Sayın başbakanımızın her daim rahmet ve saygıyla andığı uzun yıllar başbakanlık ve cumhurbaşkanlığı yapmış Turgut Özal’ın ilk uygulama örneklerini verdiği ve çokta başarılı olduğu yurt dışı gezilerine çıkarken dile getirdiği konularla gündem belirleme taktiğinin de “yerden yüksekte” yani uçak içinde mülakat vererek kendi gündemleştirdiği konular hakkında “uçağına” aldığı gazetecilere detay vererek oluşturduğu gündeme ilişkin kamuoyu desteği sağlama taktiklerinin de sıkı bir takipçisi ve uygulayıcısı olduğunu son yurt dışı gezisinde bir kez daha sergiledi.
 
 
        Pazartesi günü İspanya’ya hareketinden önce yaptığı açıklama ardından bazı milletvekillerinin (BDP’li vekillerin) dokunulmazlıklarının kaldırılması için fezlekelerin Meclis Başkanlığı’na gönderilmesiyle “dokunulmazlık” tartışmaları yoğun bir biçimde yeniden başlamış oldu. (her ne kadar yine sayın başbakanımızın eş zamanlı gündemleştirdiği okullarda kılık kıyafet serbestliği yönetmeliğinin gölgesinde kalır gimi görünsede gündemdeki yerini koruya bildi.)
 
 
        Sayın Başbakanın,“Dokunulmazlık zırhına bürünen bu zevatla ilgili kararımızı dokunulmazlıklarını kaldırılmak suretiyle vereceğiz. Ondan sonrası artık yargıya ait” şeklinde verdiği demeçle BDP’li vekiller hakkında düzenlenen fezlekeler ilgili meclis komisyonuna “jet” hızıyla gönderildiler. Başbakanın bundan öncede 2012 Eylül başlarında benzer demeçleri basında yer almış hatta vekillere “eğer kendilerine çok daha rahat yer arıyorlarsa kendilerine adres verdim, Kandil’e gitsinler, ama bu parlamentonun içinde mücadele edeceklerse anayasa ne emrediyorsa, hukuk neyi emrediyorsa o çerçevede hareket etmeye mecburdurlar. Yargıya zaten gerekenleri söyledik, yargı da gereğini yapıyor, biz de parlamentoda gereği neyse onu yapacağız.” Minvalinde aba altından sopa gösterdiğini hatırlıyoruz.
 
 
        Milletvekillerinin yasama ve denetleme faaliyetlerini kesintisiz yürütmesi ve siyasi söylem ve çalışmalarının engellenmemesi amacıyla parlamenter demokrasinin temel düsturlarından olan dokunulmazlık kavramı bizim gibi geri demokrasilerde tam tersinden yorumlanarak her türlü üçkâğıtçılığa karşı koruma kalkanı, siyasi konuşma ve çalışmalarda ise demeklesin kılınçı gibi başınızda sallanan bir tehdit olabiliyor.
 
 
       BDP Eş  Genel Başkanı Selahattin Demirtaş, Ağustos ayında yaptığı basın açıklamasında kamuoyuyla paylaştığı hangi parti mensupları hakkında hangi gerekçelerle fezleke hazırlandığına ilişkin bilânço bilgileri ana akım medyada yer bulamamış, bulduğu alanlarda ise çok az yer verilerek kamuoyunun gözünden kaçırılmaya çalışılmış idi. Son sevk edilen fezlekelerle hangi milletvekili hakkında hangi konuda  fezleke düzenlenmiş diye merak edip bakılınca şu bilgilere ulaşıyoruz.
 
 
      İhaleye fesat karıştırma fezlekeleri: AKP yüzde 83, CHP- MHP yüzde 17, BDP yüzde 0.
     Görevi kötüye kullanma fezlekeleri: AKP yüzde 72, CHP-MHP yüzde 28, BDP yüzde 0.
     Sahtecilik, dolandırıcılık fezlekeleri: AKP yüzde 67, CHP-MHP yüzde 33, BDP yüzde 0.
     Düşünce açıklamaya yönelik fezlekeler: (Çeşitli yerlerde yapılan konuşmalar) BDP yüzde 100, AKP, 0, CHP 0, MHP 0
 
 
      Evet,BDP’li vekiller hakkında bugüne kadar yüzlerce fezleke hazırlandığını gayet iyi biliyoruz. Hazırlanan 800’ü aşkın fezlekeden 600 den fazlası BDP’li vekiller hakkında olmasının orantısal farkı bir yana bu fezlekelerin tamamının konuşma yapma,toplantı düzenleme,çeşitli görüşmeler ve davetlere katılma gibi gerekçelerle düzenlenmesi düşündürücüdür.
 
 
       Kamuoyuna “bardağı taşıran son damla” gibi servis edilen Hakkâri’nin Şemdinli İlçesi’ne doğru hareket halindeyken 17 Ağustos günü PKK’lıların gerçekleştirdiği yol kontrolüne takılan on milletvekilinin verdiği görüntülerden hareketle hazırlanan fezlekenin damgasını vurduğu dokunulmazlık tartışmaları bir bütün olarak dokunulmazlık kavramının neden var olduğunu bile bilmediğimizi sergilemesi açısından düşündürücü olduğu kadar üzücüdür.
 
 
      Unutmayalım,Meclis iradesi dışında mahkemeler tarafından vekilin tutuklanmasına olanak sağlayacak yeni yasal düzenlemelerle, iktidarda olan muktedirlerin tasarrufları ile muhalefette olan milletvekillerin çalışmalarının önü kesile bilir. İktidara gelenlerin muhalefettekileri “zaptı-rap” altına almamaları için “kürsü dokunulmazlığı” hariç, tüm dokunulmazlıklar kalkmalı ve böylelikle iktidar partisi vekillerini koruma yönüne giden uygulamadan vaz geçilmelidir.
 
 
     Unutmadan,adli suçlar ile düşünce suçu kapsamına giren siyasal faaliyetler ayrımı net bir biçimde yapılmalı  “yolsuzluk, rüşvet, dolandırıcılık ve yüz kızartıcı suçlarda” dokunulmazlık kalkanı gibi anti demokratik uygulamalara fırsat verilmemelidir. Milletvekili dokunulmazlığı siyasi iktidarlarca kendine varmış muhalefetine yokmuş gibi uygulanırsa “bir varmış, bin yokmuş”  oyununa dönerek demokratik yönetimin ruhuna fatiha okumak zorunda kalırız.