Teflon tavaya hiçbir şey yapışmadığına göre, teflon o tavaya nasıl yapışıyor?

Yüzme zayıflatıyorsa, balinanın stili mi yanlış? Fatih Sultan Mehmet bizim şerefli ecdadımız olduğuna göre, henüz beşikteyken boğdurduğu kardeşleri Bizanslıların haysiyetsiz ecdadı mıydı? Yumurta kolesterolü azdırıyorsa, kalpten gitmemek için niye tavuk eti yiyoruz?

*

Yaş otuz beş, yolun yarısı eder, Dante gibi ortasındayız ömrün’ü papağan gibi tekrar etmesi güzel de, 70 yaşında mı rahmetli oldu Dante?

Eğitim şart’sa, annesi öğretmen olduğu halde üniversite bile okumayan Bill Gates, malı nasıl götürdü?

*

Mustafa Kemal neden müselles’e üçgen demiştir, üçyan dememiştir? Futbol, korner, faul, penaltı, gol, ofsayt, forvet, frikik, maç, pas, skor İngilizceden... Hakem niye Arapçadan?

*

Düşünmeyiz çünkü...
Ezberleriz sadece.

*

Mercidabık mesela...
Nerdedir?

*

Büyükçekmece Gölü’nün yüzölçümü Küçükçekmece Gölü’nden küçük...
E niye büyük?

*

“Azı karar çoğu zarar” ise, “fazla mal göz çıkarmaz” neyin nesi? Atalarımız mı çok kararsızdı, yoksa bazı atalarımız yavşak mıydı?

*

Ölü poposuna pamuk tıkar gibi bilgi sokmaya çalışıyoruz genç zihinlere...

Netice?

Neden’ler yerine sonuç’larla ilgilenen sistemin kaçınılmaz hezimetidir bu.

*

Bakın, geçenlerde Başbakanımız aldı eline tebeşiri, milli eğitim vizyonumuzu kelime kelime yazdı karatahtaya:

Oku, Düşün, Uygula, Neticelendir...

Herkes pek beğendi, alkışladı.

*

Halbuki az düşününce...

Topluyorsun başharflerini:

ODUN çıkıyor!

*

O nedenle, sınıflar 60’ar, 70’er kişi... O nedenle, öğretmen maaşları yerlerde sürünüyor. O nedenle, geçinmek için pazarda limon satıyorlar. O nedenle, gelişmiş ülke insanından hiçbir zekâ eksiği olmayan bir millet, moron gibi dolaşıyor ortalıkta... O nedenle, işsizlerimiz diplomalı.

*

Çünkü, ne kalabalık nüfustur aslında sorun, ne de ülkenin gariban olması... İneklerin sindirim sistemini ezberletiyoruz, düşünmeyi öğretmiyoruz çocuklarımıza...

Temel sorun budur.

*

“Camdan dışarı bakın, ilk ne görüyorsunuz?” diye soran ve “cam” cevabını vermeyenlere sıfır veren bir öğretmenin... “Bakarkör” olmamızı engelleyen bir öğretmenin öğrencisidir bu satırların yazarı...

Dün aradı beni, “Öğretmenler Günü’nü yaz” dedi. Yazıyorum.

*

Değerli öğretmenler...

“Ne yapalım, müfredat böyle, araç gerecimiz eksik, kalorifer yok, hademe az, bilgisayar pahalı” filan, bırakın artık bunları... Düşünmeyi öğretmenin maliyeti, sıfır lira.