Türk eğitim sisteminin halini, gençlerin isyankarlığını ve devleti yönetenlerin vurdumduymazlığını, aşağıdaki satırlardan daha iyi hiçbir şey anlatamazdı.
Umarım, herkes, çuvaldızı önce kendisine batırır!..

Niye mühendis oldum?
“Üreten Değil Tüketen İnsan Yetiştiriyoruz” isimli yazınızı okuyunca, o yazıda kendimi gördüm.
Endüstri mühendisiyim, yüksek lisans ve doktoramı da İTÜ işletme mühendisliğinde yaptım.
Üreten insan olmayı seçtim, ancak 10 senelik meslek hayatım, bana bu ülkede üreten insan olmanın zorluklarını gösterdi.
Bilim ve teknoloji demişsiniz.
Lisans, yüksek lisans ve doktora tezlerim teknoloji alanında yapıldı.
Günümüze damgasını vuran ve çağa adını veren öngörüleri sıralamışsınız yazınızda.
Oradaki birçok konu hakkında, bilgi ve deneyim sahibiyim, çeşitli çalışmalarım var.
Ancak sorunum şu:
Bu bilgiyi aktarıp, ülkeme yeterli faydayı sağlayamadığımı düşünüyorum. Çünkü bunun için gerekli şartlar yok.
Üniversite giriş sınavında aldığım puan, en iyi tıp fakültelerine girmeye yetiyordu.
Çevremdeki herkes doktor olup hayatımı kurtarmamı istedi.
Doktor olmak istemedim, çünkü daha o zamanlar bile ülkemin teknolojide, sanayide ilerlemesi gerektiğini düşünüyordum.
Üstüme düşen görevimi yapıp mühendis oldum.
Düşünmek gerek, insanlar neden tıbbı kazanmış gençlere gururla bakarken, mühendislik bölümü kazananlara aynı takdir yok. Çünkü herkes tarafından şu kabul edilmiş:
Bizim ülkemiz, sanayide, teknolojide ileri bir ülke değil. Mühendis olursa işsiz kalır.
Toplumun her kesiminde böyle bir yargı varken nasıl üreten insan yetiştireceğiz?

Bu maaşla olmaz!
4 yıl planlama mühendisi olarak bir fabrikada çalıştım. Ancak daha sonra doktora yapmaya, ülkeme faydalı bir bilim insanı olmaya, yenilikleri öğrenmeye ve anlatmaya karar verdim.
Şu anda bir devlet üniversitesinde yardımcı doçentim.
Teknoloji yönetimi dersi vereceğim yüksek lisans öğrencilerime.
Evet, buraya kadar her şey güzel.
Size maili yazmamdaki sebep; çok güzel bir tespitte bulunmuşsunuz. İleri seviyedeki ülkelerbilime, teknolojiye, üretime önem veriyor.
Maaşım 2 bin 660 TL.
Yurtdışında alanımla ilgili yapılan bir kongreye katılmak istesem, okulum senede sadece 1 kongreyi destekliyor.
Ve inanın o destek uçak parasına bile yetmiyor.
Ben araştırma görevlisi olarak çalışırken hazırladığım bir araştırma Amerika’daki bir kongreden kabul almasına rağmen, gidip sunamadım. Çünkü yol masraflarımı bile karşılayamadı maaşım.
Üniversite arkadaşlarım, şu an özel firmalarda benim kazandığımın 3-4 katını kazanıyor.
Evet, biz akademisyenler para kazanmayı seçmedik.
Bilime katkı sağlamak, ülkemizi bilimde bir adım öne götürmek, gençlerimizi doğru, güncel bilgiler ile yetiştirmek tek gayemiz.
Evimiz, arabamız, çok rahat bir yaşamımız yok, bu konuda şikayet edemeyiz. Ancak bir ülkedeki bir bilim insanının maaşı uluslararası kongrelere gitmek için uçak ücretine bile yetmiyorsa, o uçaktaki hostesler bile bir doçentten fazla kazanıyorsa, başka bir şey demeye gerek yok sanırım.

Çok çalıştım da ne oldu?
Keşke bir bilim insanı, bu ülkede maddi sorunlarla boğuşmak yerine yapacağı yeni bilimsel araştırmaları düşünebilse.
Keşke teknoloji konusundaki araştırmalarım ile ülkeme daha faydalı bir bilim insanı olabilsem.
Keşke üniversite sanayi işbirliği yeterince yapılabilse...
2014’te araştırmacı öğretim üyesi olarak Amerika’ya gidiyorum ama mevcut sistemin inadına geri döneceğim.
Çünkü tek dileğim bir gün ülkemin de teknolojide, bilimde en önlerde olması, gençlerimizin iyi bir eğitim alması.
Eğitim sistemi ile ilgili tartışmaları da izliyorum.
Ve düşünüyorum, eğitim sisteminin iyi, kötü, zor, kolay olmasının ne önemi var bu şartlar altında?
Tüm o sınavları başarı ile geçen, okulları sırasıyla bitiren gençlerin geleceği nokta, şu an benim bulunduğum nokta olmayacak mı?
ÖSSALES, ÜDS, KPSSKPDS...
Girdiğim bütün sınavlardan başarılı olmamın ya da her gün birçok yeni makale okumamın, çalışıp kendimi geliştirmemin ne önemi var, bu yenilikleri ülkemde uygulayamadıktan sonra?

Üreten insan?
Ülkemiz, ne zaman tüketen değil üreten insan yetiştirir?
Üreten insana hak ettiği değer verildiğinde, üreten insan hak ettiği saygıyı, takdiri gördüğünde, çalışmalarının karşılığını dünya standartlarında aldığında, teknolojik araştırma yapması için gereken şartlar sağlandığında...
Keşke size yazdıklarımı, bu sistemin düzelmesini sağlayabilecek kişiler de okuyabilseydi.
Özetin özeti: Eminim ki okuyacaklardır. Çevrelerinde, umarım hala, onları ve ülkelerini seven birileri vardır ve  onlar, onlara doğrunun ne olduğunu anlatacaktır!..