CIA’nın “Seçilmiş Travma Yöntemi” kullanılarak, Dersim üzerinden, Alevileri rejim düşmanı haline getirecek bir süreç başlatılmak istendi. İleri gidenlerden biri Alevilerin temsilcisi gibi konuşarak cemevlerinden Atatürk resimlerinin indirileceğini söyleyebildi. 
New York’taki Birleşmiş Milletler Genel Merkezi’nde ise ilk bakışta bu sürece ters gibi görünen bir sempozyum düzenlendi. 
Sempozyumun adı “21. Yüzyılda Atatürk’ün Mirası..” 
Türkiye’nin BM Daimi Temsilcisi Büyükelçi Ertuğrul Apakan himayesinde düzenlenen sempozyumda, Afganistan’ın BM Daimi Temsilcisi Büyükelçi Zahir Tanin, “Atatürk’ün liderliğindeki Türkiye, İngiltere’den bağımsızlığını kazanan Afganistan için esin kaynağı olmuştur. Bugün için de Türkiye’nin Afganistan’daki rolü çok önemlidir ve biz Türkiye’yi bize dostluğunu sunan ve destek veren bir esin kaynağı olarak görüyoruz” dedi. 
Avustralya’nın BM Daimi Temsilcisi Büyükelçi Gary Quinian Çanakkale Savaşının ardından Avustralya ve Yeni Zelanda’nın koloni devletler olmaktan çıkarak ulus devletler haline geldiklerini, millet bilincinin oluştuğunu anlattı. 
Yeni Zelanda’nın BM Daimi Temsilcisi Jim McLay de konuşmasında, Atatürk’ün 1934 yılında Gelibolu’da ölen Anzaklar’a hitaben yazdıklarını okuyunca salonda duygusal anlar yaşandı. 

***

Derken Prof. Dr. Justin McCarthy’in yönetiminde “Atatürk ve Arap Baharı” konulu oturuma geçildi! Amerikalı yazar, öğretim üyesi ve emekli albay Austin Bay, Arap Baharını yaşayan ülkelerin, Atatürk’ün yarattığı Türkiye modelinden yararlanabileceklerini söyledi. 
Austin Bay, Atatürk’ün yarattığı Türkiye modelinin Arap Baharı’nın esin kaynağı olup olmadığının sorulması üzerine “Atatürk’ün modern Türkiye modeli, çok değerli ve engin, çünkü bu model Suriyelilere, Tunuslulara, Libyalılara, Mısırlılara, baskıcı bir rejimden çoğulcu bir topluma geçmenin mümkün olduğunu gösteriyor” dedi. 
“Bugünün Türkiye’sinde yaşasaydı Atatürk, laiklik konusunda nasıl bir yol izlerdi?” sorusu üzerine Prof. Dr. Justin McCarthy söz alarak bu tür sorular sormanın çok da doğru olmadığını söyledi! 
Açıkça görülüyor ki Amerika’daki bu sempozyumda, tamamen Amerikan güdümlü olarak planlanan ve temeli 2005 yılında İstanbul’da atılan Arap Baharı darbelerini, Atatürk üzerinden emperyalizme karşı, bağımsız hareketler gibi gösterme çabası var.. 

***

Biz hem bu çarpıtmaya bir cevap, hem de Dersim konusunda, Necip Fazıl’ın yazdıklarını esas aldığını söyleyen Tayyip Bey’e bir hatırlatma olsun diye Nail Güreli’nin, “Atatürk’ten Sonra Atatürk” adlı eserinin 211’inci sayfasından bir alıntı yapalım ve Necip Fazıl’ın Atatürk’ün ölümünden sonra 26 Kasım 1938’de Cumhuriyet gazetesinde yayımlanan  “O Türk’e, hem Türk’ü hem Avrupalıyı inandırabildi” başlıklı yazısından bir bölümünü sunalım: 
“Hiçbir Türk kendi devlet reisine bütün dünyanın bu türlü bir saygı göstereceğini ümit edemezdi. Osmanlı İmparatorluğu’nun yarı dünyaya sahip olduğu devirlerde bile böyle bir ihtirama hedef olabilmiş hükümdar yoktu. Avrupa’nın, bize en yabancı milletlerine kadar heyetlerle, askerî kıt’alarla ve en büyük mümessillerle Ankara’ya koşmuş olması gösteriyor ki, Garb (Batı) Atatürk’ün şahsında Türk ehliyet ve kıymetine artık inanmıştır. (...) Atatürk’ün gözleriyle görmediği bu manzarayı biz yalnız gözlerimizde bırakmayarak keskin bir delâlet halinde şuurumuza sindirmekle mükellefiz:
(...) Asker sıfatı da onu ifadeye kifayetsizdir. Zira bu merhalede askerlik O’nun sadece aletiydi. Bu merhalede O, en büyük asker olmak kıymetinin çok üstünde bir değer taşıdı. Koca bir milletin diriliş iradesini temsil eden mefkûrevî insan olmak değeri. Bu değeriyle Atatürk, beşer (insanlık) tarihinde sayısı birkaçı geçmeyen hakikî millet kurtarıcılarından bir tanesidir.” 

***

Şimdi ise Türkiye’nin Başbakanı, Türk Milleti’ne kendisine güvenmeyi öğreten bu büyük lideri, Necip Fazıl’ı da kullanarak katliam yapmış bir kişi olarak sunuyor. Bu da yetmiyor, Atatürk’ün devrimi, Türkiye’nin diplomatları ve Amerikalılar tarafından Arap Baharı denilen, İslam dünyasını ele geçirme operasyonunu meşrulaştırmak için kullanılıyor!