sabahın ilk ışıklarını gösteriyordur. Kimisi için artık gün bitmiştir. Her hale göre bir saat vardır. Acılar içinde ki bir adam için saatler geçmek bilmez. Fakat tatlı vakitler dörtnala giden bir at gibi uçar gider.

Bunun için zamanı tek bir çizgide değerlendirmek mümkün değildir. Genel geçer bir zaman sadece takvimlerde vardır.

 

Herkes kolunda kendi kaderinin vaktini gösteren bir saatle gezer. Her saatin üstünde düşleri panayır yerine çeviren bir telaş parlar. Her saat kalbin fırınına yongalar taşır. Kimisi bir hastanenin yoğun bakım ünitesinin kapılarında batan ömür güneşini seyreder. Kimisi ise yaralı bir ceylanın can verişini gözler bir rüyanın kararan bahçelerinde. Zamanın kılıcı kadar keskin bir kılıç yoktur cihanda. O düştüğü yeri yakan bir ateş gibidir. İnsan, zamanın mezarlığında şöyle bir dolaşsa orda ne hükümdarların ne şahların saltanatlarının yerle yeksan olduğunu görecektir.

 

Her şeyin bir köpük gibi parlayıp söndüğü dünya sahnesinde aşk atına binenler için ne zamanın ne de mekânın bir hükmü yoktur.  Allah yolunun yolcuları vaktin babası değil vaktin oğludurlar. Onlar için ne geçmişin elemleri ne geleceğin tasaları bir anlam ifade etmez. Onlar her dem Hakk’ın huzurunda boyun büküp dururlar. Zamanı yaratana teslim olan için artık tüm zamanlar aşılmıştır.

 

Tüm bozuk saatlere karşı şaşmayan ve şaşırmayan bir saat vardır. Bu saat bize müjdelerle gelmiştir. Onun saatinin akrebi Mekke’yi yelkovanı ise Medine’yi gösterir. Ah O yatağı soğumadan miraca çıkan sevgilinin saati ne güzel bir saattir. Beş vaktin kıblesinde aşkı anlatır durmadan.

 

Her insanın saatinin bir durma vakti vardır. Kimisi için saatler çoktan durmuştur fakat onlar hala çalışıyor zannederler. Bunlar yaşayan ölülerdir. Onlar biyolojik olarak varlıklarını sürdürürken hakikatte ise çoktan ölmüşlerdir. Onlar için zaman artık bitmiştir. Bir hayal bir düş içinde sadece yaşadıklarını zannederler.

 

Saatler insanı bir bilinmeze doğru götürürler. Artık orada güneşini kaybetmiş bir gezegen gibi üşür insan. Yalnızlığın puslu haritalarına karışır sonsuz arzular. Toprağın yaralı bir aslan gibi titrediği seher vakitlerinde bir çiğ gibi düşer insanın üstüne hüzün.