Sokaktayım, kimsesiz bir sokak ortasında;
Yürüyorum, arkama bakmadan yürüyorum.
Yolumun karanlığa saplanan noktasında,
Sanki beni bekleyen bir hayal görüyorum.
 
         İnsanlığın içinde bulunduğu ahval,  Necip Fazıl’ın “Kaldırımlar’ı” gibi kimsesiz bir sokak ortasından, ardına bakmadan yürüyüp bir bilinmez diyarın bilinmez ufuklarına yolculuk yapıyor gibi…
 
         Aslında yolculukta bir yürek yarası, bu koşuda bir avuç hicran ve yığınlarla inkisar var. Ağlamak istiyor insan, insanlığın istikbaline baktıkça
 
         Bilmem bizlerin de gönlü, seheri kucaklayıp “Yok mu benden bir şey dileyen, dilediğini vereyim” diyen Rabbe vasıl oluyor mu?
 
Ya da ağlar mı mücrim gibi baktıkça istikbaline… Kucaklar mı bütün ecramına rağmen ötelerin ötesini…
 
         “Geldim ey Rabbim”, diyerek kapanır mı secdeye ruhumuz?...
 
         Bizi anlar mı ki bu ahval; bu, manayı boğan manasız akvam…
 
         Ya da kim kime dua ediyor şu gecenin yarısını aşan demde?... Hatırlarda mı akan şehit kanları, dökülen Türkmen kanları?... Gözler yaşarıyor mu acaba her gün dünyaya veda eden elsiz, kolsuz, başsız Müslüman cesetleri karşısında?
 
         Bilinir mi şu demde kaç yavru, anasız kucaklarda; babasız yuvalarda başına çektiği yorganın altında hıçkırıklarla kaçıncı anne rüyaları görme hayali ile hıçkırmakta…
 
         Ya da hangi anne doyuramadığı yavrusunu kaçıncı defa ağıtlarla ninni söylemekte ve ona “sabah olsun da sana yemekler yapacağım, uyu yavrum görecek günler var daha” tesellisi ile uyutmaya çalışmakta…
 
         Yahut “Anadolu’nun kurtuluş savaşı, henüz ruh cephesinde yapılmadı.” diyen ve “Kılıçların gölgesinde insanlık için saadet sofrası kuran Osmanoğulları, devlet sundukları devşirmelerin eliyle hançerlendi.” tespitinde bulunan Nurettin Topçu’nun mülahazası tekerrür mü ediyor?
 
         Nihayet, “Yarınki Türkiye’nin” kurucuları, yaşama zevkini bırakıp yaşatma aşkına gönül verecek, sabırlı ve azimli, lakin gösterişsiz ve nümayişsiz çalışan, ruh cephesinin maden işçileri adına şunları söylemek gerekir:
 
 
Ey rızıkları veren Rabbim….
 
Ey olacakları taktir eden Yüce Allah’ım…
 
Ey hayır ve şerri belirleyen Büyük Allah’ım…
 
Bize Hak mucibince bir ömür ihsan et…
 
Sana layıkı ile kul olabilmeyi, tövbe edip tövbesinde sebat etmeyi, nefsinin değil dininin İsteklerine uymayı nasip et…
 
Sen bu millete acı Allah’ım
 
Güldür zebun giden talihimizi….
 
Sevdir sevgiden uzaklaşan yüreklere birbirimizi….
 
Ağlatma artık bu milleti….
 
Musul’u da Kerkük’ü de Çeçenistan’ı, Doğutürkistan’ı da kurtar zalimlerin zulmünden….
 
Akan Müslüman kanlarını dindir…
 
Velhasıl Rabbim…
 
Sen bizi susuz, sevgisiz, vatansız, imansız bırakma…