Herkes hata yapar. Kurumlar da öyle. Hele ki on milyonlarca kişiye hitap ediyorsanız, yaptıklarınızı beğendirmeniz mümkün değil.
Ama hatadan dönmenin, daha önceki tecrübeler ve bilimin yol göstericiliğinden yararlanmanın bir erdem olduğunu da unutmamak gerekir!
Milli Eğitim bakanları niye bu kadar çok değişiyor diye hep eleştiririz. Sanılır ki, mevcut Bakan gidip yenisi geldiğinde her şey daha iyi olacak!
Oysa dünden bugüne, değişen hiçbir şey yok. Özellikle de giriş sınavları konusunda...
Ne MEB ne de ÖSYM, yeni bir sınav sistemi oluşturabildi.
Daha da vahimi tartışmasız bir sınav yapmayı hala beceremediler.
Hala her sınavda iptal edilen sorular var.
Önceki hafta yapılan Liselere Giriş sınavı LGS’de 2 soru iptal edildi. Ama en az 10 soru da tartışmalı. Nitekim konu TBMM’ye kadar getirildi.
Peki bundan sonraki sınavlar için, yanlışsız ve tartışmasız bir sınav sözü verilebilir mi?
Keşke, ama evet demek o kadar zor ki!..
İşte bu yüzden adaletten, eşitlikten, pedagojiden, güvenirlikten, ölçebilirlikten çok uzak bu saçma sapan sınavlar, yakın zamanda kalkar mı diye hiç sormuyorum!..

Tartışmalı sorular TBMM’de
Konya Milletvekili Mustafa Kalaycı, Milli Eğitim Bakanı Nabi Avcı tarafından yazılı olarak cevaplandırılması istemiyle TBMM Başkanlığı’na bir soru önergesi verdi ve aşağıdaki soruların cevaplandırılmasını istedi:
“Bakanlığınızca 28-29/11/2013 tarihlerinde, TEOG kapsamında yapılan ortaokul 8. sınıflar 1. dönem ortak sınavları ne yazık ki iyi hazırlanan ve akademik başarısı yüksek öğrenciler için hüsran olmuştur. Yanlış cevapların olumsuz etkisi olmadığından, soruları irdelemeden, kafadan atıp-tutturan öğrenciler şanslı duruma getirilmiştir.
Öğrenciler çok kolay soruların yanında, hatalı, karmaşık, anlaşılmaz, müfredatın dışında ve düzeyin çok üstünde sorularla da karşılaşmışlardır. Nitekim Bakanlığınızca yapılan 29/11/2013 tarihli basın açıklamasında, iki sorunun bilimsel açıdan hatalı olduğu tespit edilerek iptal edilmelerine karar verilmiştir.
Ancak, başka soruların da bilimsel açıdan hatalı olduğuna dair eğitimciler, eğitim kurumları, öğrenciler ve velilerin uyarıları ve itirazları bulunmaktadır. Özellikle, Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi A Kitapçığı 18./B kitapçığı 10. sorusu ile Fen ve Teknoloji A Kitapçığı 8 ve 9/B kitapçığı 6 ve 7. sorularının hatalı, İngilizce dersi sorularının da müfredatın dışında ve öğrencilerin seviyesinin çok üzerinde olduğu belirtilmektedir.
Diğer taraftan, Elazığ’ın Baskil İlçesi Vakıfbank Ortaokulu’nda yapılan sınavda öğrencilere dağıtılan Fen ve Teknoloji dersinin A grubu soru kitapçıklarından 1’inin eksik çıktığı, kayıp kitapçıkla ilgili Elazığ Cumhuriyet Başsavcılığı ile Milli Eğitim Müdürlüğü’nce çift yönlü soruşturma başlatıldığı basında yer almıştır.
Buna göre;
1) Öğrenci aileleri ve velileri tarafından sınavın ya da bazı soruların iptaline yönelik, Bakanlığınıza kaç başvuru yapılmıştır? Bu başvurularla ilgili neler yapılmıştır?
2) Bilimsel açıdan bazı soruların hatalı olduğu yönündeki başvurularla ilgili yeniden değerlendirme yapılmış mıdır? Bilimsel olarak doğruluğu kanıtlanabilmiş midir?
3) Öğrencilerin ve ailelerinin aydınlatılması ve Bakanlığınıza olan güvenin daha fazla sarsılmaması için, sınav soruları ile ilgili doğru kabul edilen cevaplara nasıl ulaşıldığı konusunu açıklamalı olarak kamuoyu ile paylaşacak mısınız?
4) Elazığ’da tespit edilen kayıp kitapçıkla ilgili ne yapılmıştır? Başlatıldığı ifade edilen soruşturmalar hangi aşamadadır? Sınavla ilgili bir şaibe söz konusu mudur?”

Herkes cevap bekliyor
Benzer sorular ve çok daha fazlası hemen her gün bize de soruluyor. İlgi alanımıza girenleri, dilimiz döndüğünce cevaplıyoruz. Ama asıl muhatap tabii ki Milli Eğitim Bakanlığı...
Zaman zaman açıklama yapıyor hatta soru iptaline de gidiyorlar. Ancak bu kadarı yetmiyor. Çok daha şeffaf, hızlı ve inandırıcı olmaları gerekiyor. Yoksa bazı iddialar, şehir efsanesine dönüşebiliyor...
Bunu önlemenin yolu ise kafaları kuma gömmek değil, olayların üzerine gidip, geçmişten ders çıkarmak ve gerektiğinde de özür dilemeyi bilmektir...
Bakan Avcı, daha önceki hiçbir bakanın olmadığı kadar bir tevazu içerisinde. İnandırıcılığı yüksek. Şeffaf olmayı da istiyor. Ancak gelinen nokta ortada ve eminim ki kendisi de bu durumdan memnun değildir...
Özetin özeti: Peki Milli Eğitim Bakanlığı koltuğunda siz oturuyor olsaydınız ne yapardınız, nasıl davranırdınız? Yazın, gönderin, tartışalım...