Tarih, aralık 2003. Yer, Floransa İtalya… 76 ülkeden tam bin sanatçı Floransa Bienali’ndeyiz. Öyle bir sanat eleştirmeni gelmiş ki; bin sanatçı içerisinden sadece 160 kadarı eleştiri almaya cesaret edebilmişti. John T. Spike dünyaca ünlü bir sanat tarihçisi ve sanat eleştirmenidir. Asla taviz vermeyen, neyse onu söyleyen, bazılarına göre de çok acımasız eleştiriler yapan bir sanat adamıdır. Onun eleştirilerini alabilmek için ismini listeye yazdıran ilk sanatçıların içindeydim. Kendime ve sanatıma olan güvenim beni son derece rahatlatmıştı. Sıra bana geldiğinde her şey hazırdı. Yani söylediği her kelime, hem video hem de yazılı olarak kayıt altına alınıyordu. Bütün olanları mutlaka belgelemem gerekiyordu. İşte o belge ve görüntülerde, John T. Spike beni ve sanatımı öyle anlatıyordu ki; sözler, her sanatçının duymak ve belgelemek istediği, ama çok, çok azının duyabileceği sözlerdi (www.safabute.com eleştiriler).  Zaten bu sözleri bekliyordum ve aksini söylemesi de imkansızdı.. Sonra bana döndü ve dedi ki; ‘Nereden geldiniz?’ ‘Türkiye’den’ dediğimde bana öyle bir tuhaflıkla baktı ki; sanki, Türkiye’den böyle sanatçılar çıkarmıymış der gibiydi… Bu bana çok dokundu… Sanki sanat ve sanatçı sadece Avrupa’dan çıkardı…  Yıllar geçmesine rağmen John T. Spike’nin o bakışlarını asla unutmadım. O bakışlar beni öyle kamçılamıştı ki; artık sanat adına yapabileceğim her şeyi yapmak istiyordum. Daha çok çalışıyor daha çok sanatsal etkinliklere katılıyordum. 23 yıl içinde sayısını hatırlayamadığım kadar, ulusal ve uluslararası etkinliğe imza attım. Her şeyi arşivlememe, kayıt altına almama rağmen bir çoğunu da alamamıştım… Romanya’da yapılan Uluslararası bir Çağdaş Sanat Bienali komitesinde yer almam istendi.  Bu görevi yerine getirip Türkiye’ye döndüğümde, 1. Uluslararası Adana Çağdaş Sanat Bienalini gerçekleştirmeye karar verdim ve bir proje hazırladım. 2007 de, bütün zorluklara ve karşı çıkanlara rağmen gerçekleştirdim… Yaklaşık 6 yıl önce doğduğum yer olan Niğde’ye yerleşmeye karar verdim… Bir süre sonra, bu küçücük Anadolu kentinde uluslararası bir çağdaş sanatlar müzesi kurma fikri oluştu ve proje çalışmalarına başladım.  Böyle bir müze,  büyük şehirlerin bir çoğunda yok.  Böyle bir müzenin kurulması Niğde’nin uluslararası alanda çok daha iyi tanınmasını sağlayacaktır… Projede sadece müze yok tabi ki, Tyana antik kentinin ortaya çıkartılıp turizme kazandırılması, Tyana’lıApollonus’un ve Gümüşler Manastırında ki , dünya da tek örneği olan gülümseyen Meryem Ana freskosunun ön plana çıkartılıp müze vasıtasıyla uluslararası bir alanda tanıtımının yapılarak, Niğde’nin kültür turizminin merkezi haline getirilmesi ve  Kapadokya turizm güzergahının Niğde’den geçirilmesi.Ayrıca; bu sadece bir müze değil, aynı zamanda resim kurslarının verildiği  bir sanat merkezi, daimi bir sanat galerisiolacaktır.

         İhtiyacım olan tek şey bu projeye uygun bir mekan. Ak Medrese, Bedesten, Cullazlar sokakta restorasyonu bitmiş eski taş evleri ya da yeni hastaneler kayardı girişindeki kilise. Tabi restore edilirse…

         Kültür Bakanlığına bir mektup gönderdim ve olumlu yanıt aldım. Aynı mektubu Niğde Valiliğine de göndermişler. (Sayın Alim Barut dönemi) Ancak valilik olayı tam kavramamış ve bana, müzeyi kurmak istediğin yeri bul ve kirala diye tavsiyede bulunmuştur.  Oysa Valilik, Vakıflar Genel Müdürlüğüyle irtibata geçip uygun mekanın ücretsiz olarak tahsis edilmesini sağlamalıydı…

         Niğde’de böylesine önemli bir projenin gerçekleştirilebilmesi için benim gibi düşünenlerin desteğine çok ihtiyacım var.

         Ne dersiniz el ele verelim ve müzeyi kuralım mı?