Testi kırıldıktan sonra yol gösteren çok olur! Gerçi biz testi kırılmadan önce de uyarılarda bulunanlardanız ama şimdi bunları hatırlatmanın bir faydası yok! Yine de meseleyi temelden ele almak gerekiyor. 
2002’de AKP iktidarı yeni kurulduğunda Diyanet İşleri Başkanlığı’na 15 bin yeni kadro verildi... Bu kadrolara alınanlar daha sonra devletin çeşitli birimlerine dağıtıldı! O günlerde Los Angeles Times gazetesinde, Amir Tahiri, şöyle yazıyordu:
“Cami, türbe, vakıf gibi kutsal yer ve iş yerlerinin kontrolünü devletten söküp alması halinde, AKP, fiilen ülkedeki hemen her köy ve kasabada güçlü ve kalıcı bir mevcudiyet temin etmiş olacaktır. Parti, binlerce militanını nüfuzlu ve gelir getiren mevkilere atayabilir, tüm camileri kontrol edebilir. Bu durumda parti, atadığı insanlar vasıtasıyla camileri ve dini sistemi kullanarak, yıllarca iktidarda kalmasını sağlayacak şekilde, yeterli sayıda seçmeni kontrolü altına alabilir.” 
Tahir Amiri’nin bahsettiği gibi AKP, Diyanet teşkilâtını da kullanarak hemen her köy ve kasabayı siyasi kontrolü altına aldı ve yıllarca iktidarda kaldı...
***
Diğer taraftan, AKP zihniyetinin temelleri, sadece Türkiye Cumhuriyeti’nin değil, Osmanlı’nın da tam olarak baş edemediği, siyasi iktidarı ele geçirmek isteyen cemaat ve tarikat yapılanmalarına dayanır. 
Cemaatler ve tarikatlar, yüzde 70’i Sünni olan Türkiye’de Kur’an kurslarından İmam-Hatip okullarına, camilerden vakıflara kadar her alanda ve 7’den 70’e her yaştan insanı yıllardan beri eğitimden geçirmektedir. Bu eğitimlerin temelinde, Türkiye’nin Atatürk tarafından İslam Devleti olmaktan çıkarıldığı, dolayısıyla Darülharp olduğu işlenir. Bu anlayışa göre çalınan devletin malı ganimettir! 
Bu sebeple cumhuriyet ilkelerini benimsemiş CHP ve MHP’nin seçim kampanyası boyunca üzerinde durdukları iktidarın ayyuka çıkmış yolsuzluklarını bazı insanlar, bir görevin ifası olarak kabullenmişlerdir. Bu anlayışa göre, ayakkabı kutularında veya yatak odalarındaki kasalarda bulunan paralar “cihad yolunda kullanılacağı için” temizdir! Dolayısıyla ne söyleseniz boştur. 
***
Aslında bütün bu dini söylemler de gerçekte içselleştirilmiş değildir. Asıl mesele, gelmiş geçmiş siyasi kadroların itip kaktığı ve öne çıkmasına fırsat vermediği insanların, tarikat ve cemaat dayanışmaları veya bu alt yapıya dayanan siyasi partiler vasıtasıyla kendilerine ekonomik açıdan bir çıkış yolu bulma arayışıdır. Bu arayışı, son yıllarda en iyi tatmin eden parti AKP olmuştur. 
Çocuk parasından, hasta veya özürlü insanlara ve hatta onların bakıcılarına bağlanan 700-800 lira maaşlara, hastane önlerinde gece yarısı kuyruğa girmeden tedavi olma imkânına, bedava Çanakkale gezisinden ucuz fiyattan uçak yolculuğuna, çok kimsenin küçümsediği erzak ve yakacak yardımlarına kadar, kitlelere nüfuz etmiş siyasi iktidarın karşısında, iki ay kala aday belirleyip, kampanyayı da sadece hırsızlık üzerine kurarsanız, seçimden başarılı bir sonuç çıkarmanız mucize olur! 
Aynı şekilde, iktidarın muhtemel bir ekonomik krizle sarsılacağına ve kaos çıkacağına bel bağlamak da acizliktir. 
***
Bu itibarla, sayım yapıldığı saatlerdeki elektrik kesintilerini “3.5- 4 metreden trafoya atlayan bir kedi” ye bağlayarak sizinle dalga geçerler! 
BDP Eş Genel Başkan Yardımcısı Hamit Geylani’nin “Bugün değil yarın, Kandil’dekiler de buraya gelecek, belediye başkanı da milletvekili de bakan da olacak. İşte barış süreci, bütün seçimler bunun içindir” dediği gibi dalga geçmeyenler de var! 
Bu bakımdan, yeni bir ahlaki disiplin içinde, insanlara cesaret, umut ve güven veren, hedefe kilitlenmiş ve halk arasında örgütlenmiş bir proje partisi olmadan AKP’yi seçimlerde mağlup etmek hayaldir.