NEVÎ ŞAHSINA MÜNHASIR BİR İNSAN HÜSEYİN AÇIKEL!

Kelimenin tam anlamına uygun bir insan Hüseyin Açıkel.(Hüseyin Usta ya da Aşçı Hüseyin) Bu satırların yazarı ara sıra gezip, gördüğü yerleri, tattığı yemekleri, konuk olduğu mekânları ve elbet tanıştığı insanları kaleme dökmeye çalışır. Peşinen belirteyim bu yazım da o yazılardan biri.
 
       Hüseyin Ustayla tanışmamız “araba sevdamız” nedeniyle oldu. Sömestri tatilinde ailemizin ulaşımını kolaylaştırmak amaçlı aldığımız otomobilin kış şartlarında seyir güvenliğini artırmak amaçlı olarak “kar tipi” lastiklerini almak için Hafızlar Premio Lastikçiliğin yolunu tuttum. Yavuz Baysal’ın her zamanki güler yüzlü karşılamasıyla “kış lastiği” konusunda detaylı bir brifing alarak önerdiği lastikleri aldım. Yavuz Baysal “başkanım elemanlar lastikleri değiştirirken, zaman da tam yemek zamanı aşçımız Hüseyin Ustanın eli maharetlidir yemek yiyelim” teklifi üzerine merdivenlerden çıkarak yemek hanenin yolunu tuttuk. Yemeklerini yiyen çalışanlara “afiyet olsun” diyerek gösterilen masaya oturduk. Değme lokantalara taş çıkartacak düzenlemesiyle işçi yemekhanesi demeye bin şahit gereken Hafızlar Premio Lastikçilik yemekhanesi masları, sandalyeleri, mobilyaları, tuzluk, baharat takımları, servis ve yemek tabaklarıyla Vedat Milör den bile beş yıldız üzerinden dört yıldız alır.
 
       Yemekhanenin dikkatimi çektiğini anlayan Yavuz Baysal “servisin her tarafında müdürlüğüm geçer lakin burada geçmez. Buranın tek sorumlusu Hüseyin Usta. Ve Onun dediği olur burada.” Diye ifade ederek merakımı iyiden iyiye artırdı. Biz bunları konuşurken birazdan aşçı Hüseyin Usta olduğunu öğreneceğim kişinin çorba servisi yapmak üzere masaya yaklaştığını gördüm.
 
       Usta hem çorba servisini yapıyor hem de çok seri bir şekilde  “yaptığı bu çorbanın kimi yerde yayla çorba, kimi yerde düğün çorba olarak isimlendirildiğini ama aslı astarının yoğurtlu çorba olduğunu, her ustanın yoğurttu kestirmeden böylesi bir kıvamda çorba yapamayacağını, yemek hanede self servis hizmet verildiğini, misafir getirilecekse kendisine önceden haber verilmesi gerektiğini, son dakika gollerini sevmediğini, çorbanın peşinden etli nohut  yahniyle, pirinç pilavı servis edeceğinin, nohudun bir gece önceden ıslatıldığını ve kaymaklı kemal paşa tatlısıyla öğle yemeğimizi sonlandıracağını tüm bunları hazırlamaktan ve elerliye servis etmekten yorulmadığını ancak personelin ve patronlarının kendisine haber vermeden misafir getirdiğinde yorulduğunu”  bir çırpıda söyleyip, gülümseyerek “söylenmeme bakmayın afiyet şeker olsun.” Dedi.
 
        Yavuz Baysal’ın “Yemek hanenin patronu Hüseyin Ustadır. Zafer Bey (Zafer Uyanık) bile Hüseyin Ustanın işine karışamaz. Bakma söylendiğine personel dışında birilerinin hazırladığı yemeği tatmasından büyük keyif alır, yemek konusunda iddialı olduğu kadarda maharetlidir de.” Demesiyle şaşkınlığımı biraz olsun   üzerimden attım.
 
      Yavuz ağabeyin dediklerinin doğruluğu çorbadan aldığım ilk kaşıkla anlaşıldı. Gerçektende “yoğurtlu çorba” güzel bir öğle yemeği yiyeceğimin habercisi gibiydi. Hüseyin Ustanın “çorbalar tamamsa nohut pilav geliyor” seslenişiyle çorba sonrası lezzetlere yer açtık. Ne yalan söyleyeyim beklemediğim lezzette ve güzellikte bir nohut yemeğiydi. Hüseyin Usta işinde usta olduğunu, sıradan bir tencere yemeğinin nasıl lezzetli bir yemek olabileceğini yılların birikimi ve deneyimiyle lezzete nasıl lezzetler katılacağını ispat etti. Hele hele tatlı sunumuyla zaman geçirmek için kabul ettiğim yemek davetini büyük bir keyif anına çevirdi.
 
       Teşekkürler Hüseyin Usta. Yemekler harikaydı. Soy ismine “cuk” oturan “açık elliliğine, açık sözlülüğüne, açık yürekliliğine de binlerce teşekkür. Sıradan bir günün, sıradan bir yemek menüsünü, emek yoğun gayretinle bir başyapıta çevirmen her aşçıya nasip olmayan yeteneklerini mütevazı bir mutfakta böylesine severek sergilemen hele, hele de tüm bu iş ve işlemleri yardımcısız tek başına gerçekleştirmen takdire değer. İyi ki o yemek davetini kabul edip, seninle ve lezzetli yemeklerinle tanışma fırsatını yakaladım.
 
      Unutmadan bir iki sözümde işletme sahiplerine olacak. Aşçınızın değerini bilin, bu zamanda yetenekli ve deneyimli aşçı bulmak zorun zoru. Hüseyin Usta’nın tırnağı olamayacak değerdeki aşçılar “yıldızlı otellerin” mutfaklarında, isim yapmış “lokantalarda” onlarca yardımcıları ve bir o kadar da teknolojik aletle Hüseyin Ustanın sunduğu lezzetlerin yanından bile geçmeyen yemekler yaparak, sözüm ona “baş aşçılık” yapıyor ve misli, misli para kazanıyorlar. Ustanızı elinizden kaçırmayın der, nitelikli işyerlerini nitelikli kılanın nitelikli çalışanlar oluğunu hatırlatırım.