Başbakan’ın konuşmalarından, bir iki cümleyi dinleyebildim. Gerisi aynı şeylerdi. Olan acı vakaları özetleyip şiddetli ahlak eleştirileri yapıyordu. Kullandığı veriler (argüman) vicdansızlık, ahlaksızlık v.s. idi. Bir de  “hayret”  soruları vardı Başbakan’ın.  “Bunu nasıl yaparsınız, nasıl edersiniz” gibilerinden.
Terör örgütlerinin, elemanlarını kullanabilmek için nasıl hilelere başvurduğunu artık neredeyse birer terör uzmanı olan halkımız da öğrendi. İşte, hap içiriyorlar, beyin yıkayıcı telkinlerde bulunuyorlar, beyin yıkayıcı eğitimler uyguluyorlar, sevdikleri insanların güvenliğini öne sürerek korku salıyorlar...
Öyleyse terör bir teşkilatlanmadır. Eğitimi, siyasi bağlantıları, istihbari bağlantıları olan bir teşkilatlanma... Bunlar dururken  “ahlaksızlar, vicdansızlar”  diyerek ve dinleyenleri ağlatarak konuşmalar yapmak, terörün ardından alınacak işe yarar bir önlem değildir. Bir Başbakan bununla yetinemez.
Ayrıca o Başbakan, daha önce neler yapmalıydı? Terör otuz senedir var. Bir ara durdu. Sonra tekrar  “geliyorum”  dedi ve geldi. Bunlar beklenmedik şeyler değildi. Tıpta bile şimdi, tedaviden önce alınacak önlemleri içeren bir “koruyucu hekimlik” anlayışı gelişiyor. Kendinizi işlenmiş gıdalara, besinlere ve içeceklere adarsanız; fıtrata aykırı şeyler yapar ve bunda ısrarcı olursanız, GDO’lu ürünlere, söz gelimi, yasal haklar tanırsanız, tarlalarınızı iptal edip ülkeniz insanlarının beslenme alışkanlıklarına aykırı besinler ithal ederseniz, bununla ve bu sağlık politikalarıyla ilaç sanayisini semirtecek tıp fakülteleri kurarsanız, hastaneleriniz dolar taşar, hastalıklar artar, iyileşmeler azalır.

***

Bağımsız bir dış politikanız yok. Terörü besleyen yabancı odaklara siyasi yaptırımlar uygulayamıyorsunuz. PKK’nın uyuşturucu ticaretini ve bundan elde ettiği geliri önleyemiyorsunuz. Kanunlarınızı, onların serbestçe iş görebilmeleri doğrultusunda değiştiriyorsunuz.
AB’nin ve ABD’nin istediği dakikada, uluslararası yasal hakkınız olan askeri müdahaleyi kesiyorsunuz. Bir de üstelik içeride sonsuz tavizler vererek insan haklarına hizmet ettiğinizi sanıyorsunuz. Çünkü bu yolda eğitimler, telkinler yapan televizyon ve gazeteleriniz var, TV konuşmacılarınız var. Bunlar sert ve şiddetli konuşan adamlar ve kadınlar. MHP’nin ve CHP’nin çok iyi konuşmacıları dışında kimse bunların karşısında karşıt görüşünü belirten konuşmalar yapamıyor. Sanatkarlarınızı bile kaybetmişsiniz bir anlamda. Böyle bir grubun arasına düşmüş milli tavırlı bir müzisyen bile yumuşayıp onların istediği doğrultuda konuşmaya başlıyor.
İktidar hamasi konuşmalar yapıp dinleyicileri ağlatacak yerde, önce terörü önleyecek şeyleri, vakit geçirmeden yapma cesaretini göstermelidir.