Bazı toplantı ve çalışmalar vardır ki tek makaleye veya yazıya sığdırmak güç olduğu kadar, tartışılan konuların fazlalığı ve çözüm önerilerinin çeşitliliği, konuyu daha etraflıca düşünüp üzerinde durma seçeneğiyle baş başa bırakıveriyor duyarlılık taşıyan birçoğumuzu.
İşte geçtiğimiz haftalarda AK Parti tarafından düzenlenen ve ülke genelinde hayata geçirilen  “Şehirlerin Ekonomik Beklentileri” başlıklı çalıştayın Niğde ayağında konuşulup tartışılan konuların ehemmiyeti bu kent açısından ciddi önem taşırken, üzerinde durulmasını da beraberinde getiriyor.
 Bence üzerinde durulması gereken ve irdelenmesi gereken soru 4. Sırada yer alan, ‘Şehrinizin ihtiyaç duyduğu yatırımların gerçekleşmesinin önündeki en önemli engeller nelerdir sorusuydu.
Şehrin önde gelen işadamlarının yatırım yapmaması mı?..
Üniversiteyi etkin kullanamayan sanayici kitlesi mi?..
Siyasi lobisinin olmaması mı?..
Teşvik yasalarının yetersizliği mi?..
Bürokraside liyakatsiz kişilerin iş başına getirilmesi mi?..
Bankacılık sisteminin dayattığı fahiş faiz sistemi mi*..
Bu madde ve tespitler şahsım tarafından belirlenenler değil, soruya Niğdeli katılımcıların verdiği cevapların içerisinde, dikkat çekenler olarak karşımıza çıkıyordu.
Lakin bu maddelerin dışında en çok dikkat çeken tespit vardı ki her biri esasen geçtim yazı konusu olmayı, bence bu memleketin en temel sorunu diyebileceğim iki maddeden oluşuyordu.
Bu tespitlerden biri mikro milliyetçilik, diğeri ise Kaht-ı Rical (kalifiye eleman ve insan eksikliği) olarak tanımlanan Niğde de ki yetişmiş insan potansiyelinin azlığına dikkat çekiyordu.
Bor – Niğde çekişmesinin mikro milliyetçilik bazdaki sebep – sonuç ilişkilerini şimdilik bir kenara koyup, Niğde’nin nitelikli insan yetiştirememe tespitine gelecek olursak;
Ülke bürokrasisine onca üst düzey insan veren bu memleket, özel sektörde de Ayhan Şahenk gibi dünya çapında bir işadamını yetiştiren coğrafya değil mi yoksa?..
Örneğin bir Doğan Baran bakan olma vasfıyla az hizmet vermedi herhalde, bu memlekete ve dolayısıyla Niğde’ye…
Geçtim bakan olduğu dönemlerde yaptığı hizmetleri, bakan olmadan ve siyasetin dışında kaldığı günden bu yana hala Niğde için düşünen, yazan, fikir üretip bir şeyleri ortaya koymaya çalışan Sayın Akın Gönen mi başka topraklarda yetişmişti?..
Niğde gibi okuma yazma oranı yüksek ve müteşebbis iş adamı yoğunluğu hiç de az olmayan bir kente haksızlık olmaz mı bu tespit…
Her şeyi geçtim, çalıştayın moderatörü konumunda bilimsel verileri yükleyip, oluşturduğu ekip beyniyle kontrol ederek, kendi memleketinin hem sorunlarına hem insanlarına bilimsel mantık kadar, sosyolojik olarak da yaklaşan Prof. Dr. Sayın Başaran Öztürk kimdi?..
Dışarıdan her hangi birinin bu tarz  bilgi ve beceriyle yönettiği bir çalışmaya kim bilir ne övgüler düzer olurduk, şimdi Niğde doğumlu olmasaydı..
Yoksa Sayın Öztürk…
Bir Niğdeli değil de;
Papua Yeni Gine doğumlu, ilkokulu Mozambik, orta ve liseyi Jamaika da bitirip, Prof. unvanını Kamboçya da mı almıştı…
Kişisel çekişme ve şahsi küçük hesapların dışına çıkma gönül genişliğini sergileyip, üzerine az buçuk saygı, sevgi ve insan olma hasletini eklediğimizde, birimiz değil hepimizin kazanacağını zaten göreceğiz.
Ve…
Niğde’nin önünde hiçbir engelin duramayacağını da…
Bizzat yaşayacağız…