Ülkemiz genel akım medyası öncülüğünde iktidarından muhalefetine Ergenekoncusundan başbakana baş danışman olan kiralık aydınına İsviçre Mahkemeleri ile Doğu Perinçek arasında “Ermeni soykırımı emperyalist bir yalandır” ifadesini de içeren İsviçre de verdiği bir konferans gerekçe gösterilerek İsviçre kanunlarındaki (on yıllık geçmişi olan bir kanun) “Ermeni soykırımının inkârını yasaklayan” kanununa muhalefetten ve “ırkçı ayrımcılık yaptığı” gerekçesiyle verilen 3 ay hapis cezasının kaldırılması için AİHM’e yapılan itiraz sonucu “İsviçre’nin insan hakkı ihlali yaptığına” hükmeden (yıl 2007) mahkemenin kararını temyize götüren (yıl 2013) İsviçre  Devletinin talebini kabul ederek dün (28.Ocak.2014) duruşmasını gerçekleştirdi.6 ay içerisinde de hükmünü açıklayacak.

 

       Bu satırların yazarı her türlü fikrin sınırsız hiçbir engele karşılaşmadan ifade edilmesi yayılması ve örgütlenmesi için kendini bildi bileli mücadele vermiş ve vermekte olan birisi olarak Perinçek’i 2007 yılında 3 ay hapse mahkûm edilmesine fikir ve görüşlerini başta “sözde soykırım” iddiaları olmak üzere hiç tasvip etmesem de hak ve özgürlüklerin kısıtlanması anlamında üzülmüş, ilk refleks olarak “bu ceza AİHM de bozulur” demiştim.

 

        Benim gibi düşünenlerin ön görüsü geçte olsa doğrulanmış AİHM’e taşınan dava 2013’te sonuçlanarak AİHM, davayı öz itibariyle “ifade özgürlüğü” kapsamında Perinçek’i haklı bulmuştu. Bulmuştu bulmasına da ülkemiz genel akım medyası sanki Perinçek’in “Ermeni soykırım yoktur” söyleminin doğrulanması gibi bir algı yaratma yönünde haberleştirilerek verilmişti.

 

        Dünkü temyiz duruşması da “Tarihi dava” olarak genel akım medyada yer bularak 1915 Ermeni “tehcirinin” yüzüncü yılının ön günlerinde milliyetçi histeriyi canlandırmak amaçlı olarak kullanılacaktır. Kullanılacaktır diyorum çünkü; düzen siyasetinin salondaki resmine bakarak bile bunu anlamak mümkün. Başta Doğu Perinçek olmak üzere (malum yurt dışına çıkma yasağı bu duruşma için özel izinle kaldırıldı)  Deniz Baykal, Egemen Bağış’ın omuz omuza oturtularak görüntülenmesi, MHP’li vekillerin aynı karelerde görünmesi, emekli büyük elçilerin sıra sıra dizilmesi “tekçi” devlet anlayışının yekvücut sergilenmesi ve elbette servis ediliş biçiminden neyin murat edildiğini rahatça anlaya biliriz.

 

        Duruşmanın hemen ardı sıra karar altı ay içerisinde açıklanacak denmesine rağmen başta Doğu Perinçek olmak üzere salondan çıkarken uzatılan mikrofonlara konuşan tüm siyasi figürler yaratılmak istenen algıya uygun demeçler vermiştir. Perinçek, “Bundan sonra kimse Türkler soykırım yapmıştır diyemez. Bu dava bir örnektir. Türkleri aşağılayan soykırım iddiaları artık çürümüştür. Bundan sonra kimse bizi asılsız sözde soykırım iddialarıyla suçlayamaz” diyerek duruşmanın “ifade özgürlüğü” eksenini bilinçli olarak çarpıtan açıklamalar salvosunu başlatıcısı oldu.

 

        Ermeni soykırımının 100. yıldönümü yaklaşırken AKP başta olmak üzere tekçi ideolojinin elini rahatlatmak veya işini kolaylaştırmak için gönüllü bir ittifak kurulmuş durumda. Dava,  görünürde ayrı ama kurulu düzenin esas çıkarları söz konusu olduğunda birlik olan düzen siyasetçileri teşhir etmesi yönünden de dikkat çekiciydi.

 

        Davayı izleyenler arasında CHP ve AKP’li vekiller yer alırken, Deniz Baykal ve Egemen Bağış davayı yan yana izledi. DSP Genel Başkanı Masum Türker de Doğu Perinçek’e destek adına Strazburg’a giderken, MHP’li vekillerin tam destek oluşu veya Türk-İş ve Türkiye Kamu Sen Genel başkanları da yaptıkları açıklamalarla destek oluşları hele de bu türden sendikal yapıların ülkemiz işçi ve emekçilerin hakları ve özgürlükleri gibi konularda hiç ses seda vermeyip hep bu türden konularda açıklamalarda bulunmaları esas misyonlarını bir kez daha sergilemiş oldu.

 

        İşçi sınıfı ve emekçileri ilgilendiren temel konularda sermaye düzeninin bekasını korumakla görevli bu ağalar ve düzen siyasileri, aynı zamanda işçi ve emekçilerin şoven milliyetçi duygularını körükleyerek halkları düşmanlaştırma politikalarını sürdürmeyi de görev biliyorlar. Bu rollerine, Kürt halkı üzerinden estirilen ayrımcı söylemler vesilesiyle tanık olduğumuz şahsiyetlerin Perinçek’in “Ermeni soykırımı yoktur” söylemine dört elle sarılarak yaratmak istedikleri milliyetçi histeri dalgası halklarımız nezdinde bir anlam ifade etmese de genel seçimler öncesi oylarını 1-2 puan artırmak için tüm düzen siyasetçileri tarafından kullanılmak istenecektir.

 

       Şovenizmi körükleyerek, işçi sınıfının bilincinde halkların kardeşleşmesinin değil de düşmanlaştırılmasına vesile edilen tarihte yaşanmış 1915 gibi büyük acıların, travmaların kullanılması, kullanılmak istenmesi siyaseten bitmişliklerinin göstergesi olduğu kadar müesses nizamın devamı için kendilerine verilen rolü sonuna kadar oynayacaklarının kanıtıdır.