Bugün 10 Kasım 2014. Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk’ün ebediyete intikalinin 76. Yıl dönümü.

Bu yazıda Atatürk’ün ölümünden değil, nasıl yaşadığından bahsetmek istiyorum. Özellikle de sürdürdüğü o mütevazı yaşamdan…
Gazi Mustafa Kemal Atatürk, yaşamı boyunca hiç bir zaman zengin bir insan olmamış, her zaman para sıkıntısı çekmiştir.

 Halep’ten İstanbul’a dönmek için yol parası olmadığından, özel olarak yetiştirdiği atlarını satmış, annesinin, ihtiyaç içinde olduklarını bildirdiği mektubuna ise; ölümlüğü için ayırdığı parayı harcamasını, yetmezse evden bazı eşyaları satmasını söyletmiştir. Mazhar Müfit’in, “kasadan bir miktar para gönderelim” cevabına ise, “Müfit, sen ne diyorsun! O paranın bir akçesine el sürdürtmem. Hem o para bizim değil. Milletin parası… Ben başka çözüm bulurum.” diye sert bir cevap vermiştir.

Almanların kendisine “rüşvet” olarak gönderdiği bir miktar altını ise elinin tersiyle itmiştir.

Ata’nın mal varlığının çoğu kendisine bağış ve hediye olarak verilen köşklerden, evlerden, bağlardan ve bahçelerden oluşmuştur.

Atatürk’ün ziyaretleri esnasında kendisine belediyeler tarafından hediye edilen köşkler ise ilk fırsatta iade edilmiştir. Kurmuş olduğu çiftlikleri ise 13 yıl işlettikten sonra bir vasiyet mektubu ile 1937 yılında hazineye devretmiştir.

Atatürk’ün Yalova’da kurduğu meşhur yürüyen köşk ki, bir ağacın kesilmesini önlemek için bizzat Atatürk’ün verdiği talimat ile biraz daha ileriye yürütülmesi nedeniyle bu adı almıştır; günümüz iktidarı tarafından Araplar’a satılmıştır.

Yine bizzat Atatürk tarafından, bataklık, çorak ve fakir bir arazinin ıslah edilmesi ile oluşturulan Atatürk Orman Çiftliği, günümüz iktidarı tarafından tarumar edilmiş, on bin ağacı sökülmüş, 300 bin metrekare arsa üzerine 1000 odalı bir başkanlık sarayı kondurulmuştur. 

Atatürk mal varlıklarının tamamını millete bağışlamak istemiş ancak, kız kardeşi Makbule Hanım sağ olduğu için mirasın yüzde 25’inin kendisine ait olduğu hatırlatılmıştır. Bunu kabul etmeyen Atatürk bir çıkar yol bulunması konusunda emir vermiştir.

Bunun üzerine Atatürk'ün mal varlığının tamamını hazineye bağışlayabilmesi için Atatürk'ün isteği ile 1933 yılında Meclis tarafından bir kanun çıkartılmış ve mal varlığının tamamı hazineye bağışlanmıştır.  Son günlerinde kendisine hediye edilen ve heyecanla beklediği tek lüksü olan Savarona Yatı’nı ise kullanması nasip olmamıştır.  

Bugün Ata’nın Ankara’da ki kabri Anıtkabir ile İstanbul Dolmabahçe Sarayı’nda ki odası ziyaretçi akınına uğrayacak.

Dolmabahçe Sarayı’ndaki odasını gezenler bilir.  Yeni gezecek olanlar ise lütfen dikkat etsinler; Sarayın en küçük odalarından birisidir. Odanın eşyaları ise mütevazı bir karyola,   gardrop, başucunda bir komodin, üstünde bir saat ki 9’u beş geçe durmuştur, yerde serili bir halı ve perdelerden ibarettir. Yatağın tam karşısında ise Ata’nın çok sevdiği, Dört Mevsim isimli bir tablo asılıdır.

Anıtkabir, Atatürk öldükten sonra inşa edilmiştir. Ben kendi adıma eminim ki, yaşarken böyle bir anıt mezardan bahsedilseydi, çok kızardı ve asla izin vermezdi.

Atatürk bizden biriydi…

Bugünkü lüks tutkunu yöneticilere ibret olsun…

Her ne kadar Türkiye bugün gri bulutlarla kaplı ise de elbet güneş yeniden doğacaktır.

Bugün senin ziyaretine gidecek olan yüz binlerce Türk insanı, bu gerçeğin en büyük şahidi olacaktır.

Nur içinde yat Büyük Atatürk. Vatan sana minnettardır.


Tülay Hergünlü
İstanbul, 10 Kasım 2014