Ortadoğu’da bir Kürt devleti kurma peşinde koşan ABD, Kürt nüfusun yaşadığı Türkiye, Irak, Suriye ve İran’dan oluşan dört yapraklı yoncanın iki yaprağını tamamlamıştı. Türkiye’ nin Güneydoğusu’nun da hazır olduğunu düşünmekteydi.  Rusya ile anlaşıp, Ortadoğu pastasını paylaşmak üzere harekete geçti ve Akdeniz’e uzanan bir “Kürt koridoru” oluşturmaya başladı.
Ortadoğu’da PKK’ nın yanı sıra aşırı dinci bir terör grubu daha ortaya çıkmıştı; Irak Şam İslam Devleti (IŞİD) ya da Türkiye’de söylendiği adıyla DAEŞ.
Bu arada Türkiye’de etnik terör kadar mezhepsel terör de iş başındaydı. Başlangıçta AKP ile birlikte hareket eden, bu sürede ülkenin tüm kurumlarına sızan Fethullah Gülen (FETÖ) örgütü 15 Temmuz 2016’ da TSK’ yı kullanarak bir darbe girişiminde bulundu. İktidarın ve TSK’ nın buna taviz vermemesi ve vatandaşın sokağa dökülmesi üzerine sözde darbe önlendi ancak 240 sivil vatandaş ile sayıları bilinmeyen ana kuzusu erler hayatlarını kaybetti. Binlerce insan FETÖ’ cü oldukları gerekçesiyle hapislere atıldı. Askeri Liseler kapatıldı.
Ortadoğu’daki tehlikenin nihayet farkına varan Türk hükûmeti,   Suriye ve PKK konusundaki hatalı politikasından kısmen de olsa dönerek Ortadoğu’da sınırlarımızın değiştirilmesine ve bir Kürt koridoru oluşturulmasına izin vermeyeceğini açıkladı. TSK önce IŞİD örgütünü bölgeden temizlemek için Suriye’ye “Fırat Kalkanı Harekâtı” başlattı. 216 gün süren harekâtta 67 asker şehit oldu.
PYD örgütünü kara birliği olarak ilan eden ABD, örgütü son model teçhizatlarla silahlandırmakta ve eğitmektedir. Türkiye’ nin sınırında 30 bin PYD’ liyi eğiterek bir ordu kurduğu haberlerinin ardından Türkiye, “Zeytin Dalı (Afrin) Harekâtı” ile Suriye iç savaşına bir kez daha müdahale etti. Ve Türk askerlerinin tabutları yeniden sıralanmaya başladı…
TSK Afrin’de, PKK/YPG ve DEAŞ ile mücadele ederken, diğer taraftan da Suriye’den Hatay ve Kilis’e ABD ve Rus yapımı 94 adet füze atıldı. (Basın) 7 sivil vatandaş şehit oldu. Füzelerden birisi 17 yaşındaki güzeller güzeli Fatma Avlar’ı yatağında uyumakta iken vurdu.  113 vatandaş da yaralandı. Zeytin Dalı Harekâtı hâlâ bütün hızıyla sürmektedir. Türkiye’nin hedefinde Membiç’de vardır ancak ABD, Türkiye’nin harekâtını sınırlandırması ve Membiç’e girmemesi, orada kendi askerlerinin bulunduğu yönünde açıklamalar yaparak adeta Türkiye’ye “gelirsen karşında beni bulursun!” mesajı vermektedir.
Suriye bataklığı, Türk askerini içine çekmeye ne kadar devam edecek, gözyaşları ne zaman dinecek bilinmemektedir…
Hani yazının başlığında “Ne çektin be Türkiyem” dedik ya, gönül ister ki, bu çekilenler, Afrin harekâtı ile sona ersin. Başka askerler ölmesin!
***
Şimdi diyeceksiniz ki Türkiye’nin yaşadığı tüm bu olumsuzlukların ardında dış güçler mi yatmaktadır? Elbette hayır!
Türkiye 1938’den yani Mustafa Kemal Atatürk’ün ölümünden itibaren iyi yönetilememiştir. 1938’den günümüze kadar iç ve dış politikada basiretli bir siyaset izlenememiştir. Siyasilerin önceliğinde genel olarak ülke menfaatleri değil kendi ideolojik düşünceleri ya da dinî hedefleri yer almıştır. Bu çerçevede, Halifeliğin geri getirilmesi, Türk İslam Devleti, Yeni Osmanlıcılık bağlamında Ortadoğu-Türk Federe Devleti, Ilımlı İslam Devleti gibi ABD kurgulu vaatlerin peşine takılmışlardır. Türkiye, özellikle 50’ li yıllardan itibaren borçlandırılmış, tarım, petrol ve eğitim, bir yerde de askeri teçhizat ve istihbarat ABD’ nin kontrolüne geçmiştir.  Federasyon tartışmaları her dönemde sıcak tutulmuştur. 50’ li yıllardan itibaren başlayan ve 80 ihtilâlinin ardından hayata geçirilen özelleştirme projeleri, 2000’ li yıllarda tavan yapmış, Cumhuriyetin fabrikaları başta olmak üzere dev yapıları ve bankaları yok bahasına satılmıştır.
Atatürk, “Tam bağımsızlık” derken, bunun ekonomik bağımsızlık ile birlikte gerçekleşeceğini vurgulamıştır. Ancak sonraki iktidarlar ne yazık ki bu kuralı işletmeyerek Türkiye’ yi her yönüyle Batı’ ya mahkûm hale getirmişlerdir. Günümüzde de bu durum ne yazık ki değişmemiştir. Öyle ki Kilis ve Hatay’a fırlatılan 94 adet füzeyi karşılayacak bir füze kalkan sistemine bile sahip olamayan ülke, saldırılara açık bir hale gelmiştir.
Ne çektin be Türkiyem!
İçeriden vurdular, dışarıdan vurdular; yıkılmadın!
Buraya kadar anlatılanlara bakarak hiç kimse Türkiye’ nin ve Türk milletinin “kolay bir lokma” olduğu düşüncesine kapılmasın. Ben sadece uyuyan beyinleri uyandırmak, geçmişi hatırlatmak ve günümüzü anlayabilmek adına kısa bir bilgi vermeye çalıştım.
Bu ülkede Kuva-i Milliye ruhu her daim yaşamaktadır. Türk milleti, binlerce yıllık tarihi ile dimdik ayaktadır ve hiç kimsenin bu milleti vatanından atmaya ya da vatanını parçalamaya gücü yetmeyecektir.
Çok çektin ama elbet bir gün güneş Doğu’dan, yeniden Türk milletinin ve Türk vatanının üzerine doğacaktır. Yeter ki millet bir araya gelsin ve kenetlensin. Yeter ki millet “neden benim askerim Suriye’de ölüyor?” diye sorsun, sorgulasın. Etnik ve dini kimlikler bir kenara bırakılsın ve Türk Milleti tıpkı Kurtuluş Savaşında olduğu gibi yeniden tek yürek, tek yumruk olsun. Yeter ki oynanan oyunu görsün ve büyük planı bozsun!
Hiç şüpheniz olmasın ki “Hilal” bizi kucaklayacaktır…
 
Tülay Hergünlü
İstanbul, 6 Şubat 2018
 
Not: “İngiliz Sicimi’nden Amerikan Bezi’ne” adlı kitabımız tüm kitapçılarda ve internet sitelerinde satıştadır.