Sevgili okurlarım, daha öncede yazılarımı okuduysanız, ayetlerden başka delil göstermedim. Tabiki bunun bir nedeni var. Başkalarının söylediği gibi Kur’an-ı Kerim'in dışında ve ayetlere uymayan yaldızlı sözler söyleyerek, sadra şifa vermeyen. İnsanların kurtuluşuna vesile olmayan yazılardan her zaman uzakta durdum. 

Tabiki neden sorusu olabilir. Mutlaka Kur’an-ı Kerim'i Allah'tan açıklama yetkisi alan bir Allah dostundan öğrenmek zorundasınız. "BEN ŞU ZATI MUHTEREMDEN ÖĞRENDİM" demeniz şirktir. Allah'ın görevli kıldığı kişinin dışında kimse size Kur’an-ı Kerim'i öğretemez. Hafız olursunuz da Kur’an-ı Kerim size hidayet olmaz.
AL-İ İMRAN - 164
:Le kad mennallâhu alel mu’minîne iz bease fîhim resûlen min enfusihim yetlû aleyhim âyâtihî ve yuzekkîhim ve yuallimuhumul kitâbe vel hikmeh(hikmete), ve in kânû min kablu le fî dalâlin mubîn(mubînin). Andolsun ki mü'minlerin (başlarının) üzerine (devrin imamının ruhu) bir ni'met olmak üzere kendi zamanlarında, kendi içlerinden bir resûl beas ederiz, onların aralarında (kendi kavminin içinde) onlara Allah'ın âyetlerini tilâvet eder, onları tezkiye eder ve onlara kitap ve hikmeti öğretir. Ondan evvel (resûle tâbî olmadan evvel) onlar açık bir dalâlet içinde idiler.
Bu Kur’an-ı Kerim'i öğretecek kişi içimizden ayetleri açıklayan ve bu neden ile canlı olması gereken bir nebi olmayacağına göre bir veli resul olmalı ve Kur’an-ı Kerim'in nasıl yaşanması gerektiğini açıklaması lazımdır.
NEDEN?
MAİDE - 68
:Kul yâ ehlel kitâbi! lestum alâ şey’in hattâ tukîmût Tevrâte vel İncîle ve mâ unzile ileykum min rabbikum ve le yezîdenne kesîren minhum mâ unzile ileyke min rabbike tugyanen ve kufr(kufren), fe lâ te’se alâl kavmil kâfirîn(kâfirîne).De ki; "Ey Ehli Kitap! Tevrat'ı, İncil'i ve size Rabb'iniz tarafından indirileni, yerine getirip uygulamadıkça siz birşey (bir din) üzerinde değilsiniz. Ve sana Rabb'inden indirilen, mutlaka onların birçoğunun azgınlık ve küfrünü artırır. Artık senkâfirler topluluğuna üzülme.
Eğer Allah'ın kitabını hayatınıza uygulamak zorundasınız ve başka hiç birşey Kur’an-ı Kerim'in size öğreteceğini öğretemez.
Kur’an-ı Kerim'e saygısı olmayanlar içinde her şeyin olmadığını iddia eder. Sakın itibar ederek şirke ve küfre girmeyin çünkü Allah Kur’an-ı Kerim'de hiçbir şeyi eksik bırakmamıştır.
EN'AM - 38
:Ve mâ min dâbbetin fîl ardı ve lâ tâirin yatîru bi cenâhayhi illâ umemun emsâlukum, mâ farratnâ fîl kitâbi min şey’in summe ilâ rabbihim yuhşerûn(yuhşerûne). Ve yeryüzünde yürüyen hayvanlardan ve iki kanadıyla uçan kuşlardan ne varsa (4 ayaklı) hiçbir hayvan ve iki kanadıyla uçan hiçbir kuş yoktur ki; sizin gibi ümmet olmasınlar. Biz kitapta hiçbir şeyi eksik bırakmadık. Sonra Rab'lerine haşrolunacaklar (olunurlar).
Zaten bu kitap (Kur’an-ı Kerim) okuyanlara sorun sen HİDAYETE erdin mi? Sen TAKVA sahibi misin? Ne cevap alırsınız bilemem ama eğer takva sahibi değilse bu Kur’an-ı Kerim'in ona hiçbir faydası da yoktur.
BU KİTAP TAKVA SAHİPLERİNE HİDAYETTİR.
BAKARA - 2
:Zâlikel kitâbu lâ reybe fîh(fîhi), huden lil muttekîn(muttekîne).İşte bu Kitap; O'nda hiç (bir açıdan) şüphe yoktur. Takva sahipleri için bir hidayettir.
Bu kitaptan sizlere ayetler ile bir şeyler anlatılıyorsa, ona tabi olmak zorundayız.
EN'AM - 155
:Ve hâzâ kitâbun enzelnâhu mubârekun fettebiûhu vettekû leallekum turhamûn(turhamûne). Ve indirdiğimiz bu kitap mübarektir. Öyleyse O'na tâbî olun. Ve takva sahibi olun. Böylece siz rahmet olunursunuz (rahmete ulaşırsınız).
Çünkü bu Kur’an-ı Kerim bizler için öğüttür ve KUR’AN-I KERİM'DEN SORUMLU TUTULACAĞIZ.
ZUHRUF - 44
:Ve innehu le zikrun leke ve li kavmik(kavmike), ve sevfe tus’elûn(tus’elûne).Muhakkak ki O (Kur'ân), senin için ve senin kavmin için mutlaka bir zikirdir (öğüttür). Ve siz, (Kur'ân'dan) sorumlu olacaksınız.
Kur’an-ı Kerim'in açıklama görevi ULÛL'ELBAB'A aittir.
SAD - 29
:Kitâbun enzelnâhu ileyke mubârekun li yeddebberû âyâtihî ve li yetezekkere ûlul elbâb(elbâbi).Bu Mübarek Kitabı sana indirdik, âyetleri ile tedbir alsınlar ve ulûl'elbab tezekkür etsin diye
ULÛL'ELBAB HİKMETİN, HAYRIN ve TEZEKKÜRÜN (açıklamanın) yetkilisidir.
BAKARA - 269
:Yu’til hikmete men yeşâu, ve men yu’tel hikmete fe kad ûtiye hayran kesîrâ(kesîren), ve mâ yezzekkeru illâ ulûl elbâb(elbâbi). (Allah) hikmeti dilediğine verir. Kime hikmet verilmişse böylece ona çok hayır verilmiştir, ulûl'elbabtan başkası tezekkür edemez.
ULÛL'ELBAB olan Allah'ın kulları yaradılışın nedenini hikmet sahibi olduğu için bilir.
AL-İ İMRAN - 190
:İnne fî halkıs semâvâti vel ardı vahtilâfil leyli ven nehâri le âyâtin li ulîl elbâb(ulîl elbâbı). Hiç şüphesiz; göklerin ve yerin yaratılışında, gece ile gündüzün birbiri ardınca gelişinde, elbette ulûl'elbab için nice deliller vardır.
Kalbi her an Allah'ı zikretmekle meşguldür.
AL-İ İMRAN - 191
:Ellezîne yezkurûnallâhe kıyâmen ve kuûden ve alâ cunûbihim ve yetefekkerûne fî halkıs semâvâti vel ard(ardı), rabbenâ mâ halakte hâzâ bâtılâ(bâtılan), subhâneke fekınâ azâben nâr(nârı). O (Ulûl'elbab) ki; (lübblerin, Allah'ın sır hazinelerinin sahipleri), onlar ayakta iken, otururken ve yan üstü yatarken (hep) Allah'ı zikrederler. Göklerin ve yerin yaratılışı hakkında tefekkür ederler. (Ve derler ki): “Ey Rabbimiz! Sen, bunları bâtıl olarak (boşuna) yaratmadın. Seni tesbih (tenzih) ederiz. Bizi, ateşin azabından koru.”
Allah Peygamberimizin kalbine Kur’an-ı Kerim'i indirmiştir.
BAKARA - 97
:Kul men kâne aduvven li cibrîle fe innehu nezzelehu alâ kalbike bi iznillâhi musaddikan limâ beyne yedeyhi ve huden ve buşrâ lil mu’minîn(mu’minîne).De ki: “Kim Cibril'e düşmansa o zaman (bilsin ki) muhakkak ki O, ellerindeki (daha önceki kitapları) tasdik eden (Kur'ân'ı), Allah'ın izniyle senin kalbine indirdi. (O Kur'ân), mü'minler için bir hidayet (rehberi) ve müjdedir.”
Peki başkalarının göğsüne Allah ayetleri beyan (açıklar) eder mi?
ANKEBUT - 49
:Bel huve âyâtun beyyinâtun fî sudûrillezîne ûtûl ilm(ilme), ve mâ yechadu bi âyâtinâ illez zâlimûn(zâlimûne).Hayır O (Kur'ân-ı Kerim), ilim verilenlerin sînelerinde beyan olunan âyetlerdir. Ve zalimler hariç, onlar âyetlerimizi bile bile inkâr etmezler.
Eğer ilim verilen olarak kast edilen kişi iseniz Allah ayetleri sînenize (göğsünüze) beyan (açıklayacak) edecek.
Şimdi sorarım; Kur’an-ı Kerim satırdan mı okunur? Sadırdan mı?

Hani derya Koca Yunus "MEDRESELER MÜDERRİSİ OKUMADILAR BU DERSİ, GÖNÜLLERE YAZILIR BU KİTABIN SURESİ"
İşte bu ilim verilenler, kendilerine ayetler ile Peygamberimizin söylediğini söyler. Yani sizi Allah'a davet eder. Ölmeden Allah'a ait ruhunuzu Allah'a ulaştırmayı dileyin ki hidayete ulaşın der.
KASAS - 87
:Ve lâ yasuddunneke an âyâtillâhi ba’de iz unzılet ileyke ved’u ilâ rabbike ve lâ tekûnenne minel muşrikîn (muşrikîne). Ve Sana indirildikten sonra, Allah'ın âyetlerinden sakın seni alıkoymasınlar. Ve Rabbine davet et (Allah'a ulaşmaya çağır). Ve sakın müşriklerden olma.
Tabi ki Peygamberimiz SAV Efendimizi seviyor ve güveniyorsanız davete icabet edersiniz ve ruhunuzu Rabbimiz kendine ulaştırır, ermiş (derviş) olur hidayete erersiniz.
O Allah dostunun sizleri ayetler ile Allaha davetine itibar eder ve iman ederseniz, kalben Allaha ulaşmayı dilerseniz. Siz artık ilim verilmişlerdensiniz.
HAC - 54
:Ve li ya’lemellezîne ûtul ılme ennehul hakku min rabbike fe yu’minû bihî fe tuhbite lehu kulûbuhum, ve innallâhe le hâdillezîne âmenû ilâ sırâtın mustakîm(mustakîmin).Ve kendilerine ilim verilenlerin, onun (irşad makamının, Velî Resûl'ün, Nebî Resûl'ün) söylediklerinin Rabbinden bir hak olduğunu bilmeleri, O'na îmân etmeleri, onların kalplerinin O'nu (Allah'ı) idrak etmesi (kalplerinden ekinnetin alınıp yerine ihbat sistemi konarak kalplerin mutmain olması) içindir. Muhakkak ki Allah, âmenû olanları (Allah'a ulaşmayı dileyenleri) mutlaka Sıratı Mustakîm'e hidayet edendir.
NEDEN KORKUYORSUNUZ Kİ. SADECE BİR DİLEK. "RABBİM BEN SENİN VELİ KULLARINDA OLMAK İSTİYORUM" NE YAPARSA ARTIK HERŞEYİ RABBİMİZ YAPACAK.

SORUN ALLAH'A HACET NAMAZI İLE O ALLAH DOSTU KİM VE BUNLAR GERÇEK Mİ?
Hacet namazını perşembeyi cumaya bağlayan gecelerde veya kandil gecelerinde kılınması asildir. Ama bütün gecelerde kılınabilir. Önce boy abdesti alınır. Sonra hacet namazına niyet edilir.
Namazda aşağıdaki âyetler okunur:
1. Rekâtta: Subhaneke + Fatiha + 3 Âyetel Kürsî
2. Rekâtta: Fatiha + Ihlâs + Felâk + Nas.
2. Rekâtın sonunda : Ettehiyyâtü
3. Rekâtta: Fatiha + Ihlâs + Felâk + Nas.
4. Rekâtta: Fatiha + Ihlâs + Felâk + Nas.
Namaz tamamlandıktan sonra Allah’tan hacet neyse o istenir. Allah’tan mürşid istemek için bu namaz kılındıysa mürsid istenir.
Bu namazdan sonra hiç konuşmadan yatmak gerekir. Yatarken kıbleyi sağa alacak şekilde yatak kurulur. Vücudun ön cephesi kıbleye çevrilerek yan üstü yatılır, 3 Âyetel Kürsî okunur ve Allah’tan mürşid istenir. Eğer kişinin haceti mürşid değil de başka bir hedefe ulaşmaksa (zahirî veya Batıni bir hedef olabilir) o hedefe ulaşmak istenir. Sessiz zikir (hafî zikir) bu istekten sonra baslar. Yanüstü yatıldığı için sağ kulak yastığa gelecektir. Bas biraz sağa, sola oynatılarak kulakta kalbin atışlarının, basınç sebebiyle rahatça duyulacağı pozisyona gelinir. Ve kalbin her çift atışında “Allah, Allah” diyerek kişi Allah’ı zikr-i hafî ile (yani sessiz olarak) içinden zikredecektir.
Eğer ilk namazdan sonra yatıldığında birşey görülmez ise tekrar tekrar, her perşembeyi cumaya bağlayan gece namaza devam edilmelidir. Her gece de kılınabilir.

[email protected]