Uzun zamandır görmediğim bir arkadaşımla geçtiğimiz hafta buluştuk, ilimiz sınırları içinde.
Onca zamanın birikmiş anılarını paylaşmak ve yılların hasretini gidermek için başlayan güzelim muhabbetin tadı, bir başka oluyordu.
Ayrılma vakti geldiğinde Niğde’yi hiç bilmeyen arkadaşım,
“Yahu arkadaş sizin şu Niğde‘nin elma sirkesi varmış ve çok meşhurmuş benim hanım başımın etini yedi illa oraya gitmişken elma sirkesi almadan gelme diye ısrar etti, neredeyse bu elma sirkesi gidip alalım” dedi.
Niğde de elma sirkesinin meşhur olup olmadığını bilmeyen ben, “senin hanım nerden biliyor  buranın elma sirkesinin meşhur olduğunu” diye tam soracakken,
”Yalnız bu sirke Niğde Açık Cezaevinde satılıyormuş, oradan bakarsak bulurmuşuz” cevabını alınca daha şaşırdım.
Devamında geçtiğimiz hafta Ankara’ da ki Niğde günlerini ziyaret ettiğinde açık cezaevinde üretildiğini görmüş almış ve çok beğenmiş, benimde buraya geleceğimi duyunca illa almadan gelme diyor karşılığını alınca mutlu olmadım desem yalan olur.
Geçtiğimiz 20 – 23 Eylül tarihleri arasında başta Niğde Valiliği olmak üzere; kamu kurumları, kentin üniversitesi, kentin belediyesi ve sivil toplum örgütlerinin yoğun çabalarıyla beşincisi gerçekleştirilen Niğde Günleri, başkentte bir buluşma tanışma ve kaynaşma ortamının oluşması kadar bu kentle ilgili olan birçok özelliğin de Ankara’ya taşınmasını sağlıyordu.
Evet; bu kadar uğraşılıyor, toplantılar yapılıyor, tüm Niğde Ankara’ya taşınıyor lakin bunca emeğin ve koşturmacanın bir faydası oluyor mu sorusu, her tanıtım sonrası bir kez daha akıllara geliyor, beyinlerimizde artısı ve eksisiyle bir şekilde değerlendiriliyordu.
Tanıtım günlerine;
Dostlar alışverişte görsün adet yerini bulsun mantığımı hakim oluyordu?
Niğde yereline sıkışmış insan ilişkimiz biraz da Başkente taşınsın da Ankara havasıyla nefeslenelim düşüncesi mi ağır basıyordu?
Niğde de zaten yeteri kadar görüşüp birbirimizle uğraşıyorken, bari dışarda buluşup farklı bir ortamda hemşeri olmanın hazzını yaşayalım, orda olsun az buçuk sosyal rollerimizin hakkını verelim, psikolojisi mi tesir ediyordu?
Hazır siyaset sahnesi ısınmaya başlamışken bari kulisleri ana merkezden yapıp, şimdiden ufak ufak ilimiz eşliğinde biraz da biz boy gösterelim, fikriyatımı yeşerip budaklanıyordu?
Her şeyden önce 220 bin kişinin ziyaret ettiği ve süreklilik arz etme yönüyle gelenekselleşen böyle bir tanıtım gününün faydasız olabileceğini düşünmek, kendimize ihanet olur.
Öyle ya da böyle kültüründen sanatına, sanayisinden tarihine, doğasından mutfağına kadar geniş bir yelpazeyi içeren tanıtımı yapmak elbette ki emek ve özveri istiyor.
Birbirine selam vermekten imtina edenlerin, farklı bir memlekette en azından selamı esirgemediği izlenimleri dahi başlı başına bir kazanç.
Hepinizin sayabileceği farklı tanıtım ve güzelliği belki buradan yazamıyorum…
Lakin benim bile farkında olmadığım elma sirkesini dolaylı yoldan olsa bile, tanıtım günleriyle fark edebiliyorsam…
Bu konuda ciddi emeği geçen başta Vali Sayın Yılmaz Şimşek olmak üzere, herkese teşekkür etmekte…
Artık bir gönül borcu oluyordu.