Hüdavend Hatun türbesi ve çevresindeki geniş alanın eski Niğde mezarlığı olduğunu biliyor muydunuz. O dönemlerde çekilmiş siyah beyaz bir fotoğrafta kırık mezar taşlarının arasında oturmuş başında fes olan birkaç kişiyi görmüştüm. Şimdi bu fotoğraftaki kişiler kimbilir hangi taşları kırılmış mezarların koynunda uyumaktadırlar. Biten hayatlar sonunda koskoca bir ölüler albümü bırakıp giderken bir sel gibi köpüren yaşam yeni mekan ve yeni formlarda durmadan kendini yenilemektedir.

Evet eski Niğde mezarlığının olduğu alan şimdi şehrin merkezini teşkil etmektedir. Bu alanda çeşitli kamu kurumları hizmet vermeye devam etmektedir. Aynı şekilde Bor ilçesinde bulunan Üstünparkta eski gayri müslim mezarlığının üzerine yapılmıştır. İsmini ise o dönemin valisinin soyadından almıştır. Aynı şekilde Bor ilçesinin merkezindeki Sarı Saltuk türbesinin olduğu yerin karşısı eski müslüman mezarlığıdır. Hatta kız meslek lisesinin ordaki camiinin ismi eski mezarlık camisidir. Bu mezar kaldırıldığında burdan birçok mezar Acıgöl mezarlığına taşınmıştır. Yine Bor ilçesindeki Maşat yokuşu diye anılan yerde eski gayri müslim mezarlığının olduğu bilinmektedir. Yine İlimizin birçok yerinde tarlaya dönüşen üstünden yol açılan arsa olarak satılan eski mezarlıklar mevcuttur. Örneğin bugün Kemerhisarda itfaiyenin arkasında arsa olarak kullanılan böyle bir mezarlık mevcuttur.

Bana en çok hüzün veren mezarlıklar dağların patikalarında basit taşlatla kırın yüzüne yayılan yörük mezarlarıdır. Toros dağlarının birçok noktasında bu adı sanı unutulmuş mezarlıkları görmek mümkündür. Bu mezarlar yaylaların bağrında geri dönülmez bir göçün en son nişanesi olarak durmaktadır. Topraktan gelenlerin toprağa dönüş hikayeside hiç durmadan yazılmaya devam etmektedir.

Bugün nasıl yüzlerce yıl öncesine ait mezarlıklar nasıl başka amaçlar için kullanılıyorsa yarında şimdiki mezarlıklar aynı şekilde başka amaçlar için dönüşecektir. Esasında dünyanın kendisi koskoca bir mezarlıktır. İbret alan bir göz için ayak bastığı yerde dün yaşayan fakat şimdi çoktan toprağa dönüşmüş olan insanların izini görmek mümkündür. Hiç ölmeyeceğim sanıp kibre kapılan ruhlar yarın kendilerini hangi mezarlığın beklediğini düşünmekten bile acizdirler. Esasında her yaşayan bir ölü adayıdır. Mezarlıklar yazımızı tamamlarken konuyu derin anlamlar barındıran bir Ömer Hayyam'ın bir rubaisi ile tamamlıyoruz.

"İnsan bastığı toprağı hor görmemeli:

Kim bilir hangi güzeldir, hangi sevgili.

Duvara koyduğun kerpiç yok mu, kerpiç?

Ya bir Şah kafasıdır, ya bir vezir eli!"