Toplum ve dolayısıyla bireylerin her türlü suça karşı korunması, temel hakların kullanılabileceği bir ortamın sağlanması ve buna aykırı davrananların yakalanarak gereken yasal işlemlere tabi tutulması için gerekli tüm önlemlerin alınması anlamına gelen “güvenlik”, devletin topluma sunduğu önemli ve vazgeçilmez hizmetlerden.
     Ve bu durum devlet adına, devletin otorite yetkisini kullanan güvenlik güçlerince yerine getiriliyor.
     İşte bu noktadaki kanun ve kuralların uygulanmasını sağlayan, meşru güç kullanma yetkisine sahip meslek grubu olarak karşımıza çıkıyor polislik. 
     Yani anlayacağınız polis, kamu düzenini ve iç güvenliği korumak için güç kullanan ve suçla mücadele eden bir örgüt olarak tanımlanıyor.
      İnsan haklarına saygı duyup hukukun üstünlüğüne hayat veren, sadece belirli sınırlar içerisinde ve olabildiğince kontrollü şekilde bireylerin yaşamlarına müdahale edebilen, aynı zamanda da aleni olarak hesap sorulabilen bir iş ve kurum olan polislik, zorluk derecesi yüksek bir meslek olma özelliği taşıyor.
     Çalışma saatlerinin düzensizliğinden ücretlerin yetersizliğine,
     Eğitim düzeyinin daha artırılmasından halka kendini yeterince tanıtamamaya,,
     Görevi ile ilgili mevzuatların yeniden düzenlenmesinden sosyal olanakların yetersizliğine kadar birçok sorunla boğuşan bir meslek grubu olarak göze çarpıyor, polislik.
     Halkın; polisin görev bilincine sahip olması beklentisinin yüksekliğiyle yine halkla olumlu yaklaşım içerisinde özverili iletişim kurmasının istenmesi,  şiddete başvurmamasıyla beraber herkese yansız davranmasının beklenmesi, bunlarla birlikte, polisliği icra edenlerin hoşgörülü, nazik ve güler yüzlü olması beklentileri zaten herkesçe malum.
    Bu durumda polisin; on parmağında on marifet, insanüstü güçlere haiz, sinirleri alınmış, sosyal ve kültürel yaşamın içinde çalışma yoğunluğundan dolayı olmaması gereken, başımız her sıkıştığında hızır gibi yetişerek olağanüstü güçlere sahip insanlar olması gerektiği yönünde, izlenimler oluşuyor.
     Toplumsal olayların ortasında taş ve sopalara hedef olurken,
     Trafiğin en karmaşık anında aymaz sürücülerle uğraşırken,
     Kaza anında yaralıları araçlardan çıkarıp ambulansa taşırken,
     Bankayı soymuş hırsızların peşinden koştururken,
     Kendi donanımlarını geliştirerek teknolojik suçları takip ederken,
     Uyuşturucu çetelerini çökertmeye yönelik operasyonlarda canını hiçe sayarken,
     Sokaklarda yollarda saat ve gün kavramı olmaksızın güvenliği sağlarken,
     Şüpheli paketin önünde canını hiçe sayarken,
     Terör saldırısı karşısında kahramanca çarpışırken,
     Okul önlerinde gençlerimizi ve çocuklarımızı kötülüklerden kollarken…
     Hep onları görür, hep onların koşuşturmasını izleriz, görmesini başarabilen gözler olarak.
     Normal şartlar altında normal insanlarla olan ilişkilerimizde bile günlük yaşamın stresi altında bunalan birçoğumuz, onların suçlu ve toplumun standart dışı insan profiliyle karşı karşıya olma halleriyle sık sık yan yana olduklarının farkındalar mı acaba?
     Hele bir hücre evinin çökertilmesinde, hele silahlı bir çetenin yakalanmasında, hele ülke bayrağının korunmasında varlıklarını yok sayarcasına, canlarını ortaya koyarak, kör kurşunlara hedef olma olasılıklarını göz ardı ederek görevlerini yapmalarını, nasıl açıklayacağız ki?
    Kuruluş yıl dönümünüzü kutladığınız bu hafta içerisinde, sizlerin var olduğunu bilmenin huzurunu yaşıyoruz.
    Dostumuz, arkadaşımız, akrabamız, komşumuz kısaca içimizden biri olan tüm meslek mensuplarını, yaşadıkları zorlukları göğüslemelerindeki özverilerinden dolayı, minnetle anıyoruz…