Niğde'de sosyal hayatın değişimini düğünler üzerinden tahlil edebiliriz. Modernizm rüzgârı ile mahalle konseptinin değişmesi, ilimizde yeni mekânların ve sosyal alanların doğmasına yol açtı.

Tescil edilip koruma altına alınması gerekirken yerle yeksan olan Sungurbey Sosyal salonuna ilâveten, yetmişli yılların başında apartmanlaşma furyasının hızlanmasıyla, müteahhit İbrahim Giray’ın yaptırdığı blokların bodrum katında, Giray Düğün Salonu hizmet vermeye başladı. Zira nüfus kalabalıklaştıkça Halkevi binası düğün dernek taleplerine yetişemiyordu. 

Giray apartmanının pasajından girilen salonun merdivenlerinden inerken davetlileri helâ-rutubet-sigara karışımı bir koku karşılardı.  Balon ve krapon kağıtlarıyla süslü salonda havalandırma hak getireydi. Tavana kadar istif edilen Niğde Gazosu kasalarının arasından süzülüp salona giren davetliler, boş buldukları sandalyelere otururlardı.

Orkestranın bulunduğu sahnenin önündeki pistin mozaik zemini üzerinde tepinen, halay çeken ve dans edenler;  “toz mu yuttuk, ter mi soluduk” diye düşünmeksizin adeta transa geçer, oyun havaları hızlanıp coşku tavan yaptığında esrik bir derviş gibi sağa sola savrulurlardı.

O dönemler, sıkça yaşanan elektrik kesintileri düğünlere sekte vurur, eğlencenin tam ortasında  ortalık bir anda karanlığa gömülürdü. Derhal çakmak ve kibritler yakılır, alevler sönene kadar pisttekiler tahta sandalyelerine oturmuş olurlardı. Kesinti uzadıkça homurtular artar, aile büyükleri, gelinin yanına gelip “amandiim gızım takılara mukayyet ol” kabilinden uyarıda bulunurlardı. Salonun birkaç yerine lüks lambaları asılınca çocuklara eğlence çıkar, gölge oyunlarıyla ortamın tadını çıkarırlardı. Gergin bekleyiş sürüp giderken kimi davetliler de ufaktan salondan ayrılmaya başlarlardı.

İncelemekte olduğum Osman Üçer arşivinde bulunan 1972 yılının “Niğdenin Sesi” gazetelerinden birinde şöyle bir haber dikkatimi çekti: “Düğün Sahipleri Davetsiz Misafirlerden Şikayet Ediyor.” Haber metni;  son günlerde düğünlere dadanan davetsiz misafirlerin niyetinin gazoz, dondurma gibi ikramlardan nasiplenmek değil oynayanları seyretmek olduğunu bildirip bu konuda ilgililerin dikkatini çekiyordu. Niğde’deki tüm düğün salonlarına dadanıp, göze hoş görünen hanımları seyretmeye çalışan ayak takımı, birkaç kez uyarılır; laftan anlamazlarsa, düğün sahipleri tarafından yaka paça salondan atılırlardı. O seneler, kavgasız düğün hatırlamıyorum…

Kırk elli sene öncesinde Balo ve yemekli düğünler sadece Aile Çay Bahçesinin köşesindeki Cumhuriyet Restaurant ile Çimento Fabrikasının lokalinde tertip edilirdi. Fabrikanın sosyal tesisleri dâhilinde bulunan yüzme havuzu, yaz aylarında Niğde’nin kalburüstü gençlerine hizmet verirdi.

Şehrin en elit lokantası olan Cumhuriyet Restaurant, düğün, nişan, Tıp Balosu, resmi bayram akşamında verilen balolar, resepsiyonlar, hayır cemiyetlerinin yemekleri ve sünnetlere ev sahipliği yapar, kimi zaman konserler tertip edilirdi.  Balolarda açılış dansını Vali bey ile eşleri hanımefendi icra eder, daha sonra diğer davetliler dansa kalkardı. Protokolün salondan ayrılmasıyla oyun havaları başlar, eğlence/çoşku tavan yapardı. 

Seksenlerde ise Bor Şeker Fabrikası tesislerinde kalantor Niğdelilerin nişan ve düğünleri olur,  eski Sakarya İlkokulunda -şimdiki Öğretmenevi- kına geceleri tertip edilirdi.  

Şimdilerde tadilatı bitmek üzere olan Belediyemizin altındaki düğün salonu ile Hüdavent Hatun Sosyal Salonu, doksanlı yıllar boyunca hizmet vermiştir. 2005 senesinde açılan Grand Otel’in balo salonu, yaklaşık on yıl boyunca Niğde’nin favori cemiyet mekânı olmuşsa da hiçbiri, ince sazlı program yapılan, Kayardı Bağları açık hava düğünleri kadar coşkulu olmamış, iz bırakmamıştır.  

Yakın geçmişte davetli sayısı beş yüzlerde, binlerde olan zengin düğünleri için Nevşehir’deki beş yıldızlı oteller tercih edilmekteydi. Ama artık Niğdemizin geniş açıkhava mekânları, düğün sarayları, dört yıldızlı otelleri var. Sabahtan akşama, akşamdan sabaha Abdal ağzı türkü ve bozlakların çalınıp okunduğu meşhur Karanlıkdere düğünleri ise başlı başına bir tez konusudur. 

Düğünlerimizin bir Balkan düğünü gibi, bir Süryanî düğünü gibi, bir Karadeniz düğünü gibi görsel şölen olmaktan uzak olması bir yana, günden güne yöresellikten uzaklaşıp tekdüze hale geliyor, ritm duygusu zayıflıyor, en basit halayda bile kimi sağa kimi sola gidiyor, ayaklar karışıyor. Buradan, birlik ve beraberliğimizde sorun olduğu ortaya çıkıyor.

Düğünlerin sonuna doğru çalınan Kasap Havası unutuldu, Lorke halayı çekilir oldu, Niğde Bağları dışındaki Niğde türküleri buhar oldu. İnsanı hopur hopur oynatan, 150 metronomda icra edilen aşırı hızlı Naciye, Amanin Kelle Hop Kelle, Bahçe Duvarından Aştım, Erik Dalı ile sınırlı bir repertuvar icra edilirken Niğde’de daha önce muhacir düğünleri haricinde hiç duyulmayan ve muhteşem bir Balkan ezgisi olan Damat Halayı her düğünün sonunda marş gibi çalınır oldu.    

Niğdeliler olarak düzgün bir oyun, özgün bir halay ortaya koyamadığımız sürece, eğlencede birlik olamayız. Ne zaman ki herkesin adımlarının senkronize olduğu, müziğe uygun bir oyun, bir halay ortaya koyarız, o zaman şehrimizin her yönüyle kalkınıp, Anadolu’nun diğer şehirleriyle yarışır hale gelmesi beklenir. Oluşacak bu birliktelik ve düzen, tabiatıyla diğer alanlara da yansıyacaktır.