Peygamberimiz S.A.V. Efendimiz İslâm dünyasında gerçekten çok sevilen bir nebidir. Herkes Onun için ölürüz derler. Kandil ve kadir gecelerinde sicim gibi akan gözyaşlarını görür kalplerindeki sevgiyi fark ederiz.
       Gerçekten bu kişiler Peygamberimiz S.A.V. Efendimizi seviyorlar mı? Böyle bir sorumu olur, tabiî ki seviyorlardır diyeceksiniz ama ben, kuru bir sevgi ile bunu ispatlanamayacağını düşünen kişilerdenim. Onu sevmek, onun yolunda olup başkalarını da Onun yolunda olmasını sağlamak ile ispatlana bilir, Peygamberimiz S.A.V. Efendimize olan sevgi.
      Bakalım, Peygamberimiz S.A.V. Efendimizi çok seven kişiler buna ne diyecekler!  Allah Resulüne şöyle söylüyor;
       KASAS–87: Ve lâ yasuddunneke an âyâtillâhi ba’de iz unzılet ileyke ved’u ilâ rabbike ve lâ tekûnenne minel muşrikîn (muşrikîne). Ve Sana indirildikten sonra, Allah'ın âyetlerinden sakın seni alıkoymasınlar. Ve Rabbine davet et (Allah'a ulaşmaya çağır). Ve sakın müşriklerden olma!
       Herkes’i Allah'a davet etmiş ve bu davete sadece onu sevenler icabet etmişler ve Allah'a yönelmişler. İşte bunlar Peygamberimiz S.A.V. Efendimizin ashabı. Allah'a yönelmişler, Peygamberimiz S.A.V. Efendimizin sözünü(vahyi) dinlemişler ve hidayete ermişler.
      ZUMER–17: Vellezînectenebût tâgûte en ya’budûhâ ve enâbû ilâllâhi lehumul buşrâ, fe beşşir ıbâd(ıbâdi). Ve onlar ki; taguta (insan ve cin şeytanlara) kul olmaktan içtinap ettiler (kaçındılar, kendilerini kurtardılar). Çünkü Allah'a yöneldiler (Allah'a ulaşmayı dilediler). Onlara müjdeler vardır. Öyleyse kullarımı müjdele!
      ZUMER–18: Ellezîne yestemiûnel kavle fe yettebiûne ahseneh(ahsenehu), ulâikellezîne hedâhumullâhu ve ulâike hum ulûl elbâb(elbâbi). Onlar, sözü işitirler, böylece onun ahsen olanına tabi olurlar. İşte onlar, Allah'ın hidayete erdirdikleridir. Ve işte onlar; onlar ulûl'elbabtır (daimî zikrin sahipleri).
      Sahabenin sevgisi, Peygamberimiz S.A.V. Efendimize iman etmeleri, söylediklerini işitip tabi olmaları ile ispat etmişler ve Allah'a fizik bedenlerini de teslim etmişler.
      ÂLİ İMRÂN–20: Fe in hâccûke fe kul eslemtu vechiye lillâhi ve menittebean(menittebeani), ve kul lillezîne ûtûl kitâbe vel ummiyyîne e eslemtum, fe in eslemû fe kadihtedev, ve in tevellev fe innemâ aleykel belâg(belâgu), vallâhu basîrun bil ibâd(ibâdi).
Bundan sonra eğer seninle tartışırlarsa o zaman onlara de ki: "Ben ve bana tâbi olanlar veçhimizi (fizik vücudumuzu) Allah'a teslim ettik. O kitab verilenlere ve ümmîlere: "Siz de veçhinizi (fizik vücudunuzu Allah'a) teslim ettiniz mi?" de. Eğer teslim ettilerse, o takdirde, hidayete ermişlerdir. Ve eğer yüz çevirirlerse, o zaman sana düşen sadece tebliğdir. Ve Allah, kullarını en iyi görendir.
       Şimdi bu Allah'ın ayetlerinden sonra, Allah Resulünün davetine icabet edenlerin hidayete erdiklerini ve ve daha ötede fizik bedenlerini de Allah'a teslim etmişler. Çünkü Allah fizik bedenin de Allah'a teslim edilmesi farz kılmış. Ama insanlara bunları anlatan olmayınca ve de din görevlisi olup da kendisi yaşamadıysa nasıl anlatsın ki. Diyeceği “siz namazlarınızı kılın yeter”.
        NİS–125: Ve men ahsenu dînen mimmen esleme vechehu lillâhi ve huve muhsinun vettebea millete ibrâhîme hanîfâ (hanîfen), vettehazallâhu ibrâhîme halîlâ(halîlen). Ve hanif olarak Hz. İbrahim’in dinine tabi olmuş ve veçhini (fizik vücudunu) Allah’a teslim ederek muhsin olan kimseden, dinen daha ahsen kim vardır. Ve Allah, Hz. İbrahim’i dost edindi.
        İşte insanlara dinlerini, dinini yaşamayanlar anlatırsa İslâm (teslim olan) İslâm'ın beş şartına olarak yorumlanır. Sahabenin de kemalata ulaşmasından sonra kendilerine tabi olanları Allah'a ve onun yoluna davet ettiklerini görüyoruz.
        YÛSUF–108: Kul hâzihî sebîlî ed’û ilallâhi alâ basîretin ene ve menittebeanî, ve subhânallâhi ve mâ ene minel muşrikîn (muşrikîne). De ki: “Benim ve bana tâbî olanların, basiret üzere (kalp gözüyle basar ederek, Allah'ı görerek) Allah'a davet ettiğimiz yol, işte bu yoldur. Allah'ı tenzih ederim. Ve ben, müşriklerden değilim.”
        İnsanların Peygamberimiz S.A.V. Efendimizi çok seviyorum demesi ve söylediklerini yapmaması acaba sizi sevgi konusunda tatmin ediyor mu? Eğer Müslüman’ız (teslim olanlarız) diyorsanız, sahabenin insanlar ile olan ilişkisi gibi olur herkesi severlerdi.
        ÂLİ İMRÂN–119: Hâ entum ulâi tuhıbbûnehum ve lâ yuhıbbûnekum ve tû’minûne bil kitâbi kullih(kullihi), ve izâ lekûkum kâlû âmennâ, ve izâ halev addû aleykumul enâmile minel gayz(gayzi), kul mûtû bi gayzikum, innallâhe alîmun bi zâtis sudûr(sudûri). İşte siz (mü'minler) böylesiniz, siz onları seversiniz ve onlar sizi sevmezler ve siz kitabın tamamına îmân edersiniz. Ve sizinle karşılaşınca "biz îmân ettik" dediler, yalnız kaldıkları zaman, size karşı öfkelerinden parmak uçlarını ısırdılar. De ki: "Öfkenizden ölün."Muhakkak ki Allah, sinelerde olanı en iyi bilendir.
         Demek ki Peygamberimiz S.A.V. Efendimize olan sevgi tüm insanları günahı ile sevabı ile sevmeyi gerektiriyor. Sahabenin sonuçta Kûr'an'ı Kerimin tümünü yaşadıklarını görüyoruz. Bu da Kûr'an'ı Kerimin öğretisi yani Allah'ın ahlakı ile ahlaklandıkları açıkça anlaşılıyor. Peygamberimiz S.A.V. Efendimizi çok seven ve iman edenler. İşte dinlerini gerçek yaşayanlar 
          MÂİDE–68: Kul yâ ehlel kitâbi! lestum alâ şey’in hattâ tukîmût Tevrâte vel İncîle ve mâ unzile ileykum min rabbikum ve le yezîdenne kesîren minhum mâ unzile ileyke min rabbike tugyanen ve kufr(kufren), fe lâ te’se alâl kavmil kâfirîn(kâfirîne).De ki; "Ey Ehli Kitap! Tevrat’ı, İncil’i ve size Rabb’iniz tarafından indirileni, yerine getirip uygulamadıkça siz bir şey (bir din) üzerinde değilsiniz. Ve sana Rabb’inden indirilen, mutlaka onların birçoğunun azgınlık ve küfrünü artırır. Artık sen kâfirler topluluğuna üzülme.
          Şimdi acaba Allah'ın ön gördüğü dini yaşıyor muyuz? Veya bu yaşadığımız din bizi neden Sahâbe gibi olmamızı sağlamıyor? Gerçekten biz sevgi nasıl bir şey olduğu hakkında bir bilgimiz yok mu?
           Olsun, biz gene de Peygamberimiz S.A.V. Efendimizi seviyorum diyenlere inanıyoruz. Biraz talep eksiklikleri vardır o kadar. Bakarsın yarın Allah'a ruhlarını ulaştırmayı ve ermişlerden olup hidayete ermeyi dilerler. Her biri Allah'ın dostu olur, güzellikleri Sabikûn-el evvelin gibi yaşar da Sabikûn-el ahirin olurlar. Neden olmasın. Peygamberimiz S.A.V. Efendimiz bizi rabbimize davet etmeseydi, bu yazıyı sizlere nasıl yazardık değil mi? İyi ki Peygamberimiz S.A.V. Efendimiz ümmetinden olmuşuz. ONU ÇOK SEVİYORUZ HEMDE KALBİMİZDEN.