Bir televizyon kanalında Adalet Bakanı Sadullah Ergin, “Abdullah Öcalan’ın eskisine göre daha ılımlı düşüncüler ileri sürdüğünü” söylüyor..

Öcalan, eli kanlı cani terörist değil de şahinlikten güvercinliğe terfi etmiş siyaset adamı sanki..
Bir başka tivi kanalında da “bu davanın savcısı biziz” diyen kendisi değilmiş gibi “Muhteşem”uzun tutukluluk sürelerini eleştiriyor, inciler döktürüyor;

“Bakın şu anda içeride yani 400’e yakın emekli muvazzaf subay astsubayımız var. Bunların hemen hemen ağırlıklı kısmı tutuklu. Ve mağdur veya şüpheli şeklinde zaman zaman çağrılanlar oluyor. Bir ara bir ajan meselesi çıktı. Şimdi hele hele çok daha ağır olanı, yani örgüt kurmaktan, örgüt elemanı olmaktan. Şimdi böyle bir şeyin delilleri kesinse ver hükmünü işi bitir. Ama elinde kesin hükümler yok da sen yüzlerce subayı astsubayı örgüt elemanı olarak veya örgüt kuran olarak hele hele Genelkurmay Başkanını kalkar da bu şekilde değerlendirirsen burası silahlı kuvvetlerin moral değerlerini alt üst eder. O zaman terörle nasıl mücadele edecek bu insanlar. TSK’nın terörle mücadelesine darbe vuruyor. Oralara gönderilecek subay kalmıyor.”

Milletin zekası ile dalga geçmenin yeni örneği diyeceğim fakaat!..

Yerim dar.

Türk Silahlı Kuvvetlerine yapılan operasyonlar, haksız yargılama ve tutuklamalar sanki yılların değil de dünün sorunu. Hem zaten bütün bu yaşananlar AKP iktidarında olmadı.. O günlerde Başbakan da Tayyip Erdoğan değildi. Muhteşem Başbakanlık koltuğuna dün oturdu ve hemen kanayan yaranın üstüne gitti!..

Yerse pazarı!..

1997 yılında Şırnak’ta PKK’lılara karşı girdikleri çatışmada ağır yaralanan, o çatışmada beraberindeki 14 askerini şehit veren, önce kendisinin de şehit olduğu zannedilen, ancak sonradan yaşadığı fark edilerek tıbbi müdahalede bulunulan, uzun bir tedavi sürecinden sonra sağlığına ilaç takviyesi ile kavuşabilen, kızı cezaevinde iken dünyaya gelen, Ümraniye davasının (2007) ilk tutuklarından emekli Binbaşı Fikret Emek’i hatırlayabileniniz var mı?..

Dün Başbakanlık koltuğuna oturan “Muhteşem” de bilmiyordur!..

Lafı çok fazla uzatmaya gerek yok. Hem toplumun gazını almaya hem de askere karşılık PKK takası havası yaymaya çalışıyorlar.

Hatırlar mısınız?..

Tutuklu milletvekillerinin de serbest bırakılması için hakimlere inisiyatif veren yasal düzenleme yapılmıştı. Toplumda tutuklu vekiller serbest kalacak beklentisini yükseltmişlerdi..

Yasadan KCK’lılar yararlandı. Tutuklu mebuslar hala içerde..

Bakmayın siz “Muhteşem”in timsah gözyaşlarına..

Perşembenin geleceği Çarşambadan belli.

Baş hain ve it sürüsü serbest bırakılacak. TSK mensupları yine kodeste çürütülecek..

Çünkü filmin devamı var..

***

Yukarıdaki satırlara paralel bir gündem konusuna değinmek istiyorum; kabine revizyonuna.

Değişiklikte en çok tartışılan isimden İdris Naim Şahin’den yorumlamaya başlayalım.

“Muhteşem”in, partisini destekleyen Gülen cemaati ile çok kavgalı olduğu bilinen gerçek. Milletvekili genel seçimleri öncesi ve sonrasında bu kavga tepe noktasına ulaşmıştı. İdris Naim Şahin de göreve gelir gelmez İçişleri Bakanlığındaki cemaat kadrolarına operasyonlar yapmıştı. Olup bitenler cemaati çok rahatsız etmişti.

Şahin’in görevden alınmasını “İmralı sürecine karşı çıktığına” bağlayanlar var. Buna katılmıyorum. Siz, bugüne kadar İdris Naim Şahin’den bırakın İmralı’yı, herhangi bir “açılım”aleyhinde sözlerini duydunuz mu?.. Birinci derecede ilgili olmasına rağmen ne yargı paketlerinde, ne de açılım süreçlerinde İdris Naim Şahin’e görüşünü bile soran olmadı.Şahin,hem kabinede, hem de parti içinde İmralı sürecinin figüranı dahi olamadı.

Peki, İdris Naim Şahin neden görevden alındı yerine eski İstanbul Valisi de olan Muammer Gülergetirildi?

Hatırlarsanız, Fethullah Gülen Hoca, İmralı sürecinin başında Tayyip Erdoğan’a kritik ve de önemli bir destek sayılan mesaj yayınlamıştı. “Muhteşem” de buna aynı tonda cevap verdi.
Muammer Güler, İçişleri Bakanlığı Personel Genel Müdürlüğü görevinden beri cemaate çok yakınlığı ile tanınır.

Bilmem anlatabildim mi?..

Gelelim; en az bunun kadar önemli olan ikinci değişikliğe..

AKP kabinesinin “sol açığı” diye adlandırdığımız Ertuğrul Günay’ın Kültür ve Turizm Bakanlığı’ndan alınmasına. Yerine gelen Ömer Çelik, Günay’a göre daha da soldadır. HattaGünayÇelik’in yanında “sağ”cı kalır. Çelik’in en önemli özelliği ise “Muhteşem” in Kürtçü beyninin yarısıdır. AKP’nin bütün Kürt açılımlarının karar mekanizmasında polit bürodaki en etkili isimdir.

Ömer Çelik’in Kültür ve Turizm Bakanlığına getirilmesi Kürt açılımlarına yönelik önemli bir adım ve mesajdır. Çelik’in icraatları ile birlikte Bakanlık üstünden neler yapılacağını sıkı takip edin..

Bir de Sağlık Bakanlığındaki değişime bakalım;

Önce “Muhteşem”in kısa bir süre önce yaptığı şu konuşmayı hatırlatalım:

“İşte şu anda bizim, bu fakirin 6 yıldır üzerinde ısrarla durduğu şehir hastaneleri projesi vardır. Biz, bu şehir hastaneleri projemizi ne yazık ki bürokratik oligarşi ve yargı sebebiyle hala hayata geçiremedik ”

“Muhteşem”in eşi Emine Erdoğan hanımefendinin ve yakınlarının ecza depoları ve şehir hastaneleri projeleri ile ne kadar yakından ilgilendiği ve bu yüzden hanımefendinin şutlananRecep Akdağ ile arasının ne kadar bozuk olduğu Başkent’te yıllardır konuşulur. Recep Akdağ’ın,Emine Erdoğan ve çevresinden gelen yoğun isteklerin çoğuna geçit vermediğini de bildirerek bir hakkı teslim edelim.

Özel hastanecilikte uzman olan yeni Sağlık Bakanı Mehmet Müezzinoğlu 2002-2007’de AKP İstanbul il başkanıydı. “Muhteşem”in hem sırdaşı hem de İmam Hatip Lisesinden sınıf arkadaşıdır. Emine hanım da kendisini çok sever ve güvenir.

Arif’e tarif gerekir mi?..