Niğde Belediyesi tarafından düzenlenen “Sevginin Çağrısı” konulu konferansta konuşan Doç. Dr. Ziya Avşar, Mevlana’yı anlattı.


On beşincisi düzenlenen Niğde Belediyesi Şehir Konferanslarının açılış konuşmasını yapan Niğde Belediye Başkanı Faruk Akdoğan;
“Salonun bu şekilde dolmuş olması bizi sevindiriyor. Yaklaşık iki buçuk yıl önce Şehir Konferansları’yla ilgili verdiğimiz kararın ne kadar doğru olduğunu bir kez daha burada bu katılımla beraber teyit etmiş oluyoruz. Niğde’miz bir üniversite şehri. 110 bin olan nüfusumuzun 20 bine yakınını üniversite gençliği oluşturuyor. Niğde’de yaşayan insanımızın ilimizde görmek istediği faydalanacağını düşündüğümüz ilim adamlarımızın düşünürlerimizin yazarlarımızın ilimize gelmesi noktasında maddi manevi her zaman biz sizlerle beraberiz. Bu nokta da yeter ki sizler talep edin bu talebi biz yerine getirmekle kendimizi görevli addediyoruz” dedi.

 

Mevlana, Hz Peygamberimizden sonra insanların en güzel konuşanı olduğunu belirten Bozok Üniversitesi Öğretim Üyesi Doç Dr. Ziya Avşar; “Hz. Peygamber hicret esnasında önerilen yerlerden birisi de Konya’dır. Hz. Peygamber Konya’ya gelmemiştir ama bize öyle bir zat göndermiştir ki maneviyat dünyasında sanki Konya’ya gelmiş gibi bir varisi var. Mevlana da, Hakk’ın bizim milletimize bir ihsanıdır zira bu millet İslam’ın halimi olmuştur. O yüzden de bizim dahilerimiz daha çok bu boyuttan gelmişlerdir. Her milletin dehası farklıdır kimisi matematik dehasıdır, kimisi fizik dehasıdır bizim dâhilerimizde mana dehasıdır, Hak dostudur. Mevlana Külliyatını okumadan bizim ruhumuza temas etmesi mümkün değildir. Zira Yunus Emre Külliyatı Mevlana Külliyatı bizim aslında bizim tarihe vurduğumuz kendi ruhumuzdur kendi müşterek kolektif ruhumuzun mühürleridir” şeklinde konuştu.

 

Doç Dr. Ziya Avşar; “Mevlana’nın bir semah anlatışı vardır ondan sonrada semaha başka bir gözle bakamıyorsunuz. Semah diyor göklere koldur kanattır semah tıpkı Hz. Peygamberin arkasında kılınan namaz gibidir diye söyler yani bizim için en büyük bahtiyarlık ne olabilir Hz. Peygamberin arkasında namaz kılmak. İşte der Mevlana ben bu zevki alıyorum. Zira semah yapılırken biliyorsunuz Mevleviler içten hafi olarak Allah Allah diye zikrederler ve saat yönünün tersine dönerler ki benim bu alem zamanıyla bir işim yoktur demeye getirirler. Siyah hırkalarını çıkarırlar ki dünyayı sembolize eder dünya hırkasını çıkarırlar başlarındaki zikke de mezar taşıdır ve semah aslında oradaki rebap, ney, kudüm bunlarda İsrafil’in surunu sembolize eder sanki İsrafil surunu üflemiş de cümle canlar kalkmış kendi başlarındaki mezar taşarıyla mezar taşlarıyla Hak huzurunda semah dönüyorlar. O yüzden semah çok ciddi bir ibadettir zikir biçimidir onu kendi bağlamından koparılıp lokantada terminalde başka bir yerde icra edilmesi herhalde en çok Mevlana’yı üzüyor olsa gerek. Zira semah ruhun coşkusunun teskin edilmesi ve o coşkunun Hakk’a havale edilmesi için vardır. Konuşmamızın mevzusu Sevginin Çağrısı. Ben buraya Sevginin Çağrısı; Mevlana demedim aslında bu onu tanımlıyordu fakat bunu yazmadığım halde demek ki hepiniz bunun Mevlana olduğunu anladınız ve burada O’nun Hakk’a yürüdüğü günün arifesinde buraya geldiniz ve buluştuk. Aslında bu bir Şeb-i Aruzdur. Biliyorsunuz Şeb gece demektir. Aruz kelimesi de gece demektir. Şeb-i Aruz, gelin gecesi demektir. Yani gelinin damada gittiği gün. Mevlana kendisini gelin gibi görüyor Hakk’ı da damat gibi görüyor ve o yüzden diyor ki bugün işte benim düğün gecemdir Hakk’ı gidiyorum dosta gidiyorum ağlamayın yas tutmayın semaha kalkın davul çalın def çalın kudüm çalın beni semahlarla götürün ve dosta tevdi edip gelin der bu vasiyedir aynı zamanda. Demek ki; Söz ona dair olursa açıklama olmadan bile gönüllere onun manası düşer” dedi.



Editör: TE Bilişim