Merhaba değerli okuyucular; bugünkü yazımın konusu evliyalar diyarı Bor. Yerel yönetimlere hareket katan, kentin veya ilçenin ışıklarını gün yüzüne çıkartan oranın yerel yöneticileridir. İşte bu nedenle, içinde bulunduğumuz dönemde ilçemi şanslı addediyorum. Çünkü yönetimin başında çalışkan, dinamik ve her şeyden önce pozitif düşünen bir Belediye Başkanı olma özelliklerini taşıyan Serkan Baran var.

Günlük gazete çıkartırken meslek icabı Niğde'deki belediye başkanları ile fazlaca muhabbet ederdik. Yeni seçilenler genelde şöyle derlerdi; "Bu bizim çıraklık dönemimiz, bir sonraki dönem de ustalık dönemimiz olacak". Aslında haklılardı. İşleri öğrenmeleri, görevdeki ekibi tanımaları biraz zaman alıyordu. Ancak; Bor Belediyesi'nde bu böyle olmadı. Baran Başkan; aileden gelen bilgi birikimiyle çıraklık dönemini fazla hissetmeden, ustalık dönemine hızlı bir geçiş yaptı. Bununla da yetinmedi; göreve başladığı günden bu yana çok güzel işlere imza attı. Atmaya da devam ediyor ve bunu sürekli hale getireceğinin sinyalini de veriyor.

Bana, içinde bulunduğumuz dönemde "Bor’u tek cümle ile anlat" deseler, "Ayağın çamura değmediği şehir" derim. Çünkü, bağ ve bahçe aralarına kadar tüm yollar asfaltlanmış, baştan sona tertemiz, pırıl pırıl, ışıl ışıl, adeta parlayan bir belediyeye evirilmiş bir ilçede yaşamanın mutluluğuyla doluyum.

Diğer taraftan, Kovid-19 salgınının ülkemizde cirit attığı bir dönemde Başkan Baran; "Önce sağlık!.. Memleketimin insanları asbestli borudan su içmeyecek” diyerek, Belediye Su İşleri Müdürlüğü vasıtasıyla ilçenin su borularını yenileme çalışmalarını başlatıyor.

Aslında fazla söze de gerek yok, Bor'u baştan aşağıya bir turlayın çalışmaları ve verilen emeği kendi gözlerinizle de göreceksiniz. Hani bir söz vardır: "Marifet iltifata tabidir" diye. Bize de; ülkemizin geçtiği bu zor zamanlarda, taş üstüne taş koyanı görüp; bu güzel çalışmaları kaleme almak düşüyor.

Şimdi gelelim beklentilerimize; Bor'da yüz kişiye "Bor'un sorunları sizce nedir?" diye sorun, 99'u ya işsizlik, ya da Akkaya Barajı yani arıtma sistemi der.

Akkaya Barajı ile ilgili olarak kendi enerjisini üretecek biyolojik arıtma tesisinin inşaatının devam ettiğini biliyoruz. Bilmekle de yetinmiyoruz, sıkı sıkıya takip ediyoruz. Hatta birkaç gün önceki bir görüşmemizde Niğde Belediye Başkanı Emrah Özdemir, birkaç ay içinde Niğde arıtma tesisinin çalışmaya başlayacağı müjdesini verdi. Bu hayalin gerçekleşmesi ile birlikte, Niğdeli vatandaşların memleketimin üzerindeki kokunun yok olmasının mükafatını bu işte emeği geçenlere fazlasıyla vereceğinden de hiç şüphem yok.

Gelelim bir diğer ağırlıklı konu olan işsizliğe:

Aslında kalkınma en küçük birim sayacağımız yerelden başlar. Her şeyi merkezden, başkentten, Ankara'dan beklemek doğru olmaz. Önce yaşadığımız çevreden başlayarak, yerelde üretmeyi, bu üretimi geliştirmeyi ve yurdun dört bir yanına taşımayı başarmamız gerekmekte.

Şimdi gelin biraz birlikte hayal kuralım:

Belediyemizin bünyesinde oluşturulan bir kooperatif aracılığı ile meyve sebze kurutma tesisi kurulsa, buna ilave olarak turşu fabrikası kurulsa ki "turşu" deyip geçmeyin, lahana üretiminde memleketimizin Türkiye 2'ncisi olduğu, turşuyu kendi yiyeceğimiz kadar yapıp, elimizde kalanı da hayvanlara yem yapacağımıza; tıkır tıkır turşu üretim merkezimiz çalışsa... Daha bitmedi: turşu fabrikasının yanına bir de sirke fabrikası kurulsa, dünyanın hayran kaldığı o güzelim Niğde elması, o harika müşküle üzümlerimiz, depoda çürüyeceğine ülke ekonomimize artı değer olarak dönüşse fena mı olur?

Bir de paketleme tesisleri olsa buralarda. Memleketimizin işsiz gençleri çalışsa, üretime katkı sağlasa, cebi para görüp, alnı ak, başı dik dolaşsa kötü mü olur?

Hayal etmeye devam ediyorum:

Mesela; memleketimin becerikli hanımları evinden üretime katkı sağlasa, salça, turşu, pekmez, köfter, erişte, yufka, kuru meyveler vs… yöresel ürünlerimizi evinde üretse, hanımların hazırladığı bu el emeği göz nuru doğal ve sağlıklı ürünler belediyenin kooperatifi tarafından satın alınıp, ülke genelinde piyasaya sürülse, bu sayede evinde üretim yapan hanımlarımız aile bütçesine katkıda bulunsa kötümü olur? Olmaz tabii ki! Çok da güzel olur.

Bütün bunlar öyle büyük yatırımlarla yapılacak işler de değil aslında. Biraz başarabileceğimize olan inanç, iyi niyet ve biraz da el ve gönül birliği ile bu işlerin altından kalkmak mümkün.

Bunun için de haydi Serkan Baran Başkan, haydi ev hanımları, haydi gençler, haydi üreticiler... Hayalleri gerçekleştirmek sizin elinizde. Bunları başardığımızda 'Baran Başkan'a, Borluların 'Ba(şa)ran Başkan' dediklerini duyar gibi oluyorum. Haydi Başaran Başkan!.. Başarıların daim olsun...

Şerife Türkeş

Küresel Gazeteciler Konseyi

Niğde İl Temsilcisi