Son zamanlarda ülkücülük ile ilgili yapılan değerlendirmeleri dikkatle inceliyorum. Yazdığım yazılara olumlu ve olumsuz pek çok eleştiri yapılması da gösteriyor ki ülkücü hareket kendisi ile ilgili değerlendirmeleri ciddiyetle takip ediyor. Bu durum hareket adına oldukça sevindirici bir durumdur. Daha önce amatör bir kalemle ele alınan “Kim Bu Ülkücüler?” adlı çalışmanın girişindeki değerlendirmeler başlığımızı açıklayıcı nitelikte olduğunu düşündüğüm için değerli okurlarımızla paylaşmak istedim:
Ülkücü ve Ülkücülük üzerine yazılmış ne mutlu ki, bazı kitaplar mevcuttur. Ülkücülüğün tanımı bu eserlerde verilmiştir. Ülkücülük üzerine yazılan çalışmaların çoğu bizzat ülkücüler tarafından yapılmıştır. Alparslan Türkeş’le başlayıp bugüne kadar gelen süreçte, “Ülkücüler” aynı zamanda “Türk Milliyetçileri” olarak ifade edilmişlerdir. Yakın tarihimizde Gaspıralı İsmail’den Yusuf Akçura’ya, Ziya Gökalp’ten Hüseyin Nihal Atsız’a, Alparslan Türkeş’ten Dündar Taşer’e kadar, birçok Türk Milliyetçisi yetişmiştir. Türk Milleti’nin tarihinde büyük işler başarmış, Türk’ün birliğine ve dirilişine sebep olmuş, nice Alperenler, bir nice adsız Kahramanlar vardır. Bunların cümlesine Ülkücü diyoruz. 
         Çünkü Ülkücülük; Türk Milleti’ni sevmek, saymak, O’nu yüceltmek ve yükseltmektir. Büyük Türk Milleti’ne hizmet etmek, Türk’ün bağımsızlığı için çalışmaktır. Türk Milleti’nin müreffeh yaşamasını sağlamak, Milletlerarası Camîa’da; Türk toplumlarının hakkını, hukukunu korumaktır. Dünya’da yaşayan bütün Türklerin, Temel İnsan Hakları’na uygun, hürriyet içerisinde yaşamalarını savunmak ve sağlamaktır. Ülkücülük, tarihe mal olmuş Türk büyüklerinin yolundan gitmektir. Oğuz Kağan’dan Sultan Alparslan’a, Fatih Sultan Mehmet’ten Atatürk’e kadar gelen Türk Devlet adamlarını iyi tanımaktır. Ülkücü, aydın, okuyan, araştıran, ferasetli akıl ve şuur sahibi, özverili Türk Milliyetçisi demektir.
Ne yazık ki, öteden beri bazı kesimler, Türkiye’de kasıtlı olarak, Türk Milliyetçilerine yani ülkücülere, haksız ve hukuksuz bir şekilde saldırmaktadırlar. Türk Milliyetçiliği’ni Faşizm ile bir sayarak, Türk Milliyetçisi olan Ülkücüleri, Faşist diye niteleme hastalığını sürdürürler. Oysa, Ülkücüler; Yurtsever, araştırmacı, üretken, samimi, toplumcu, halkçı, Türk Milleti’nin tarihi ve kültürel değerlerine bağlı, sağduyulu ve ülkeye yararlı insanlardır. 
         Ülkücülük; Türk Milliyetçiliği mefkuresini iyi anlamak ve onu gerçekleştirmek için mücadele vermektir. “Ülkü denen nazlı gelin er’de şan ister. Büyük devlet kurmak için büyük kan ister”. “Dünya barışını dünya nimetlerini paylaşanlar düşünsün”. “Tanrı dağı kadar Türk, Hira dağı kadar Müslümanız”. “Komşusu aç iken, kendisi tok yatan bizden değildir”. “Türklük bedenimiz, İslamiyet ruhumuzdur. Ruhsuz beden ceset olur”. “Ülküsüz insan çamurdan farksızdır”. “Dünya’nın neresinde bir Türk varsa, orası bizim vatanımızdır”. “Çağrımız İslam’da dirilişedir”. “Müslümanlar, Küfre karşı tek yumruk” gibi, ifadeler ülkücülerin taşıdığı fikri ve sahip olduğu değerleri ifade etmektedir.
Ülkücülük, Türk’ü sevmek, Türk’ü yüceltmek ve yükseltmek, Türk Milleti’nin hakimiyetini, yeryüzünde ezilen ve mazlum halkların umudu ve öncüsü olarak ortaya koymak düşüncesidir. Başta Türkiye Cumhuriyeti devletini kuran Yüce Türk Milleti olmak üzere, Dünya’da yaşayan bütün Türklerin Hürriyet ve Bağımsızlık içerisinde yaşamalarının arzusunu taşımaktır. Bu durum, ne İslam inancına, ne de Temel İnsan Hakları’na aykırı bir anlayış değildir.
         Türkiye’de Türkleri etnik bir alt kimlik unsuru gibi, gören yada gösteren herkesin büyük bir yanlışlık içerisinde olduğunu belirtmek gerekir. Ülkücülük; Büyük Türk Milleti’ni özelde ise, Türkiye Cumhuriyeti’ni sonsuza kadar bağımsız, güçlü ve mutlu olarak yaşatmaktır. Türk adına düşman, Türk Milleti aleyhine çalışan, Türkçeyi ve Türklerin hürriyet içerisinde yaşamalarına karşı olan herkesle ve her türlü güçle mücadele etmektir.
Bu çerçeve içerisinde yer alan Türk Milliyetçiliği ve Ülkücülük, Kuran-ı Kerim’e ve Sünnete, tarihe, İnsan Hak ve Hürriyetleri’ne uygun meşru ve hukukî olan Milliyetçiliktir. Asla, Faşizm veya Kavmiyetçilik değildir. Irkçılık hiç değildir. Bir Hitler Nazizmi veya Yahudi Irkçılığı değildir. Etnik-bölücü milliyetçilik de değildir.
Hakikat şudur ki, Ülkücülük bir kutlu sevdadır. Bu ateşte yanmayanlar ve yanamayanlar bunu bilemezler. Allah yolunda serden geçemeyenler bunu bilemezler. Yüce Türk’ün tarihini, adaletini, yüksek idarecilik vasfını bilmeyenler, ülkücü olamazlar. Türkler Gazi Millettir. Türkler, yeryüzünün adalet güneşidir. Türkler, zalimlere kılıç, mazlumlara hâmi ve rehber olmuşlardır. Bu anlayışın Dünya’da yeniden inşâsı için ise Ülkücülük şarttır.