Mevcut iç ve dış şartlar altında vatanın birliğini ve milletin bütünlüğünü savunmak giderek zorlaşıyor. Türkiye zor günler yaşıyor. Bu zor şartların her geçen gün biraz daha ağırlaşarak devam edeceği anlaşılıyor. Mısır, Tunus, Bahreyn ve Libya’yı sarsan ayaklanma dalgası Suriye sınırından Türkiye gelip dayanmıştır.

Türkiye Cumhuriyetine karşı alternatif bir devlet yapılanması olan KÇK/DTK’nın eş başkanı Ahmet Türk’ün “Libya ve Mısır’da özgürlük çığlıkları yükseliyor. Bizim haykırışımız daha büyük olacak” sözleri, hazırlığın ne olduğunu gösterir niteliktedir. BDP, avaz avaz “sivil itaatsizlik” çağrısında bulunmaktadır.

Türkiye’nin Güneydoğusu adeta taşların bağlanıp bölücülerin serbest bırakıldığı bir yer halini aldı. Bölgedeki bölücü gruplar, ülkenin birliği ve bütünlüğü aleyhine her türlü faaliyeti büyük bir serbesti içinde yapar hale gelmişlerdir. İktidar partisinin durumu zaten bellidir. Değişim, analar ağlamasın, devlet görüşüyor vb. söylem ve açılımlarla bölgedeki bölücüleri ve siyaseti İmralı’daki hükümlünün yürütmesine imkân veriyor.

CHP’nin durumu ise içler acısıdır. Atatürk’ün kurduğu parti olan CHP bugün tanınamaz durumdadır. Bir sağa bir sola yalpalayan, çekişme ve çelişmelerle dolu tehlikeli bir siyaset izlemektedir. CHP’nin yeni yönetimi AKP’den daha fazla açılımcı, bölücülerden de daha fazla yıkıcı söylemlerde bulunmaktadır.

Başbakan Erdoğan, rahmetli Mustafa Pehlivanoğlu’nun mektubunu okuyarak ağlamıştı.Yine sayısız defa MHP’nin Genel Başkanlığına aday olmuş Ramiz Ongun’la referandum öncesinde Başbakan Erdoğan’ın bir araya gelmesi tesadüf değildi. Bu arada da Dörtyol ve İnegöl’de özellikle MHP’ye karşı bir takım provokatif faaliyetler devreye sokulmuştu. MHP kendisine yönelik olarak yürütülen her türlü iftira, itham ve isnatlara birliğini ve bütünlüğünü güçlendiren adımlar atarak karşılık vermiştir. Bu adımları eleştirenlerin arasına Mansur Yavaş da katılmıştır.

AKP jargonuyla MHP’yi suçlamak!
Mansur Yavaş’ın ifadelerinden de anlıyoruz ki kendisiyle de üst düzey AKP yetkilileri görüşmüş. Bu görüşmeler sürecinde Mansur Yavaş’ın ilginç bir biçimde medyaya düşmesi de dikkate değer bir husustur. Yavaş’ın MHP Genel Başkanına hitaben yazdığı mektup, AKP jargonuyla MHP’yi yargılayan bir metin hüviyetindedir. Bu nedenle de televizyonlarda ’kadrolu MHP düşmanlığı’ yapan tartışmacıların ellerinde salladıkları bir gerekçe olmuştur. Mektup, TSK’nın şerefli ve kahraman bir generaline MHP niçin sahip çıkıyor? MHP niçin birliğini ve bütünlüğünü sağlayacak adımları atarken kurullara sormuyor? Mektup bu türden saçma gerekçeler üzerine bina edilmiş. MHP bir defa Engin Alan’a sahip çıkarak ülkenin birliği ve milletin bütünlüğü için bölücü teröre karşı TSK’nın verdiği mücadeleye de sahip çıkmış oluyor. PKK’nın dağda yenemediği bir Türk subayını, TSK’ya düşman unsurlara kentlerde yedirmeyeceğini göstermiş oluyor.
MHP Genel Başkanı’nın ülkücü camiayı bir araya toplamak için ortaya koyduğu iradeyi alkışlamak ve bundan sevinç duymak yerine yakınmak da akla ziyan bir durumdur.

Çok açıktır ki, bugün, Türkiye Cumhuriyeti’nin milli ve üniter yapısını aşmaya çalışanlar en büyük engel olarak MHP’yi görmektedir. Bu cenah, MHP aşılmadan Türkiye’nin aşılamayacağının farkındadır. MHP’yi iktidar ve yandaşı odakların hedef olarak almasının nedeni budur. Milli eksende siyaset yapan tek parti olarak MHP kalmıştır. MHP aşılmadan ülke federal ya da eyalet halinde bölünemez. MHP geçilmeden TC Anayasa’sından “Türk Milleti” kavramı çıkartılamaz! MHP, etkisizleştirilmeden “TÜRK” kavramı etnik bir kategoriye indirgenemez. MHP’nin arkası vatandır. MHP’ye yönelik olarak yapılan eleştiri ve saldırıların arkasında bu gerçek vardır.