Geçen gün bir arkadaş Niğde’de yaşanmış olan bir hadiseyi anlattı. Böyle bir olayın kesin olarak yaşanıp yaşanmadığını bilmiyorum. Muhabbet ortamını neşelendirmek için uydurulmuş olabilir.

Kısaca bu olayı anlatalım; Yaşlı bir amcamız eceli geliyor ve vefat ediyor. Cenazesinden bir hafta sonra amcamızın oğlu babasının cep telefonunu eline alıyor ve rahmetlinin arkadaşlarına tek tek mesaj gönderiyor. “Burası çok güzel en kısa zamanda seni de bekliyorum”  içerikli bu mesajı alan amcalarımızdan iki tanesi kalp krizi geçiriyor. Ölmüş olan birisinden yine ölümü her dakika aklında taşıyan yaşlı kalplere böyle bir mesajın gelmesi ilk anda bir şok etkisi yapıyor. Telefonda hala rahmetlinin adı kayıtlı ve mesaj onun adına geldiği için mesajı okuyan kişiler şaşkınlıktan kurtulamıyorlar. Tabi burada böyle bir şakayı yapan kişiye söyleyecek laf bulamıyorum. Eşek şakası dedikleri şaka türü bu olsa gerektir.
 
Diğer taraftan düşündüğümüzde bu olayın şakayı da aşan bir tarafı olduğunu görebiliyoruz. Gerçekten her dakika her saniye bize ölülerden mesaj geliyor. Belki cep telefonlarımıza kısa mesaj olarak düşmüyor ama hayatın her sahasında bu mesajlarla karşılaşıyoruz. Resim albümlerimizde ki sararmış resimler sevdiklerimizin toprak olmuş bedenleri bize ölüm gerçeğini durmadan haykırıyor. Dünyanın her yeri insana fani olduğunu haykıran işaretlerle dolu. Çoğumuzun ömrü sahip olduğumuz eşyaların ömründen daha kısa. Aslında bizim dünya dediğimiz koskoca bir mezarlıktan başka bir şey değil.
 
Birde ölümden ve ölüden korkmak yerine aktif olan ve yaşayan kötülükten ve kötülerden çekinmek daha mantıklı geliyor bana.  Evet, bu zamana kadar hiçbir ölü hiçbir diriye zarar vermedi. İnsanların başına ne geldiyse hep dirilerden geldi. Artık dilleri lal olmuş ve suskunlar meclisine gitmiş insanlar ise bizden bir Fatiha’dan başka ne bekliyorlar sanki.
 
 Bir de asıl dikkat çekici olan ölülerden mesaj gelmesi değil hayatta olduğunu zanneden çoğu kişinin çoktan ölmüş olmasıdır. Kalbi çoktan öldüğü halde hala kendini yaşıyor zanneden yürüyen ölüler var. Bunlara hiçbir şey diyemiyorum. Allah bunları ıslah etsin.
 
Evet, burası dünya ve burada hepimiz birer yolcuyuz. Bugün burada nefes alıp veriyoruz fakat yarın kara toprağın kalbine bir tohum gibi düşeceğiz. Bu dünya herkese cilveler yapıyor bir şekilde herkesi kendine çekiyor. Fakat bu dünyanın gerçek yüzünü anlayan insanlar onun tuzaklarına düşmekten kendilerini koruyorlar. Seneler gelip geçtikçe etrafımızı saran fanilik çemberinin daraldığını görebiliyoruz. Sevdiklerimiz bizi birer birer terk ediyor. Ecel gemisi varlık imanına yanaşmadan uyanmanın ise vakti gelip geçiyor.