İnsanlar “Kûr'an'ı Kerim’i öğrenen ve öğreten en hayırlınızdır” sözü üzere Kûr'an'ı Kerim öğrenirler. Bu yüzden de hani dili kırık okuyanlarda her yerde en az bir Yasin okuyarak takdir toplamak isterler. Nefslerin kibir’i yüzünden de Allah katında küçülürler. Ama başka bir hadiste ise “ümmetimin en hayırlısı MEHDİ AS’dır” denir. Bu iki hadise dayanarak Kûr'an'ı Kerim’i MEHDİ AS’dan öğrenmek gerekmektedir. Peki, Kûr'an'ı Kerim ne der bir de kitaba bakmak lâzım.
 
BAKARA–2: Zâlikel kitâbu lâ reybe fîh(fîhi), huden lil muttekîn (muttekîne).
İşte bu Kitap ki, O'nda hiçbir şüphe yoktur. Takva sahipleri için bir hidayettir.
        Demek ki Kûr'an'ı Kerim’i takva sahipleri okursa onlara hidayet oluyormuş. İyide bugün din eğitiminde ne takvayı bilen var nede hidayete eren. Çünkü her iki kavramda bilinmiyor. Allah ayetlerinde “..kul inne hudâllâhi huvel hudâ.. De ki: “Muhakkak ki Allah'a ulaşmak (Allah'ın kendisine ulaştırması) işte o, hidayettir.” (BAKARA–120). Demek ki Kûr'an'ı Kerim takva sahipleri için hidayet. Peki, takva sahibi nasıl olunur. Allah’tan korkarak derseniz HAŞR 16 da iblis de Allah'dan korkuyor
 
HAŞR–16: Ke meseliş şeytâni iz kâle lil insânikfur, fe lemmâ kefere kâle innî berîun minke innî ehâfullâhe rabbel âlemîn(âlemîne). (Münafıkların size vaadleri), şeytanın (vaadlerinin) durumu gibidir. İnsana: “İnkâr et (kâfir ol).” demişti. Fakat, inkâr ettiği zaman: “Muhakkak ki ben senden uzağım, elbette ben, âlemlerin Rabbi Allah'tan korkarım.” dedi.
         Demek ki Allah'dan korkmak bir uydurma. Allah sevilir, âşık olunur veya hayran olunur. Kim uyduruyorsa dinimizi mahvetmişler ve kimsede tefekkür etmiyor neden din okullarından bir İmamı Rabbani bir Abdulkadir Geylani çıkmıyor diye. Din öğretenlere aslında neden sormazlar ki bu anlattığın hangi ayette verilmiş diye. Bakın o zaman İslâm'ın beş şartı ile kurtulursunuz diyenler (kendileri kurtulamadıkları halde) bir daha tutarsız şeyler ile vaktinizi çalamaz ve gerçekleri bilenlerden öğrenme ihtiyacını duyarlar. Takva sahibi olabilmek için Allah'a münib olmak ulaşmayı dilemek lâzım ki hem Allah dileyeni dilesin hidayete erdirsin hem de takva sahibi kılsın.
 
RÛM–31: Munîbîne ileyhi vettekûhu ve ekîmûs salâte ve lâ tekûnû minel muşrikîn(muşrikîne).
O'na (Allah'a) YÖNELİN (Allah'a ulaşmayı dileyin) ve O'na karşı TAKVA sahibi olun. Ve namazı ikame edin (namaz kılın). Ve (böylece) müşriklerden olmayın. 
          Demek ki emanet olan ruhumuzu sahibi Allah'a ulaştırmayı dilersek Allah'da bizim dalaletten kurtulup hidayete ermemizi garantiliyor.
 
RA’D–27: Ve yekûlullezîne keferû lev lâ unzile aleyhi âyetun min rabbih(rabbihi), kul innallâhe yudillu men yeşâu ve yehdî ileyhi men enâb(enâbe).
Ve kâfirler: “Ona, Rabbinden bir âyet (mucize) indirilse olmaz mı?” derler. De ki: “Muhakkak ki Allah, dilediği kimseyi dalâlette bırakır ve O'na yönelen kimseyi Kendine ulaştırır (hidayete erdirir).”
         Takvayı da hidayeti de bilen yok. O zaman cennete nasıl girmeyi düşünüyorsunuz ki. Hani günahlarımız kadar yanar sonra cennete gireriz diyenlere sorun bakalım; Allah cehennem de takva satışımı koymuş. Her şey bu dünyada yaşarken kazanılır. Cennete de takva ile girilir. Kûr'an'ı Kerim böyle söylüyor. Bir emir olduğunu unutmayın
 
HİCR–69: Vettekullâhe ve lâ tuhzûn(tuhzûni).Allah'a karşı takva sahibi olun, sakının. Beni alçaltmayın (rezil etmeyin).