Ey!..  Ehl-i sünnet vel cemaat “MUTUKABLE TEMUT” (ÖLMEDEN EVVEL ÖLÜN)emrinibilirsiniz de, neden sünnet-i seniyyeyi yerine getirmezsiniz?
Ben söyleyeyim: Hiç bir şey bildiğiniz yok. Biliyormuş edası ile size inananların da kendiniz gibi cehenneme gitmesine neden oluyorsunuz. Şu anda Kur’an’ın dışında ve Kur’an’a ters gelen bu ilminiz ile nasıl bir vebal taşıyorsunuz bir bilseniz… Bir de Allah’ı sevdiğinizi söylersiniz. Bilmiyorsanız bilmiyorum demek bir erdemdir. Sırf insanlar sizi takva sahibi görsün diye ki nasıl takva sahibi olunacağını da bilemezsin kibrinizden de Allah’a bir Allah dostunu sorayım, ondan öğreneyim de Allah’ın terbiyesi ile terbiyelenelim diyemezsiniz.
Neden siz de ölmeden önce, sizdeki Allah’a ait olan ruhu sahibine ulaştırmayı dilemiyorsunuz? Siz Allah’a ulaşmayı dileyin. Peygamberimiz Muhammed Mustafa (S.A.V) Efendimizin “ölmeden önce ölün” sözüne uymuş olursunuz. Korkmayın: Ruh bedenden ayrılınca ölmezsiniz. Ölüm meleği sizi vefat ettirdikten sonra Allah’a ait ruhunuz bedeninizden ayrılır. Bunu kafanıza iyice sokun. Allah da böyle söylüyor:
32 / SECDE – 11.Kul yeteveffâkum melekul mevtillezî vukkile bikum summe ilâ rabbikum turceûn(turceûne).-De ki: "Size vekil kılınan ölüm meleği sizi vefat ettirecek, (öldürecek) sonra Rabbinize döndürüleceksiniz."
Haklısınız ruh hakkında hiçbir bilginiz yok. Allah da öyle söylüyor:
17 / İSRA – 85.Ve yes’elûneke anir rûh(rûhı), kulir rûhu min emri rabbî ve mâ ûtîtum minel ilmi illâ kalîlâ(kalîlen).-Ve sana ruhtan sorarlar. De ki: “Ruh, Rabbimin emrindendir.” Ve size, (ruha ait) ilimden sadece az bir şey verildi.
Fakat sadece insana verilen bir emanet olduğunu da söylüyor, Yaradan:
33 / AHZAB – 72.İnnâ aradnel emânete ales semâvâti vel ardı vel cibâli fe ebeyne en yahmilnehâ ve eşfakne minhâ ve hamelehal insân(insânu), innehu kâne zalûmen cehûlâ(cehûlen).-Muhakkak ki Biz, emaneti göklere, arza ve dağlara arz ettik (sunduk, teklif ettik). Onu yüklenmekten çekindiler ve ondan korktular. Ve insan onu yüklendi. Muhakkak ki o (nefs), çok zalimdir, çok cahildir.
Rabbimizin emrinden olan bu ruh, bize verilen bir emanet olduğuna göre, sonuçta emirler, bakın, hep Allah’a dönüyor
22 / HAC – 76.Ya’lemu mâ beyne eydîhim ve mâ halfehum, ve ilallâhi turceul umûr(umûru).-O, onların önündekileri ve arkalarındakini (muhafız melekleri) bilir. Ve emirler Allah'a döndürülür.
Ha! İsteseniz de istemeseniz de Allah böyle istiyor. Sizde bu ilim yok diye bu emirden sorumsuz olamazsınız. Aklı olmayanın dini yoktur. Siz akıllı insanlarsınız.
3 / AL-İ İMRAN – 83.E fe gayre dînillâhi yebgûne ve lehû esleme men fîs semâvâti vel ardı tav’an ve kerhen ve ileyhi yurceûn(yurceûne). -(Onlar), Allah'ın dîninden başkasını mı arıyorlar? Hâlbuki göklerde ve yerde kim varsa; hepsi, isteyerek (tav'an) veya istemeyerek (kerhen) O'na teslim olmuştur ve O'na (Allah'a), geri döneceklerdir.
Allah’ın dini ne imiş!” Ona teslim olmak”. İsteyerek veya istemeyerek teslim olacaksınız. Çünkü ruh Allah’a aittir, geri dönmesi Allah’ın bir emridir.
32 / SECDE – 9.Summe sevvâhu ve nefeha fîhi min rûhihî ve ceale lekumus sem’a vel ebsâre vel ef’ideh(efidete), kalîlen mâ teşkurûn(teşkurûne).-Sonra (Allah), onu dizayn etti ve onun içine (vechin, fizik vücudun içine) ruhundan üfürdü ve sizler için sem'î (işitme hassası), basar (görme hassası) ve fuad (idrak etme hassası) kıldı. Ne kadar az şükrediyorsunuz?
Ruhun Allah’a ulaşmasına Allah hidayet diyor. Eğer Allaha mülâki olmayı(ruh’u Allah’a ulaştırmayı) dilemezseniz o zaman dalalette kalmış oluyorsunuz.
 
 
 
 
 
13 / RAD – 27.Ve yekûlullezîne keferû lev lâ unzile aleyhi âyetun min rabbih(rabbihi), kul innallâhe yudillu men yeşâu ve yehdî ileyhi men enâb(enâbe).-Ve kâfirler: “Ona, Rabbinden bir âyet (mucize) indirilse olmaz mı?” derler. De ki: “Muhakkak ki Allah, dilediği kimseyi dalâlette bırakır ve O'na yönelen kimseyi Kendine ulaştırır (hidayete erdirir).”
Ölmeden evvel öldünüz mü? Yoksa dalalette misiniz?
Allah’a mülâki olmayı dilediniz mi? Yoksa dalâlette misiniz?
Hâlâ  “ruh bedenden çıkınca insan ölür” mü diyorsunuz?
Nasıl da kızıyorsunuz bu söylediklerime.”Bizim babalarımızdan ve atalarımızdan öğrendiğimiz din yeter” dersiniz ama Allah’ın söylediğine kulak verin:
5 / MAİDE – 104.Ve izâ kîle lehum teâlev ilâ mâ enzelallâhu ve iler resûlî kâlû hasbunâ mâ vecednâ aleyhi âbâenâ e ve lev kâne âbâuhum lâ ya’lemûne şey’en ve lâ yehtedûn(yehtedûne).-Ve onlara: “Allah'ın indirdiğine (Kur'ân'a) ve Resûl'e (itaate) gelin.” denildiğinde; “Babalarımızı üzerinde bulduğumuz şey (din) bize yeter (kâfi)” derler. Ya onların babaları (bu gerçeklere ait) bir şey bilmiyorlarsa ve hidayete ermemişlerse de mi...?
Dininizi yaşayacaksanız, Babanız olan İbrahim (AS)’ın dinine tâbi olun. Peygamberimiz Muhammed Mustafa (S.A.V) Efendimizin yaşadığı dine yani.
3 / AL-İ İMRAN – 95.Kul sadakallâhu fettebiû millete ibrâhîme hanîfâ(hanîfen), ve mâ kâne minel muşrikîn(muşrikîne). -De ki: “Allah doğru buyurdu. Öyle ise HANİF olarak İbrâhîm'in dînine tâbî olun. Ve (zaten o), müşriklerden değildi.”
Nasıl da kızıyorsunuz bu söylediklerime. Kızmanız gayet normal, fakat Allah Kur’an’da böyle yazmış. Kızdıysanız biraz dikkate alırsınız bu yazıyı ve incelersiniz belki. Şunu bilin ki amacımız hani Musa (A.S)’nın kıssası var ya. Öksüz kuzuya süt vermek için tutmak istemiş, kuzucuk da kaçmış. Epey sürmüş bu kovalamaca ve kuzucuk yakalanmış. Demiş Musa (AS) ” Ey kuzucuk ne kaçarsın, hem kendini yordun, hem de beni. Muradım sana süt vermekti
Bizim de muradımızın ne olduğun anlamışsınızdır inşallah. Elimizden gelen bu
ALLAHA EMANET OLUN